Makukula tam doksan dakika rakip savunmanın sıkı markajından kurtulup yüzünü kaleye dönememişti. Yani neredeyse bir maç boyu.
Tolunay Kafkas oyuncusunun meziyetlerini ve özellikle ikinci yarıda ağırlaşan sahada rakibi hataya zorlayacağını bildiği için onu ısrarla sahada tuttu. Karşılığını da üç puanla aldı.
Peki Trabzonspor cephesinde neler oldu bu anlamda? Örneğin artık sabırları zorlayan Teofilo 56. dakikada oyuna dahil olmasına rağmen güçsüzlüğü ve isteksizliği ile bu kadar tahammülü hak etti mi? Asla. Gol umudu olarak transfer edilen Kolombiyalı konusunda artık kafalar karışık.
Diyeceksiniz ki 79. dakikadaki o vuruşunda top direk yerine ağları bulsa yine aynı şeyleri söyleyecek misin? Evet. Eğer geçen sezonu 30 golle kapatmış bir forvet isen son vuruşları maç boyunca bir kez dahi yakalasan doğru yapacaksın.
İşte dün akşam iki takım arasındaki en önemli fark bu idi. Daha doğrusu iki teknik adamın tercihleri ve sonuçları arasındaki fark!
Aslına bakarsınız ilk yarıda Trabzonspor daha çok topa sahip olan, çeviren ve kullanan taraftı. Kayserispor’da sarı kart gören üç oyuncunun da Alanzinho’yu hücuma çıkarken kural dışı şekilde durdurduğunu söylersek, takımın en etkili isminin Brezilyalı olduğunu anlatmış oluruz. Ancak ona ayak uyduracak birkaç arkadaşı daha olmadığı için Trabzonspor’un rakip kaleye gitmesi, Umut’un istediği topla buluşması mümkün olmadı. Selçuk sahanın iyileri arasındaydı ama o da son bölümde pes etti. Colman çok pas hatası yaptı. Orta alana destek için oyuna alınan Giray beklenenden uzak kaldı. Ömer sağ kanatta kritik müdahaleler yapmasına karşın, önünde Serkan gibi bir oyuncunun yokluğunda ofansif yönden etkisiz kaldı.
Umut çalıştı, koştu ama beyhude. Savunma 90 dakika minumum hatayla oynamasına karşın Makukula’yı son dakikada unutmasının faturasını ağır ödedi.
Trabzonspor bir hafta içinde çıktığı üçüncü maçında hem fizik hem beyin olarak yaşadığı yorgunluğu yansıttı ve yılın ilk yenilgisi kaçınılmaz oldu.