Merkez Hakem Kurulu hakikaten işin suyunu çıkardı. Çuvalladıkça panikliyorlar. Panikledikçe komik işler yapıyorlar.
Trabzonspor ile Beşiktaş kulüplerinin haftaya damgasını vuran açıklamalarından sonra Oğuz Sarvan ve Yüksel Okçuoğlu biraderler ne yapmış, biliyor musunuz?
Tüm hakemlere “MHK olarak (Aslında O.Y. biraderler olarak demeleri gerekirdi) gerçeklik payı bulunmayan eleştirilerden etkilenmiyoruz. Sizin de bu eleştirilere kulaklarınızı tıkayarak gönül rahatlığı içinde maçlara çıkmanızı istiyoruz” diye birer elektronik posta göndermişler.
Aslında böyle bir kaos ortamında yapılması gereken neydi?
Hakemleri bir araya toplayıp, gözlerinin içine baka baka “Yanınızdayız. Size güveniyoruz. İşinizi yapın, sizi savunmayı da bize bırakın” demekti.
Demekti de, kendileri inansa söylemek istediklerine, sorun yok.
Hakem - yönetici ilişkilerini nasıl yozlaştırdılarsa, bir o kadar da yabancılaştırdılar.
Belli ki teknolojiyi iyi kullanırken, insani değerleri unuttular!
Aldanmayın siz ilk günden beri üç maymunu oynayan O.Y. biraderlerin, yazılıp çizilenlerle ilgilenmez tavırlarına.
Örneğin “Okumam, izlemem, konuşmam” diyen Oğuz Sarvan, 2 Aralık 2009 tarihinde Milliyet Gazetesi Spor Müdürü Cem Şengül’e bir mail atarak beni şikayet ediyor.
Beni tarafsızlıktan uzak, kişisel ilişkilerini işiyle karıştıran, MHK hakkında tek bir olumlu yazı yazmayan gazeteci olarak tanımlıyor.
Cem Şengül ise kendisine, Milliyet Spor Servisi’nde çalışanların tarafsızlığının garantörü olduğunu belirtip, sayfalarını karşıt görüşlere açtığını ifade ediyor.
Sonra?.. Bay Sarvan’dan ses yok!
Hani çıkıp “Cemal Ersen şu konuda haksız. İşin aslı öyle değil, böyle” dese, Cem Şengül satırına dokunmadan koyacak sayfalarına.
Ama nafile. Galiba medeni cesaret ve yürekli olmak gerekiyor bunun için.
O.Y. biraderler 36 aydır o kurulu yönetiyorlar. Beylere göre bugün oynanan senaryo 59 yıldır vizyonda.
Lakin takke düştü kel göründü.
Ne arkasına gizlendikleri ithal hakem hocaları, ne de hemşehrilik davasında dik durmaya çalışan Futbol Federasyonu Başkanı kurtarabilecek onları.
Bakmayın Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın aynı safta göründüğüne.
O Yıldırım değil miydi, ligin ilk yarısı sonunda MHK ve hakemleri eleştirip hataların irdelenmesini isteyen?
O Yıldırım değil miydi, basın toplantılarında pozisyonları tek tek gündeme getirip şikayet eden?
Dün Fenerbahçe’ye, bugün Beşiktaş, Trabzonspor ve Galatasaray’a!
Sopa yiyen hakemini iki gün sonra arayan, kulüpler tarafından infaz edilmeye çalışılan hakemini savunmayan, verdiği sözleri tutmayan, camiayı paramparça eden, profesyonelliği kendisine yontan, adalet ve merhamet duygusunu yitirmiş bir MHK’nin, “yarattığı bir avuç mutlu azınlıktan” başka destekçisi olabilir mi?
Elbette olamaz.
Umarız bundan sonra göreve talip olanlar, O.Y. biraderlerin tarihe geçen hatalarından ders çıkarır da, üç yıllık tahribatın onarılması bir o kadar zaman almaz.
Son virajda devrilmeyelim!
Spor teşkilatındaki üst düzey bürokrat arkadaşımla sohbet ediyorum. Endişesi kurduğu cümlelere yansıyor;
“Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik. Şiddet yasasının çıkması için Mart ayı sonuna kadar süremiz var. Yoksa bunca emeğe yazık olacak.”
Futbol Federasyonu’nun girişimi, Spordan Sorumlu Devlet Bakanlığı, ilgili diğer bakanlıklar, iktidar ve muhalefet partilerinin uzlaşması ile komisyonda kabul edilen yasa tasarısının işlerlik kazanabilmesi için, 30 Mart’a kadar TBMM genel kurulundan geçmesi şart.
Meclis Mart sonunda tatile girecek ve vekiller 12 Haziran’daki genel seçimin hazırlıklarına başlayacak.
Genel kurul gündemi ise yoğun.
Şiddet yasa tasarısı şu anki tabloda 138. sırada görünüyor. Seçim öncesi kabul edilmesi gereken önemli onlarca tasarı bekliyor.
Yasanın eleştirdiğimiz ve düzeltilmesini talep ettiğimiz yanları var. Bunlara kulak verilir, genel kurulda gerekli düzenlemeler yapılır mı, bilmiyoruz.
Ancak kaygılarımızın önüne geçen konu, TBMM kapanmadan evvel şiddet yasasının uygulanmaya konamaması.
Aksi bir gelişme, korkarım Türk sporunun çözüm bekleyen sorunları açısından belirsizliğe yol açacak.
1.5 yılı aşkın süredir farklı görüşlerdeki insanlar bu iş için çaba harcadı.
Medya ve kamuoyu inanılmaz destek sağladı.
Spor alanlarında yaşanan şiddet olaylarının vahameti, her yıl rollerini değiştiren sorumsuz yöneticilerin ortamı geren açıklamaları, yasanın acilen yürürlüğe konmasını zorunlu hale getirdi.
Dileğimiz ve beklentimiz harcanan çaba ve emeğin heba olmaması.
Lakin şu da bir gerçek; ülkeyi yöneten etkili isimler yasaya öncelik tanınmasını sağlayamazsa, vuslat bir başka bahara kalacak, dolayısıyla yıllardır şikayet ettiğimiz şiddet manzaralarını yeni sezonda da izlemeye devam edeceğiz.
Umarım birileri tehlikenin farkındadır!
Hıncal usta yanıldı!
Hıncal Uluç konunun muhataplarına sorsa, Galatasaray- Fenerbahçe derbisinin niçin 18 Mart Cuma akşamı oynanacağını öğrenebilir, fikstür değişikliğinin Aziz Yıldırım’ın değil, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün ricası üzerine yapıldığını pekala anlayabilirdi.
Mehmet Demirkol, NTV’de yayınlanan Spor Sayfası programında Uluç’un derbi maçı ile ilgili yorumuna insani açıdan karşı çıktı. Cumartesi ve pazar günü İstanbul’da yapılacak Kadınlar Voleybol Final-Four maçlarını, herkes gibi Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın da izlemek isteyeceğine vurguda bulunarak, düzenlemeyi savundu. Demirkol son derece mantıklı ve haklıydı.
Ancak derbinin cuma oynatılmasının tek bir nedeni vardı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü, 21 Mart’taki Nevruz kutlamaları dolayısıyla güvenlik birimlerinin iki gün üst üste “alarmda” tutulmasının sıkıntı yaratacağını belirtmiş ve maçın cuma gününe alınmasını istemişti. Federasyon da talebi olumlu karşılamıştı.
Öküz altında buzağı aramayı hepimiz severiz de, Hıncal ustanın “Aziz Yıldırım fobisi” bu kez abartılı oldu galiba!