Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Elimde 31.05.2022 tarihli bir doktor raporu var. Numarası 4523804314. İstanbul Acıbadem hastanesi ana bilim dalı başkanı Prof. Dr. Banu Coşar imzalı. Süper Lig hakemi Yaşar Kemal Uğurlu’nun “renk körü” olmadığına dair tespit. Testte 20’de 20 başarılı. Belki de kendini ispiyonlayandan daha sağlıklı! Nereden geldik buraya? Hep derim, gazeteci bir iddiada bulunuyorsa kanıtlamakla yükümlüdür. Elinde bilgi, belge var ise ortaya koyar, arkasında durur. Dedikodu, fısıltı ile konuşmaz! Ya hakem camiası? O kadar perişan, o kadar kötü ve parçalanmış durumda ki! Uğurlu’yu renk körü diye “ihbar” eden hakem arkadaşı ve onun sözünün peşinde gidenler, ne düşünüyor şimdi, merak ediyorum? Kimseden “tık” yok! Çamur at, izi kalsın. O iddianın arkasında duramayan ve gerçekleri gizleyenlerin, suçladıkları insana ve ailesine özür borçları var. Dilerler mi? Sanmıyorum. Vurun birbirinize! Hakemin en büyük düşmanı hakemdir bu ülkede. Camiayı zavallı hale getiren, aralarındaki husumettir. Yönetici, gözlemci, MHK üyesi, dışarıda kalan, kendini içeriye koyan, birbirine iftira atan, üç günlük görevler için arkadaşını satanlarla doludur burası! Evet; kulüplerin şikayet ettiği gibi iflah olmaz bu hakemler! Kendi arkadaşlarını sırtından vuruyorlar. Sonra “niye hep biz” diye şikayet ediyorlar! Gelelim TFF ve MHK’ye. Yarın birileri dese ki; “falanca hakem ruh hastası veya işitme özürlü.” Ne yapacaksınız? Her söylentiye inanıp apar topar doktor kontrolünden mi geçireceksiniz o hakemi?
Yaşar Kemal Uğurlu bu ülkenin FIFA kokartlı hakemlerinden biridir. Beğenirsiniz beğenmezsiniz. Onun özelinde tüm hakemlere sesleniyorum; “Birlik olamadığınız, birbirinizin kuyusunu kazdığınız, kötü günde yanında durmadığınız, “bugün ona yarın bana” kaygısı taşımadığınız sürece, futbolun mezesi olmaya mahkumsunuz! Herkes ezer, vurur geçer. Hiç dertlenmeyin. Ve unutmayın; bugün medyada dostlarınız varsa, yarın adınızı bile anmazlar.

Bir yılda neler YAPILAMAZ?
Türkiye Futbol Federasyonu başkanlığı seçimi 16 Haziran’da Ankara’da yapılacak. Bu satırların yazıldığı ana kadar Mehmet Büyükekşi dışında resmi adaylığını açıklayan yok. Mevcut başkan Servet Yardımcı nabız yoklamaya devam ediyor. Federasyonun profesyonel çalışanları aracılığı ile kulüplerden destek aradığını duyuyorum.
Neyse; kim seçilir veya atanırsa görev süresi bir yıl olacak. Peki bir yılda futbolun sorunları nasıl çözülecek? Kaygılarımı sıralıyorum;
- Naklen yayın krizi şimdilik bitti. Mevcut yayıncı kuruluş bir yıl daha devam edecek. Ya sonra? Sezon bitmeden yeni bir anlaşma yapılması şart. Seçilecek federasyon, koşulları düzeltecek bir yayıncı bulabilecek mi?
- Hakem camiası paramparça olmuş. Birbirini sevmeyen, güvenmeyen insanlar nasıl uzlaşacak ve barışacak? Nasıl birlikte maç yönetecek?
-Kulüplerin %80’i batmış. Ağustos ve eylül aylarında Bankalar Birliği ile yapılan anlaşma gereği geri ödemeler başlayacak. 4’er milyar borçtan söz eden kulüpler için nasıl bir reçete uygulanacak? Kime güveniyorsunuz?
-Futbolda huzur ve barış ortamı bitti. Bu iklimi değiştirecek güce ve enerjiye sahip misiniz?
-Kulüpler futbolun lokomotifi. Ya taban birlikleri? Onların sıkıntılarını dinlemeden yapılacak bir seçimden ne umuyorsunuz?
-Kuralsızlık had safhada. Diplomasız antrenörler Süper Lig’de cirit atıyor. Dublörleri televizyonlarda demeç veriyor. Bu iki yüzlülüğe son verebilecek misiniz?
-Milli takımlar tarihinin en başarısız döneminden geçiyor. Acil bir eylem planınız var mı? 
-Yabancı oyuncu kontenjanı kulüplerin başına büyük dert. Nasıl bir formül üreteceksiniz?
-Federasyon kurullarını tamamen bağımsız ve adalet dağıtan birimler haline getirecek gücünüz var mı?

Futbolda milli heyecan bitti!
UEFA Uluslar C ligi ne demek? Bizim üçüncü lig demek. Ve A Milli Takımımız artık bu kulvarda yer alıyor. Aslına bakarsanız utanç verici bir durum. Nereden nereye değil mi? Bir zamanlar Dünya ve Avrupa üçüncüsü olmuş takım şimdi gazozuna mahalle maçları oynuyor. Ne heyecan kaldı, ne heves.
Bunun ülke sporuyla ilgisi yok. Bakın voleybol, basketbol, tekvando, boks, okçuluk, cimnastik, yüzme ve diğerlerine. Planlı programlı, işi bilen yöneticilerle neler yapılabildiğini görün.
Futbolda ise peşi sıra küme düşmüş, kulüpler düzeyinde Edirne’nin ötesine gidememiş, geçmişteki büyük yanlışların ağır bedellerini ödeye ödeye acınacak hale gelmişiz. Kim yönetmeye talip ise; bu gerçekleri görmek ve elini taşın altına ona göre koymak zorunda. Yoksa oyalayıp durmayın milleti!