Halk arasında bir deyim vardır; “Deveye sormuşlar boynun neden eğri?” Yanıt vermiş “nerem doğru ki?”
Türk futbolunun durumu da böyle.
Neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Güven ve adalet kavramları yerle bir olmuş. Riyakarlık, çıkar ilişkileri, bencillik had safhada.
Hele hakem camiası. Yorum yapmaya kalksanız, destan yazarsınız.
Kulakları çınlasın, eski UEFA eğitimcisi Jaap Uilenberg, 2016 yılında yaptığım röportajda şöyle demişti: “6 sezonda tam 5 tane MHK başkanı ile çalıştım. Bu sirkülasyon beni zorladı. Her seferinde MHK’nin hedeflerini beklemek, anlamak, öğrenmek ve ona göre plan yapmak yordu beni.”
Sadece seni mi yordu Uilenberg? Türk futbolunu perişan etti.
Uzağa gitmeyeceğim. Camianın içine düştüğü durumu anlatmak adına, bir örnek; Geçen ekim ayından bu yana tam üç Merkez Hakem Kurulu değişti. Serdar Tatlı, Ferhat Gündoğdu ve şimdi Sabri Çelik.
Şaka gibi değil mi? Yedi ayda üç farklı MHK!
Komik oluyoruz!
Sırasıyla soruyorum;
Dünyanın hangi ülkesinde böyle bir çelişki yaşanır?
Bu şartlarda hakemlerden nasıl performans beklenenir?
Her MHK’nin yoğurt yemesi farklı ise, doğru nasıl ve ne zaman bulunur?
Alın işte; paramparça olmuş bir hakem camiasından söz ediyoruz. Sabri Çelik değil, kralı gelse doğrultamaz belini.
Haziran’da TFF seçimi var. Yeni yönetim, yeni bir MHK isterse ne olacak,? Serdar gitsin, sıradaki gelsin!
İşin acı yanı, sürekli aynı isimler etrafında dönüyor olması tercihlerin. Hakem yetişmiyor, yöneticisi değişmiyor.
Sorun hakemlerde değil. Sıkıntı; sürekli değişen kurullar, politikalar ve kulüplerin bitmez tükenmez bencilce taleplerinde.
Apartman yöneticisi bile genel kurulda en az bir yıllığına göreve getirilirken, aynı süreçte bu kadar MHK görmemiz normal mi?
Ben umudu kestim. Sadece hakemleri suçlamayalım, biraz da deveye kulak verelim!
Boş istifa dilekçeleri!
8 Mart hakem operasyonunda Ferhat Gündoğdu ile ilgili gerçek şu; istifa etmedi, görevden alındı.
Küçük bir detay; Gündoğdu göreve geldiği gün kendisinin ve kurul üyelerinin boş istifa dilekçelerini dönemin TFF Başkanı Nihat Özdemir’e sunduğunda; “Sende dursun” yanıtını almıştı.
Devran döndü, kamuoyu baskısına dayanamayan başkanvekili Servet Yardımcı, Gündoğdu’dan istifasını istedi. Çünkü, çekmecesinde “boş dilekçe” yoktu.
İki seçeneği vardı; ya MHK’yi görevden aldığını açıklayacak veya istifa için ricacı olacaktı. Gündoğdu, günah keçisi olmak pahasına görevden ayrıldı.
Şimdi sayın Yardımcı’ya soruyorum. Kararlarını beğenmediğiniz Tahkim ve Disiplin Kuruluna, son hakem olayında size direnç gösteren hukuk müşavirine, neden tek “söz” edemediniz?..
Tercihiniz, vurun abalıya oldu değil mi?
Kuzuların sessizliği?
Gazeteciliğe başladığım 80’li yılları hatırlıyorum. Darbeci genarallerin futbola bulaştığı, küme düşen takımların mahkeme kararı ile geri döndüğü günler.
Dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın girişimiyle futbol “özerk” kimliğine kavuştuktan sonra, hak arama yerinin Türkiye Futbol Federasyonu olduğunun altı çizilmiş ve “üçüncü dünya ülkesi” sınıfından çıkmıştık.
Lakin siyaset ve futbol her daim iç içe olmuş, dış kulvardan yapılan müdahaleler masum karşılanmıştı.
Bu sezon federasyonda ve hakem camiasında akıl almaz çalkantılar yaşanıyor.
Sezonun bitmesine 4 hafta kala küme düşen veya düşme olasılığı bulunan kulüplerden “ses çıkmıyor” diyordum ki, ilk hamle Altay’dan geldi.
İzmir temsilcisi ligin tescil edilmemesini istedi. Diğerleri beklemede. Malatyaspor, Göztepe ve Ç.Rizespor’dan benzeri çıkış gelirse şaşırmam.
Burası Türkiye. Hele seçim sürecine girildi ise!
Gelecek sezon 23 takımlı lig izlersek, kaçıncı dünya ülkesi olduğumuzu o vakit konuşuruz!
Trabzon’da herkes mutlu!
Türk futbolu ekonomik anlamda zor günler geçiriyor.
Yayın gelirleri ciddi düştü. Sponsorlar kaçtı. Girdiler azaldı.
Sonra da siyaset talimatıyla borçların ötelenmesi fırsatı sunuldu.
Trabzonspor Başkanı Ahmet Ağaoğlu akıllı davrandı. İlk imzayı atan kulüp oldu. Diğerleri takip etti.
Bedelinin ne kadar ağır olacağını elbette göreceğiz.
Günün gerçeği ise Trabzonspor’da herkesin mutlu olduğu.
Teknik kadroya, futbolcuya borcu yok. Avrupa’da davası yok. Güvenli bir limana demirlemiş bekliyor.
Güvencesi; şampiyonluk ve Şampiyonlar Ligi’nden elde edeceği gelir. Yol alırsa, kasa dolar.
Bu yüzden sürdürülebilir başarıya ihtiyaç var.
Bir gerçek daha; ayakta kalabilmek için tek rota Avrupa ve orada yapabilecekleriniz...
Anlıyor musunuz şimdi kimin niçin ağladığını?
Düne kadar “Trabzonspor ligin en iyi oynayan takımı, şampiyonluğu hak etti” deyip, sonra ligi şaibeli ilan etmek böyle bir ruh hali işte!