Türkiye Futbol Federasyonu Merkez Hakem Kurulu Başkanı Sabri Çelik’i insan olarak severim. Saygım vardır. Göreve atandığı gün başarı diledim. Aradan neredeyse beş ay geçti. Bir gazeteci olarak “fikir danışmak” veya bilgi edinmek adına aramışlığım da vardır. Kolay ulaşılmıyor.
Tarzını ve yönetim şeklini biliyorum. “Her yiğidin bir yoğurt yeme” şekli vardır. Lakin ortalık hakem hataları üzerinden yangın yerine dönerken, MHK Başkanı Sabri Çelik’in çıkıp bir açıklama yapmaması şaşırtıcı. Göz önündeki bir camianın liderinin suskunluğu doğal mı?
Hayır beklenemez!
Efendim, “İngiltere’de federasyon başkanının dahi adını bilmezler” diyen olabilir. Doğrudur, futbolda ve kurumsallıkta zirve yapmış bir ülkede ne gerek var Clarke ya da Elleray’i tanımaya?
Bakın; kamuoyunun hakemlere ve VAR’a kimin mesaj verdiğini bilmesi gerek. Patron kim, yeri geldiğinde hakemini kim savunacak, tehlikelere kim göğüs gerecek?
Sabri hocam kusura bakmasın da, 11 haftadır kurul başkanı olarak tek cümle kurdunuz, medyaya değerlendirme yaptınız mı?
Geçen hafta yazdım; eskiden hakemler derbi maçlarına, MHK başkanları ise ekranlara çıkmak için can atardı. Şimdi ikisi de “aman benden uzak dursun” diyor. Gerekçesini açıklayalım; hedef olma kaygısı.
Hep aynı taktik
Başta Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş olmak üzere, federasyona ve MHK’ye vuranlar, niçin hep ikinci ve üçüncü isimleri hedef alır?
Truva Atı’na benzetirim taktiği. Yıllardır MHK başkanlarını değil, ekibini yıpratacak “vur-kaçları” severler. Araya bazı eski hakem yorumcuları da girince, taraftarın gazını alırlar.
İnsaf ama, AVAR hakemi ofsayt çizgisini çekerken yüzde beş hata yapar. Hangi MHK üyesi, VAR hakemini veya yayıncı kuruluşun RİVA’daki teknisyenini arayıp, “falanca takım adına çizgiyi değiştirin” deme cesaretini gösterebilir?
Bunu düşünenlerin yaşadıkları paranoyadır, akıl tutulmasıdır, cehalettir..
Bu sezon VAR revaçta. Zahmet edip protokolün tek satırını okumamış insanlar, kendi başarısız gündemlerini VAR üzerinden kamufle etmeye çalışıyor. Nafile çaba!
Yapay zeka ile konuştum
Son dönemlerdi hakemler sıkça gündeme gelince, “yapay zekaya” danışayım dedim;
- Herkes hakemleri eleştiriyor. Ama atamayı siz yapıyorsunuz. Niye kimse sizi konuşmuyor?
“Abi bize ne yüklüyorlarsa onu yapıyoruz.”
- Yükünüz ağır mı?
“Yok be abi, bir tuşla hallediyoruz her şeyi.”
- Ya derbi maçları?
“Kasım’a kadar fazla karışmıyoruz. Üniversite öğrencileri maç görüntülerini izleyip yorum yapıyor. Biz de ekliyoruz sisteme. MHK’ye bazen bir, kimi zaman üç isim gönderiyoruz. Günahı onların.”
- VAR hakemlerine müdahaleniz var mı?
“Bize oradan ekmek çıkmaz.”
- Peki memnun musunuz?
“Bu devirde iş bulduk, şikayet mi edeceğiz...”
- Sizde duygu yok, kimseden etkilenmiyorsunuz değil mi?
“Ayarlarımızla oynamazlarsa, öyle.”
- Oldu, hayırlı işler.
Şampiyon iki kez küme düşer mi?
Oysa yıllar sonra kazanılan lig şampiyonluğu nasıl da mutlu etmişti Trabzonspor camiasını.
Şimdi geldiği noktaya bakıyorum da; önce Şampiyonlar Ligi hayali sona erdi. Sonra Avrupa Ligi’nde şansını zora soktu. Başarısız olursa rota Konferans Ligi’ne döner.
Orası da kolay değil. Play-off’u geçerse, formalite maçları başlar.
3 ayda iki kez küme düşmektir yani.
Bu takımı Türkiye’de zirveye taşıyan kim? İnsanlar önce teknik direktörden övgüyle söz eder. Yönetim sonra gelir.
Peki şimdi? Hedefte Abdullah Avcı var. Yönetim her istediğini yaptığına göre, hoca günah keçisidir artık.
Naçizane önerim; Avrupa Ligi’nden elenirseniz, Konferans Ligi’ne B takımı ile çıkın ve evinize geri dönün.
Şampiyonlar Ligi diye başladığınız yolda hiç bir futbolcuyu angarya işlerle motive edemezsiniz.
Yorum sizin!
Perşembe günü oynanan Avrupa Ligi maçlarından sonra üç teknik direktörün açıklamalarını koyacağım buraya.
Jorge Jesus (Fenerbahçe): “Kaptan Altay’a yapılan tepkiler bana yapılmıştır.”
Benjamin Bourigeaud (Rennes): “Teknik direktör olarak kararları ben alıyorum. Bir aptal varsa öncelikle benim.”
Abdullah Avcı (Trabzonspor): “Bu yenilgiyi bireysel hatalar diye özetleyebiliriz.”
Yorum sizin...