İstanbulspor’un ligdeki konumu belli. Her maçta her puana şiddetle ihtiyacı olan bir takım. Bunun için de tüm alternatifleri düşünmesi normal. Teknik direktörü Fatih Tekke şöyle demişti müsabaka öncesi; “Planımız Trabzonspor’un oynamak istemediği bir tarz olacak.” Yani “ne oynarım, ne oynatırım” demek istemişti Tekke. Çaresizliğin dile getirilmesiydi bu sözler. Oysa azıcık cesur olabilse belki bu kadar aciz kalmazdı takımı.
Trabzonspor ilk yarım saatte ezici bir istatistikle topa sahip olsa bile, üçüncü bölgede istediği pozisyonlara giremedi. Djaniny ve Gomez rakip ceza alanının dışında dolaşıp durdu. Bakasetas ve Abdülkadir Ömür bu bölümde ofansa gerekli katkıyı veremedi. Evet bordo-mavililer sürekli pas yaptı, rakibi üzerine çekmeye çalıştı ama, İstanbulspor uzun süre tuzağa düşmedi.
İyi de nereye kadar? İki takım arasındaki kalite farkı ortada. Trabzonspor her an sonuca etki edecek yeteneklere sahip. Böyle bir rakip karşısında hatasız oynamak mümkün mü? Değil elbette. Nitekim 32. dakikada bir duran top organizasyonunda İstanbulspor’un direncini kırmak eski günlerine dönüşün müjdesini veren Yusuf Yazıcı’ya kaldı. Çok şık bir vuruş izledik. Genç yıldızın hafta içindeki kupa maçının ardından dün akşam da gösterdiği performans kuşkusuz ona her koşulda sahip çıkan Abdullah Avcı’yı memnun ediyor. Taraftarın homurdanmaya başladığı dönemlerde Yusuf’u koruma altına alan ve ona inancını koruyan Avcı, haklı çıkmanın keyfini yaşıyor olmalı.
Golden sonra İstanbulspor’un tepki göstermesini bekliyordum. Ancak öyle bir kabullenmişlik içindeydi ki Tekke’nin öğrencileri, bu psikoloji içindeki bir takımın puan hayali görmesi mümkün değildi. Kümede kalması ise mucize.
İkinci yarıyla birlikte fırtına gibi esmeye başlayan bir Trabzonspor izledik. 48’de Bartra, 51’de bu sezonun yıldızı Bakasetas rakibin gardını düşürdü. Söz Yunan oyuncuya gelmişken; Bakasetas futbol kariyerinin en verimli dönemini yaşıyor olmalı. Hayranım futbol aklı ve yeteneğine. Bir orta sahanın takımın skor yüküne ortak olması takdir edilecek bir performans.
Fark üçe çıkınca Avcı’nın da eli rahatladı. İlk hamlesi aralarının limoni olduğu bilinen Hamsik ile dinlendirdirdiği Trezeguet’yi sahaya sürmek oldu. Bir teknik adam nasıl haklı çıkar? Kulübeden gelen isimlerin katkı sağlaması ile. Trezeguet de oyuna girdikten üç dakika sonra golünü attı. Ya Hamsik? Bence misketlerini çoktan toplamış. Deneyimli futbolcunun gönlünü almak kolay değil.
Abdullah hocanın sonraki oyuncu hamleleri farkın artmasını sağlayabilirdi. Hatta sezonun en farklı galibiyetini getirebilirdi. Djaniny, Umut ve Trezeguet son vuruşlarda yetersiz kaldılar.Sonuca bakıp Trabzonspor’un ışıltılı bir galibiyet elde ettiğini düşünenler olabilir. Aynı fikirde değilim. Böyle bir rakip karşısında skor tatmin edici görünse de, futbol istenilen düzeyde değildi. Üstelik ikinci yarıda verdiği üç net gol pozisyonu da düşündürücüydü.
Şampiyonluk iddiasındaki bir takımın futbol karakteri, oturmuş kadrosu ve rakip kim olursa olsun kabul ettireceği bir oyun anlayışı olmalı. Bunların tamamını henüz bir araya getiremedi Trabzonspor...