Trabzonspor olağanüstü kongreye gidiyor. Ahmet Ağaoğlu’nun istifasından sonra elini taşın altına koyacak tek aday çıktı, o da Ertuğrul Doğan. İşi kolay değil.
Neden mi? Önceki gün Denetleme Kurulu Başkanı Mahmut Ören görmezden gelinen gerçekleri açıkladı. 31 Ocak itibarıyla kulüp borcunun 2 milyar 835 milyon lira olduğunu duyurdu.
Yanlış okumadınız, 3 milyara yakın bir borç. Ören, kısa vadede ise 1 milyar 668 milyon lira ödeme yapılması gerektiğine işaret etti.
Bitmedi; başkan Mayıs ayı sonuna dek 31 milyon euro borç olduğuna dikkat çekerken, çarpıcı tespitlerde bulundu:
“Futbolcu ve teknik kadro maliyetlerimiz ile profesyonel faaliyet giderlerimizin ciddi rakamlara ulaştığı görülmektedir. Trabzonspor yönetimlerinin bugüne kadar yaptığı yüksek maliyetli transferlerle kurulan kadrolarda, fazla sayıda yabancı oyuncu bulunması ve sözleşmelerinin euro cinsinden yapılması nedeniyle, kur farkları ve kredi faizleri bugünkü ekonomik tabloya neden olmuştur.”
Bu ifadeler sıradan bir yöneticiye ait değil. Hani “Dost acı söyler” demişler ya, aynen öyle!
Oysa 2 yıl önce umutlu konuşmuştu eski başkan Ağaoğlu? “Borçları öderken ağır faiz yükü ve kur farkından kaynaklanan sorunları çözerek kulübümüzün batağın içerisine girmesini engelledik. Yapmamış olsaydık ve eski anlayış devam etseydi borcumuz 2 milyar liranın üzerine çıkacaktı. İstikrar sürerse 7 yıl sonra borçsuz bir Trabzonspor ümit ediyoruz.”
Ne oldu? Borç 3 milyara yaklaştı. Neden? Gerçeklerini Denetleme Kurulu başkanı söyledi. Çözüm var mı? Kısa vadede zor.
İşin trajik yanı ne biliyor musunuz? Trabzonspor camiasında “akil insan” tükendi. Örneğin bir Özkan Sümer gibi sözü dinlenecek, yol gösterecek, saygı duyulacak kaç kişi kaldı?
Gerçek mi? Trabzonspor’un tekrar yarışmacı olabilmesi için asgari 3-5 yıla ihtiyacı var.
Bu da sabır, fedakarlık, özveri ve acı bir reçete demektir.
Lanet olsun futbol sevginize
Peşi sıra gelen deprem ve sel felaketleri hepimizin sinir sistemini bozdu. İnsanların yüzü gülmüyor, herkes mutsuz. Önce pandemi, şimdi de doğal afetler.
Ne yapmamız gerekirdi? En azından normale dönmek adına spora, futbola ve sosyal etkinliklere sarılmak.
Öyle yapar gibi göründük ama döner dönmez bir çuval inciri berbat ettik.
Temsilcilerimizin Avrupa maçlarından söz ediyorum. Fenerbahçe- Sevilla ve Sivasspor- Fiorentina maçlarında yaşanan çirkinlikler başımıza büyük bela açacak.
Özellikle Sivas’daki saldırı. Rezil bizi etti dünyaya. Maç bitmiş takımın elenmiş, paşa paşa evine gideceğine sahaya atlayıp rakip takım oyuncusunun burnunu kırmak ne demek? Bu nasıl bir vahşet?
Ne olacak biliyor musunuz? Sivasspor belki bir kaç sezon Avrupa kupalarından men edilecek. O aklını yitirmiş şahıs ise kent sokaklarında kahraman edasıyla dolaşacak. Lanet olsun sizin futbol sevginize.
Ve Sevilla maçı. Böyle kritik bir sınavda takımına destek olmak yerine rakip kaleciyi hedef alarak sahaya atılan yabancı maddelerin izahı var mı? O kendini bilmezler Fenerbahçe’ye nasıl bir zarar verdiklerinin farkında mı?
Hadi turlar gitti. Lakin daha fazlasına hazır olalım!
Dünyayı güzellik kurtaracak
2010-11 sezonundan sonra Trabzonspor ve Fenerbahçe camiaları arasında sonsuza kadar süreceği düşünülen bir husumet başlamıştı. Tam bir soğuk savaş dönemiydi.
Deprem felaketinden sonra futbol kulüplerimizin gösterdiği dayanışmayı anımsıyoruz. Trabzon’da UEFA konferans ligindeki Basel maçında tribünlerde renk değil, tek yürek vardı.
Perşembe akşamı Fenerbahçe- Sevilla rövanş mücadelesinde kaldığı yerden devam etti içimizi ısıtan görüntüler. Trabzonsporlu bir grup taraftar tribündeki yerlerini alıp Fenerbahçe’ye destek verdi. Normal koşullarda o forma ile girilir mi Şükrü Saraçoğlu stadına? Hayal bile edilemezdi.
Bordo-mavili kulüp de sosyal hesabından bu fotoğrafı paylaşarak “biz beraberiz” mesajı verdi.
Bunca acı ve sıkıntı arasında söyleyeceğim tek cümle var; “dünyayı güzellik kurtaracak, insanı sevmekle başlayacak her şey.”
Evet, bu kadar kolay.
Sakıncalı piyade
Özlemle ve rahmetle anıyorum Uğur Mumcu’yu. “Sakıncalı piyade” kitabını okumayan varsa, yıllar sonra öneriyorum. Tam zamanı!