Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Günlük yaşamda doğru iletişim ve empati yapmak pek çok sorunu çözebilir.
Tıpkı futbol oyunundaki gibi.
Yeşil sahalarda yıllardır hakem- futbolcu ve teknik adamlar arasındaki diyalog eksiklinden söz edilir.
Hakem MHK’den aldığı talimatı uygular, oyuncu ve antrenör esneklik, eşitlik, hoşgörü bekler.
MHK’nin sezon öncesi Süper Lig kulüplerine yaptığı ziyaretlerde bu konular gündeme geldi.
Ve hakemler belki ilk kez karşı tarafın da düşüncelerini öğrenme şansı buldu.
Peki, ne istiyordu futbolcu ve teknik adamlar?
En dikkat çekici taleplerden biri hakem-futbolcu iletişimi ile ilgili:
“Hakem - futbolcu iletişimi oyun alanındaki en önemli konu. Çoğu zaman hakemin verdiği karardan çok, iletişim şekli önem kazanıyor. Hakem oyuncularla iletişim kurarken onların yaşını, deneyimini ve kişiliğini dikkate almalıdır. Hakem, otoritesini kurarken önce kişiliğini sonra kartlarını kullanmalıdır. Herkesin onuru eşittir. Kişilikleri rencide etmeden iletişim kurulması esastır. Hakemlerin birkaç kelime sarf ederek arkadaşça veya dostça yaklaşımı pek çok sorunu ortadan kaldırabilir.”
Bir diğer saptama, serbest vuruş ve köşe atışları öncesi ceza alanı içindeki itme ve tutmalara doğru teşhis konması.
Görüş şu:
“Daha önce ihtarı olan futbolcuyu oyundan ihraç ettirmek için taktik olarak bu oyuncunun üzerine gidilmesi ve itme-tutma olayının içine çekilmesi geçmişte yaşanmış olaylar. Bu durumda ihtarı olan oyuncu suçu olmamasına rağmen ihraç edilmekte. Böyle pozisyonlarda her iki oyuncunun birden sarı kart gösterilmesi adil değil. Hakemler suçsuz oyuncunun gereksiz ceza almasını önlenmeli. Gerektiğinde sadece bir oyuncu ikaz edilmeli veya sarı kart görmeli.”
Bu arada teknik adamların da istekleri var;
“Yıldız oyuncuya sürekli sert faule maruz kalırsa, hakem hassas olmalı ve ikaz-ihtar ihraç gibi disiplin uygulamaları yapılmalı.”
“Yabancı teknik direktörler taktik vermek için taç çizgisi kenarına geldiğinde kendisine tercümanın eşlik etmesine izin verilmeli.”
“Dördüncü hakemler teknik alan ile iletişim kurarken rencide edici olmamalı.”
“Hakemler standart karar vermeli.”
MHK’nin hakemlere uyarısı ise şöyle;
“Hakemlerin kişilik ve deneyimleri farklı olduğu gibi, oyuncuların ve teknik adamların da kişilikleri ve deneyimleri farklıdır. Bu yelpaze içinde uygun iletişim yöntemlerini kullanan hakem daha başarılı olmaktadır.”
Bardağın bu tarafından bakınca haksız da değiller hani.
Ne dersiniz?


Trabzonspor Karpaty ve PAOK’u elerdi
Şenol Güneş’in Trabzonspor takımında yarattığı fark inkar edilebilir mi?
Asla.
Nedir fark?
Disiplin, takım kimliği, mücadele ve öz güven.
Güneş göreve geldiğinde Trabzonspor bu özelliklerin çoğunu yitirmişti.
Daha vahimi sıradanlaşmış idi.
Kendini ve futbol bilgisini takdir edilecek biçimde geliştiren Güneş, şimdi Liverpool’u geçemediği için eleştiriliyor.
Bu görüşe katılmıyorum.
Şenol hocanın elinde seçenekli bir kadro, fazla maç oynamaya alışmış bir ekip olsa, takımı bugün Avrupa ligi’nde olabilirdi.
Örneğin Cale’nin alternatifi var mı?
Selçuk veya Ceyhun kötü olduğunda onları ikame edecek aynı kalitede oyuncu?
Ya Colman iyi oynamadığı vakit pas yükünü üstlenecek kimse?
Haksızlık etmeyelim.
Trabzonspor’un rakibi Karpaty veya PAOK olsaydı şimdi gruplardaki şansını konuşuyorduk.
İnanıyorum, bordo-mavili ekip seneye çok daha iyisini yapacak.


Devrim yürekli insanların işidir!
Talimat Temmuz ayı başında yayınlandı.
Futbol Federasyonu Başkanı mali genel kurulda kulüplere ve kamuoyuna söz verdi.
Ligler başlayalı üç hafta oldu.
MHK Başkanı ve iki üyesi “profesyonelliğe” geçti.
Gel gelelim, “devrim” diye sunulan profesyonel hakemlikle ilgili çıt yok.
Neden?
Efendim altyapısı hazır değilmiş.
Aslına bakarsanız MHK Başkanı, lig başlamadan önce Metin Tokat’a verdiği röportajda yanlış örneklemelerle doğru tespit yapmış, profesyonel hakemliğe geçiş sürecinin uzayacağı sinyalini vermişti.
Bozuk saatin günde iki kez doğruyu göstermesi gibi Sarvan da arada bir yerinde saptamalar yapacak tabi.
Ancak ona da izin vermediler.
Sen misin Federasyon Başkanı’nı açığa düşüren?
Öğreniyoruz ki, Sayın Sarvan ertesi gün çark edip “bu tarz bir söylemi olmadığını”, sözlerinin yanlış yorumlandığını söylemiş.
Hem de yakın arkadaşı Tokat’ı zor durumda bırakmak pahasına.
Gazeteciliğin kaderidir, biz alışığız.
Sonuç?
Profesyonel hakemlik şimdilik buzdolabında.
Dolaptan yarın mı çıkarırlar, sezon sonunda mı bilinmez.
Bilinen şu;
Gerekli hazırlığı yapmadan, Şenes Erzik gibi bir deneyimli bir futbol adamının uyarılarını dikkate almadan, farklı bir şeyler yapacağız diye apar topar “profesyonel hakemliği” gündeme getirirseniz, çuvallarsınız.
Devrim yapmak yürekli insanların, kendini değil, hizmet ettikleri toplumu düşünenlerin işidir.
Lakin bir konuda hakkınızı vermek lazım.
Profesyonel hakem yöneticiliği konusundaki hız ve beceriniz takdir edilmeli.
Öyle ya, önce MHK’nin performansı (!) yükselecek, sonra hakemin.
İkisini de göreceğiz.
Hem de yakında!


Gezer, FIFA olursa şaşırmayın!
Bünyamin Gezer Merkez Hakem Kurulu’nun en güvendiği hakemlerden biri.
Son yılların istikrarlı ismi.
Yaş itibarıyla geri sayıma başlayan Gezer’in bir ideali ve MHK’den isteği varmış;
“Beni FIFA listesine alın, bir sezon kalayım yeter. Seneye çıkarırsınız” diyormuş.
Oğuz Sarvan da talebe sıcak bakıyormuş.
Geçmişte benzer bir girişim Serdar Tatlı için gündeme gelmişti.
Hakemliği, kişiliği, adamlığı tartışılmayan Tatlı’nın yabancı dil konusundaki sıkıntısı, FIFA kokartı takmasının önüne geçmişti.
Günümüzde teknoloji ve bilim ilerledi.
40 saatte İngilizce öğreten hızlandırılmış kurslar var!
Bünyamin Gezer bunlardan birini tamamlar ve Avrupa’daki maçlarında gözlemcisine derdini anlatabilecek düzeye gelirse, neden FIFA olmasın?
Listedeki hakemlerden bir ikisi hariç, diğerleri zaten kem küm yabancı dil konuşmuyor mu?
Gezer de onlar kadar bilse yeter!
Hem Ulenberg ağabeyleri sağ olsun, gerekirse idare eder vaziyeti!
Haa birileri çıkıp da “Serdar Tatlı’yı FIFA yapmayan dönemin MHK’sinde, bugünün yönetim kurulu üyesi, o kurulun başkanı Ufuk Özerten ve Oğuz Sarvan ile Yüksel Okçuoğlu yok muydu? Şimdi ne değişti?” diye sorarsa...
Ne demiş bir Türk büyüğü?
Dün dündür, bugün bugün.
Siz yaparsanız olur.
Nasıl olsa başınızda hesap soran bir otorite yok!