Trabzonspor trajik günler yaşıyor. Kimin aklına gelirdi son şampiyonun önce başkan Ahmet Ağaoğlu, ardından teknik direktör Abdullah Avcı ile vedalaşacağı?..
Oysa daha on ay önce tarihe geçen bir hikayenin başrol oyuncularıydı ikisi de.
Bakın; başarı kadar başarısızlık da futbolun kaderinde vardır. Bu gerçeği kabul edenler günü değil, yarını kurgular.
Lakin Trabzonspor camiası zordur. Üç büyüklere benzemez. Beklentisi yüksek, tez canlı, sabırsız, öfke ve sevinç duygularını aynı anda yaşayabilen, tarif edilemez bir ruh haline sahiptir.
Yirmi yıla yakındır takip ederim Trabzonspor’u. Takımı yenildiğinde hafta boyu yas tutan başka bir kent görmedim bu coğrafyada. Ağızları bıçak açmaz, esnafı hayata küser, taksicisi surat asar, uzun sokak sessizliğe bürünür.
Yaşam sevinci bordo-maviye endeksli bir toplumdan söz ediyorum. Bu tutku bazen zarar da veriyor kendine.
Evet; son şampiyon geçen yılki performansından uzak kaldı. Avrupa hedefleri şaştı, ligde işler iyi gitmedi, yönetim ciddi hatalar yaptı, maddi olarak sıkıntılı bir sürece girildi. Teknik direktörü formsuzdu.
Hepsine evet. Peki; ayrılıkların zamanlaması doğru mu? Ağaoğlu ve Avcı’nın işler kötü gidince “pes etmiş” tavırları rahatsız etti beni.
Başkan beş, hoca iki buçuk yıldır çok önemli katkılarda bulundular kulübe. Lakin kartvizitlerine “Trabzonspor’u şampiyon yaptı” ibaresinin yazılmasını yeterli buluyor, 2021-22 sezonunu kariyerleri için zirve olarak görüyorlarsa, yolları açık olsun.
Mesaj içinde mesaj
Başkan ile hoca arasında sıkıntılar olduğunu defalarca yazmıştım. Üstelik işler iyi giderken başlamıştı gerginlik. Bir araya geldiklerinde objektiflere verdikleri görüntüler güzeldi. Şampiyonluk sonrası karşılıklı yapılan jestler de öyle.
Gerçekte karşılıklı hislerini bilmiyorum ama, Avcı’nın veda mesajı anlamlıydı: “Buraya gelmeme, burada kalmama, hayatımın en güzel anlarımı yaşamama vesile olan sayın Ertuğrul Doğan’a apayrı bir şükran borcum var. Onu unutmayacağım.”
Doğan Trabzonspor’un görünmez kahramanı, başkanın tartışmasız destekçisi idi. Demek ki Avcı için de çok özelmiş.
Ya Ahmet Ağaoğlu? Hocanın ayrılık açıklamasında kulüp başkanını “es” geçmesi normal mi? Avcı, mesaj içinde mesaj verirken, Ağaoğlu ile bir daha yollarının kesişmeyeceğini, Doğan ile her zaman bir arada olabileceğini ima etti aslında.
Kişisel çekişmelerin kurumlar üzerinden yapılması rahatsız etmiştir beni. Görevler geçici, camialar kalıcıdır.
Bakın bordo-mavili kulübün 59 yıllık mazisine. Saygı ile anılan, özlenen, iz bırakan, rahmet okunan değerleri vardır camianın.
Önemli olan onların arasına girebilmek ve kalabilmektir!
Yenile yenile küçülüyoruz
Avrupa karnemiz giderek kötüleşiyor. Temsilcilerimizin aldığı başarısız sonuçlar ülke puanımızı düşürdüğü gibi, katılım koşullarımızı da güçleştirdi.
Geçen yıl UEFA sıralamasında 20. sırada kaldık. Sonuç? Bu sezonun şampiyonu şampiyonlar liginde gruplara gidebilmek için dört eleme turu oynamak zorunda. Türkiye kupası şampiyonu, lig ikincisi ve üçüncüsü ise konferans liginde gruplar için 3 farklı engeli geçmek durumunda.
İşleri yoluna sokmak çok zor. Nedenlerini sorgulamak yerine günü kurtarmaya yönelik küçük hesapların peşinde koşmaya devam edersek, yakında Edirne’den öteye geçemeyeceğiz.
Paranın kaynağı UEFA’da. Ancak elimizi bile uzatamayacağız yakında. Yenile yenile küçülüyoruz ve maalesef tehlikenin farkında değiliz.
Hafta sonu sendromu
İnsanlar hafta sonunu iple çeker. Aileleri ile birlikte olmak, gezmek rahatlamak için. Parklar, alış veriş merkezleri, sinemalar filan.
Spor gazetecisi iseniz unutun bunları. 40 yıldır sezon sonları hariç, uzağım bu keyiften.
Sadece cuma akşamlarını seviyorum. Kapı giriş çıkışlarında daha anlayışlı insanlar var sanki. “Nereye?” diye sorsalar da “neden” demiyorlar en azından. Cumartesi- pazar mı? Nöbetçilerin psikolojisine bağlı pozisyonumuz.
Akıllanmak
“Yaşlanmadan akıllanmayı ne çok isterdim.” - Bernard Shaw