Bir an Şampiyonlar Ligi tarihinin en unutulmaz finalini anımsadım. Oradaydım. Yıl 2005, yer Atatürk Olimpiyat Stadı. Bir yanda İtalyanlar, diğer tarafta İngilizler. Milan ilk yarıyı üç farklı önde kapamış, adeta kupa benim demişti.
O kadar kolay mı? Liverpool inanılmaz bir geri dönüş yapmış ve eşitliği sağlamıştı. Uzatma… Penaltılar ve Liverpool’un zaferi. Şampiyonlar Ligi tarihine geçecek müthiş bir maçtı. Benzeri hâla yaşanmadı.
O son şampiyonluğunu Olimpiyat Stadı’nda yaşayan Liverpool, ne hazindir ki en büyük hüzünlerinden birini yine aynı statta tattı.
Bu defa karşısında bir Türk takımı vardı. İlk maçta talihsiz bir penaltı golüyle boyun eğen Beşiktaş, şimdi futbol tarihimizin unutulmazları arasına giren bir görkemli başarıya imza attı.
İnanan, mücadele eden, direnen, yüreğini, emeğini, aklını, disiplini ile birleştiren ve daha fazlasını isteyen Beşiktaş!
Ne ilginç değil mi? Beşiktaş bu sezon Premier ligin üç önemli takımı ile oynadı. Önce Arsenal karşısına çıktı. Talihsiz skorlarla Şampiyonlar Ligi’ne veda etti.Sonra UEFA Avrupa Ligi’nde gruptaki rakiplerinden biri Tottenham oldu. Onu da geçti, grubu lider bitirdi.
Ardından yine bir İngiliz. Liverpool eşleşmesinden sonra büyük çoğunluk Beşiktaş için veda sürecinin başladığını düşündü. Lakin Beşiktaş İngiliz’in tadını almıştı! O mağrur Liverpool’u aklıyla, stratejik doğruları, sabırlı ama doğru oyunuyla, çok daha önemlisi takım ruhu ile geçerek bir destan yazdı.
Altı maç.. İki galibiyet. İki beraberlik. İki yenilgi. Galiba futbolun beşiği Ada’yı dize getirmek böyle bir şey!
Premier lige kafa tutmak, ciddi sıkıntılar yaşayan Türk futboluna müthiş bir prestij kazandırmak, tarifsiz bir onur sayfasını aralamak...
Şimdi kimse kusura bakmasın. Galatasaray’ın UEFA şampiyonluğundan sonra kulüpler düzeyinde son 15 yıla damgasını vuran en çarpıcı başarıda, Beşiktaş vardır. Gururun adı, başarının tadı, kuşkusuz Beşiktaş’dır.
Kartal hazırlıklı olsun!
İsmail Kartal’ı ilgiyle takip ediyorum. Fenerbahçe ne zaman puan kaybetse veya yenilse, mazereti hazır. Ya hakemler kötüdür, ya zemin bozuktur, ya da rakip rezildir.
Önce Trabzonspor beraberliği, ardından Akhisarspor yenilgisi. Maç sonu açıklama yapacak ya... Gözler fal taşı gibi büyümüş, hoca adeta kendini kaybetmiş. Sanki herşey bitti, şampiyonluk gitti. Garip bir psikoloji!
Kartal’ın en büyük idealinin Fenerbahçe’yi şampiyon yapmak olduğunu biliyoruz. Haklıdır. Şanslıdır ve iddialıdır.
Ancak kendisine naçizane bir tavsiyemiz var. Bu takımı kimler zirveye taşıdı da baş tacı edildi? Mustafa Denizli ve Ersun Yanal yakın örnekler. Sen ne kadar çırpınırsan çırpın, gün gelecek karşına Aziz Yıldırım çıkacak ve “Bu takımı falanca hoca değil, benim aslan yürekli futbolcularım yaptı. Onun payı yok” diyecek. Sonrası mı? Bunu en iyi bilen ve yaşayan hoca sen değil misin?. Bence hazırlıklı ol!..
Cebinizden ödesenize tazminatı...
Futbolda her türlü garipliğin yaşandığı bir ülkeyiz.
Sözde Avrupalıyız, özde alaturkalığın dibine vurmuşuz.
Lafa gelince mangalda kül bırakmaz, icraatte sınıfın haylaz öğrencileri gibi sürekli bütünlemeye kalırız.
Alın size traji komik bir örnek daha. Mahkeme Trabzonspor kulübünü, eski teknik direktörü Tolunay Kafkas’a 1 milyon 800 bin dolar tazminat ödemeye mahkum etmiş.
Gerekçe, Başkan İbrahim Hacıosmanoğlu göreve geldikten bir hafta sonra Kafkas’ın sözleşmesini tek taraflı feshetmiş. Üstelik alacaklarını da ödemeden.
Tamam. Başarısız bulursun, çalışmak istemeyebilirsin. Adamı çağırır, teşekkür eder, uzlaşmaya çalışır, helalleşir ayrılırsın.
Olur mu efendim, racona uyar mı?..
Uymaz. Uymaz da, kimin ne hakkı var kulübü bunca zarara uğratmaya. Hacıosmanoğlu şimdi cebinden mi ödeyecek Kafkas’ın tazminatını? Gerçi transferde harcanan on milyonlarca euronun yanında lafı bile edilmez 1.8 milyon doların! O da arada kaynar gider, hesap soran çıkmadığı sürece!
Gelir ne, ne kadar harcama yapılmış, kulüp ne kadar borçlandırılmış, Hacıosmanoğlu bilsin yeter.
Aynı aymazlık ve sorumsuzluk sadece Trabzonspor’da yaşanmıyor. Bakın Galatasaray’ın haline. Prandelli ellerini ovuşturmuş bekliyor çil çil euroları saymak için. Sırada onlarca kulüp var mali fair-play kriterlerini kraker sanan. Yumurta kapıya gelince göreceğiz hepsini.
Şu istatistik çok şey anlatmaya yetiyor aslında. Daha liglerin dörtte üçü tamamlanmadan toplam 97 teknik direktörün işine öyle veya böyle son verilmiş. Futbolun sözde lokomotifi süper ligde 14 hoca değişmiş. PTT 1. ligde 20, ikinci ligde 33, üçüncü ligde 30 kulüp başarısızlığın faturasını teknik adamlara kesmiş. Sanki kendileri herşeyi doğru yapıyormuş gibi!
Bu teknik direktörlerin yarısından fazlası ihtilaflı. Bugün, yarın hepsi çatır çatır alacak parasını. Yöneticilerin yaptığı yanlış tercih ve hataların bedelini ise, onlar arkasına bakmadan çekip giderken kulüpler ödeyecek.
Helal olsun Tolunay hocaya. Bir teşekkürü bile çok görenlere verdiği ders için.
Darısı diğerlerinin başına!