Koca sezon bir yana, bu maçın Trabzonspor açısından çok farklı anlamı vardı. Karagümrük’ü yenerse, tatlı bir heyacanla Fenerbahçe ve Konyaspor’un yitireceği puanları beklemek, yılların özleminin sonlanması demekti. Başkanından yönetimine, teknik direktöründen futbolcusuna, kulüp çalışanından taraftarına “şampiyon olduk” diye haykırmak, onca emeğin ödülünü almak demekti. Ve herkes sabırsızlanıyordu.
Lakin futbol bu... Her maçın kendi içinde bir hikayesi ve zorluğu var. Artık kimse üç puanı çantada keklik göremiyor. Mücadele eden, fırsatları değerlendiren kazançlı çıkıyor. Dört maçlık galibiyet özlemi bu gerçeğin ta kendisi... Sanıyorum baskı konusunda bazı problemler yaşıyor Karadeniz ekibi. Bir an önce bunu çözmeli.
Akyazı Stadı’nda her zamanki gibi süper bir atmosfer vardı ama, Trabzonspor takımı son haftalarda taraftarın coşkusuna ayak uyduramıyor. Bazı önemli oyunculardaki düşüş bunun nedenlerinden biri olabilir. Örneğin; Visca ve Bakasetas gibi çok şey beklenen silahlar tutukluk yapınca, eksik kalıyor, vites yükseltemiyor. Hücum organizasyonları aksıyor.
Abdullah Avcı dün, son haftalarda performanslarından memnun kalmadığı Nwakaeme ve Abdülkadir Ömür’ü kulübeye çekmiş, yerli kontenjanı nedeniyle Siopis’i hamle oyuncusu olarak saklamış, daha hazır gördüğü Dorukhan ve Djaniny’yi tercih etmişti. Saygı duymak gerek. Takımı bu noktaya getiren Avcı olduğuna göre!..
Ev sahibi ekip dün ilk yarıda o eski enerjisini ve coşkusunu yansıtamadı. Kanatları hemen hiç kullanamadı, orta alandan çıkarken top kayıpları yaptı, çok oyuncu ile yükleniyor görünse de Cornelius istediği pasları alamadı. 45 dakika akılda kalan tek tehlikesi, Hamsik’in plasesinde Karagümrük kalecisi Viviano’nun kurtarışı idi.
Ya konuk takım? Çoğunlukla rakibini kendi alanında kabul etti. İlk yarının son anlarında ilk kez hızlı çıktı, tartışmalı bir pozisyon sonrası kazandığı serbest atışta Biglia’nın nefis golüyle soyunma odasına önde gitti.
Avcı’nın geriye düştükten sonra oyuna ilk müdahalesi Nwakaeme ile Abdülkadir’i almak oldu. Hocanın bu konularda tavizi yok. Nerede hangi dokunuşu yapacağını iyi biliyor. Nitekim bu değişikliklerin ardından daha hareketli, istekli, üretken bir Trabzonspor izlemeye başladık. Tempo yükseldi. Nwakaeme hem oynamaya, hem oynatmaya başladı. Ve baskı netice verdi, Hugo’nun golü eşitlik getirdi.
Almışsın hızını frene basmayacaksın. Trabzonspor, biraz da psikolojik galiba, skoru almak için son hamleleri yapmakta gecikti. Neler kaçtı neler? Biraz da telaş vardı tabii. O usta ayaklara yakışmadı. Yine cepten yediler.
Bu arada rakibine dört net pozisyon verdi, öyle böyle tehlikeler değildi. Hele direkten dönenler şans anlarıydı. Kazanma çabası güzel de, savunma güvenliğini bu kadar boşlamak normal değil. Bedeli tatsız olabilirdi.
Bazen sabırlı olmak ve sakin kalmak önemlidir. Son bölümlerde bir an önce öne geçme gayreti hatalara da yol açabilir. Bu yüzden bazı sevinçlerin ertelenmesi kabul görür.
Açık söyleyeyim; heyecanının tavan yaptığı anlarda maç gitti geldi. İkisi de kazanabilirdi.
Beraberliği Trabzonspor açısından kayıp olarak görmüyorum. Kalan haftalarda hanesine yazdıracağı 4 puan, mutlu sona atılacak şampiyonluk imzası olacaktır.
Bu süreçte yapması gerekenler, işine odaklanmak, endişelerden sıyrılmak, kendi sahasında bir daha kayıp yaşamamak. Ardından koca sezonun keyfini çıkarmak olmalıdır.