Beşiktaş Futbol Komitesi Başkanı Serdal Adalı’nın şike incelemesinde savunma hakkından vazgeçmesi müthiş hamleydi.
Adalı’yı, Tayfur Havutçu ve Ahmet Ateş izledi. Onlar da Futbol Federasyonu’ndan aynı talepte bulundu.
“Bizi yargılayın ve cezamız ne ise açıklayın.”
Ne yapmıştı Futbol Federasyonu? Etik Kurulu’nun incelemesi tamamlandıktan sonra soruşturmada adı geçen onlarca yöneticiyi tedbirli olarak disiplin kuruluna sevk etmiş ve haklarında işlem başlatmıştı.
Ya sonra?
Savunma hakları bulunmadığı için disiplin kuruluna gönderilen yöneticilerle ilgili karar verilemeyeceğini açıklamıştı.
Şimdi durum değişti.
Adalı, Havutçu ve Ateş savunma yapmayacaklarını açıkladı.
Yani, “Savunma hakkına kavuşmuş olsak bile sizin karşınıza çıktığımızda bu hakkı kullanmayacağız” dediler.
Top Futbol Federasyonu’nda.
Madem bu insanları haklarında kuvvetli şüpheler bulunduğu gerekçesiyle disiplin kuruluna gönderdiniz, şimdi de gereğini yapmalısınız.
Adamlar kendimizi savunmayacağız diyorlar. Açın dosyalarını, inceleyin ve karar verin. Size göre Adalı, Havutçu ve Ateş suçlu ise verin cezalarını.
Ya da elinizdeki belge ve bilgiler ceza almalarını gerektirmeyecek nitelikte ise açıklayın. “Suçsuzdurlar ve ceza tayinine gerek yoktur” deyin.
Kişisel fikrimi söyleyeyim mi?
Federasyon bu hamleye karşılık veremeyecek. Bakmayın taleplerin disiplin kuruluna gönderilmesine. Prosedür yerine getiriliyor.
En azından iddianame mahkemeye sunulana dek herhangi bir işlem yapılmayacak.
Neden mi?
Çok düşük bir ihtimal ama, PFDK söylediğimiz süreci tamamlar ve suçsuz olduklarına kanaat getirirse bu kez hepimiz soracağız:
“Bu insanlar masum ise niçin aylardır hapiste yatıyorlar?”
Ya da PFDK Adalı, Havutçu ve Ateş’i suçlu bulursa bu kez şu ses yükselecek;
“Onlar daha hakim karşısına çıkmadan kim oluyorsunuz da hükümde bulunuyorsunuz?”
Hani derler ya iki ucu kirli değnek diye...
Şu an federasyonun eline tutuşturulan değnek de aynen öyle.
Lakin ortada bir gerçek var.
Ancak masum olduğuna inanan, haksız yere demir parmaklıklar ardında olduklarını düşünen ve ortadaki delillerin ceza almalarını gerektirmeyeceğinden emin olan insanlar böyle bir talepte bulunabilir.
Yoksa yargı kararını vermeden, federasyondan alacakları olası cezalar nedeniyle kamuoyu önünde peşinen suçlu ilan edilmeyi kim kabul edebilir ki?
Umarım sadece Adalı, Havutçu ve Ateş değil, şu an cezaevinde tutuklu bulunan tüm tutuklular haksız yere özgürlüklerinden edilmiyordur.
Ve umarım adalet daha fazla gecikmeden, vicdanlar daha fazla acımadan gerçekler ortaya çıkar!
Muslera neden atıldı?..
Hakem Bünyamin Gezer Karabükspor maçının 14. dakikasında Galatasaray kalecisi Muslera’yı kırmızı kartla oyundan attı.
Kartın renginin doğru olup olmadığı fazlaca sorgulanmadı.
Merakım Muslera’nın atılma gerekçesiydi.
Arjantinli oyuncu “ciddi faullü oyundan mı?” yoksa “bariz gol şansını engellemekten mi?” ihraç edildi.
Burada hakemin yorumu çok önemli.
Maçtan bir gün sonra edindiğimiz ip uçları “ciddi faullü oyundan” şeklinde idi. En azından Gezer’in yöneticilerine verdiği bilgi bu yöndeydi.
Dolayısıyla Muslera’nın disiplin kuruluna sevk edilmesini gerektiren bu sebeple 2 maç oynamaması gündeme geldi.
PFDK’nın salı günkü toplantısından Muslera ile ilgili bir karar çıkmadı.
Kurcaladık.
Hakem raporuna göre Muslera “bariz gol şansını engellemekten” atılmış.
Cezasını da Eskişehirspor maçında oynamayarak çekmiş.
Peki ya Bünyamin Gezer?
Tıpkı hakem yorumcularının ortak görüşü gibi, sanırım Merkez Hakem Kurulu da Gezer’in kırmızı kart gerekçesini inandırıcı bulmamış.
Nereden mi biliyorum? Muslera pazar kalesine geçecek. Gezer ise iki haftayı dinlenerek geçirecek.
Zaman zaman hakemlerin O.Y. biraderler dönemindeki eski alışkanlıklarını terk edemediklerinden söz ediyoruz ya.
Galiba Yusuf Namoğlu MHK’si artık bazı kurnazlıklarını kaba tabirle yutmuyor.
Hakemin zekisi makbuldur. Ama işin içine “cinlik” sokmaya kalkarsanız, sizden daha cin olanı çıkar ve adamı çarpar!
Düşünce güzel, ama..
Kadınların ve çocukların süper lig maçlarına ücretsiz girmeleri projesi yürürlüğe girdi. Futbol Federasyonu’nun kararını ben de alkışlıyorum.
Fakat detaylara inince, insanın kafası karışıyor. Ve ister istemez bazı sorular gündeme geliyor.
Federasyon söz konusu uygulamanın bu haftadan itibaren başlayacağını açıkladı. Gerekçelerini, sistemin nasıl işleyeceğini, biletlerin nereden alınacağını duyurdu.
Buraya kadar herşey güzeldi.
Fakat kadınlar ve çocuklar için özel bir tribün ayırdığını okuyunca şaşırmadım desem yalan olur.
Falanca statta kale arkasında, diğerinde üst tribünde, ötekinde maraton tribününün falanca bölümünde...
Ne yani, adam karısı ve çocuğu ile, gençler sevgilisiyle yan yana maç izleyemeyecek mi?
Kadınlar ayrı, erkekler ayrı mı oturacak?
Kol kola tezahürat yapan, bayrak sallayan, hatta bazen küfür eden çiftleri artık statlarımızda göremeyecek miyiz?
Yok efendim olur mu öyle şey?
Birlikte maç seyretmek isteyen çiftler parasını ödeyecek, biletini alıp istediği yerde oturabilecek. Zaten çoğunun kombinesi var!
Peki kim bedava maç izlemek varken, 50 lira 100 lira vermeyi tercih eder?
On kişiden ikisi.
Beş büyük kulübü ayrı tutun. Onların taraftarı için zaten sorun yok. Süper Lig’de başka hangi takımın binlerce kadın seyircisi var ki statların yarısı erkek, yarısı kadınlarla dolsun? Parasını da federasyon ödemek zorunda kalsın.
Siz kadınları yine ücretsiz alın maça. Ama kocasıyla, sevgilisiyle birlikte istedikleri yerden seyretsinler oyunu.
Federasyon açıklamasında projenin gerekçeleri arasında “ailelerin rahatlıkla maç izleyecebilecekleri ortamı oluşturmak” ifadesi yer alıyor.
Aile kimlerden oluşur? Ana, baba, çocuk.. Üçü de aynı tribüne girebilecek mi? Hayır!
Peki bu yöntemle çirkin tezahürat önlenebilir mi?
Hiç sanmıyorum.
Bilmiyorum, fesatlık mı yapıyorum.
Tamam, güzel oyun güzel kalsın da...
Kadın ve erkeğin farklı yerlerde maç izlemeye zorlanması fikri çok da hoş gelmiyor bana.