Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Şike iddianamesinde sekiz takımın adı geçiyor. Fenerbahçe Asbaşkanı Nihat Özdemir’e göre sayı artabilir.
Hadi diyelim öyle oldu, on takıma çıktı. Futbolun genel kurulu 58. maddenin değişmesini kabul etmediğine göre, demek ki Süper Lig’de mücadele eden en az 8 takımın küme düşürülme olasılığı var.
Puan silme yok, para cezası yok, af yok!
Yani? 58. madde çok açık; “Şike yapan, teşvik veren, bu eylemlere teşebbüs eden küme düşürülür.”
Perşembe günü yapılan olağanüstü genel kuruldan sonra gelinen nokta bu.
Federasyon başkanı kim olursa olsun, netice belli. Suçu sabit görünen takım veya takımlar bir alt lige gidecek.
Üç mü olur, beş mi bilinmez, şike ve teşvike kenarından bulaşan dahi yanacak.
Kim dedi bunu? Futbol ailesinin en üst makamı, genel kurul!
Dolayısıyla Federasyonun eli artık rahat, yükü hafifledi. Küme düşürmeyle ilgili yetkisini de Disiplin Kurulu’na devrettiğine göre...
Kenara çekilip talimatların uygulanmasını izleyecekler.
* * *
Süreci başından beri takip eden bir spor gazetecisi olarak benim merak ettiğim konu farklı.
58. maddenin “by-pass” edilmesi fikri kimden çıktı?
Kulüpler Birliği Vakfı’ndan.
Bakan Suat Kılıç’a gidip küme düşmenin bir defaya mahsus kaldırılması için kimler yardım istedi?
Aynı kulüpler.
Futbol Federasyonuna “58. madde bir defaya mahsus uygulanmasın” diye yazılı belge verenler kim?
15 Süper Lig kulübü!
Vakıf Başkanı’nı açığa düşürenler kim?
“Gel bizi bu kaostan çıkar” diyen aynı kulüpler.
Peki ne oldu da Ankara’daki olağanüstü genel kurulda bu kulüpler, bir saat içinde çark edip kendi hazırladıkları önergenin arkasına dolaştı?..
Bugün Türk futbolu büyük bir kaosun içine düştü diyenler varsa, neden ve niçin diye sorgulamadan önce yukarıdaki soruların yanıtlarını bulmak zorunda.
Futbol Federasyonu 3 Temmuz’dan bu yana çelişkili açıklamaları, zaman zaman verdiği hatalı kararları ile sürece katkı sağlamaktan uzak kalmış olabilir.
Aylardır tartışılan talimat değişikliğini sezon başında yapamadığı, yetkisi olmasına karşın radikal kararları almakta geciktiği için eleştirilebilir. Eleştiri listesi de uzatılabilir.
Lakin Federasyon Başkanı Aydınlar’ın dediği gibi “herkes suçsuz, tek suçlu Futbol Federasyonu mudur?..”
* * *
Tek suçlu Futbol Federasyonu ise yapacağı tek şey var. Hem de en kolayı.
“Biz bu cenazeyi kaldıramadık, kaldıran birileri varsa gelip el atsın” diyecek ve bırakıp gidecekler.
Ya sonra? Sonrasında neler yaşanacak?..
Böyle bir dönemde Futbol Federasyonu Başkanlığı’na aday olacak adamın akıl sağlığından şüphe ederim!
Haa birileri çıkıp raconu ben keseceğim der mi? Neden olmasın, olur olur!
Unutmadan, inkar edilmeyecek bir başka gerçek daha var.
Bu ülkede Başbakan’ın onay vermeyeceği hiç kimse Futbol Federasyonu başkanlığına aday olamaz.
Başbakan’ın kabul etmeyeceği hiç kimse federasyon başkanı seçilemez.
Ve Başbakan rıza göstermeden hiç kimse “Ben bırakıyorum, gidiyorum” diyemez!
Yarın Mehmet Ali Aydınlar “bırakıyorum” der ve bunu uygularsa, bilin ki Başbakan 3 Temmuz’dan bu yana yaşanan sürecin doğru yönetilmediğini düşünüyor ve alternatif arıyordur!
* * *
Türk futbolunun aktörleri kendi ayağına kurşun sıkmaya devam ederken, başımızın üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanan UEFA faktörünü de unutamayız elbette.
Genel Sekreter Infartino’nun genel kurul arefesinde yaptığı açıklamaya dikkat edin;
“Şike ile ilgili kararları alırken, ceza davasını bekleyemezsiniz.”
UEFA sözcüğünün pekçok kişinin tüylerini diken diken ettiğini biliyoruz.
“Onlar kim oluyor, aba altından sopa gösteren UEFA’yı dikkate almayın” diyenler bulunduğunu da hakeza.
Her görüşe saygılıyız. Tıpkı UEFA’nın küçümsenmemesi ve ceza tehdidinin göz ardı edilmemesini düşünenler gibi...
Türk futbolu 2002’de elde ettiği Dünya üçüncülüğü ile gelen prestij ve itibarı, on yıl içinde neredeyse sıfırladı.
İsviçre milli maçında yaşanan rezalet, Bochum savcılığının ortaya çıkardığı bahis skandalı ve nihayet şike-teşvik davası.
Kafamızı kuma gömüp kendimizi gerçeklerden, entegre olmaya çalıştığımız Dünya’dan, Avrupa’dan soyutlayamayız.
Oyunu kuralına göre oynarsak, oralarda varız.
Yok biz kendi kuralımızı kendimiz koyar, hem çalar hem oynarız diyorsak...
Bugün yaşadığımız kaos, yarın ülke futbolunun başına geleceklerin yanında solda sıfır kalır!

Haberin Devamı

Şenol Güneş’i anlayabildiniz mi?
Hiç de “olağanüstü” olmadığı anlaşılan perşembe günkü genel kurulda ibret alınacak sahneler vardı.
İnsanlar birbirini suçlar, çıkarlarını korumaya çalışır, topluma örnek olması gereken kulüp başkanları birbirine küfür edip yumruklaşırken, bir haykırış da arada kaynayıp gitti.
Trabzonspor teknik direktörü değil, futbolun akil adamlarından biri sıfatıyla kürsüye çıkan Şenol Güneş’in söylediklerini salonda bulunan tek bir kişi takdir etti. O da Mehmet Ali Aydınlar!
Dinlemeyen, okumayan veya anlayamamış olanlar için Güneş’in altını çizdiği birkaç cümleyi burada tekrarlamak istiyorum;
“Kurallar önemsenmediği için süreç Türk futbolunu yaralamıştır. Sportif başarı herşey demek değildir. Futbolda ahlaksızlık kılıf değiştirdi. Sermayemiz paramız değil, itibarımızdır. Kimseyi korkutmayalım, kandırmayalım. Hayatı devam ettirecek bir tohum vardır, o da insandır. Yaşadıklarımızı ve sonuçlarını zamana yaymamak gerek. Bu süreci uzatarak suçluluğunuzu kabul ediyorsunuz. Burada fikir üretelim diye varız. Suç sahiplenilemez. Kim yaptı ise cezasını çekmeli. Suçtan kaçacağımıza birbirimizden kaçıyoruz. Bataklığı kurutmak istersek bunu yaparız. Kirli suyu temizlemezsek, biz de o sudan kirleniriz.”
Temiz, ayıpsız ve adil futbol isteyen herkes Güneş’in tespitlerini bir kez daha okumalı.
Bugüne değil, yarınlara hesap vermek zorunda olanlar, hata dahi yapmış olsalar bedel ödeme erdemliliğini gösterebilmeli.
Teşekkürler Şenol hocam. Unutulan, unutturulmaya çalışılan değerleri onca karmaşa arasında gözümüzün içine soktuğun ve sağduyunun sesi olduğun için!