Burcu Kapu

Burcu Kapu

burcukapu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Son dönem futbolunun en moda tabiri ön alan presi... Süper Lig’de şu an bunu en iyi uygulayan teknik direktör Jorge Jesus. Peki ya dünyada? Hiç şüphesiz bu konuda şu aralar en popüler isim Jorge Jesus’un da bir dönem çalıştırdığı Benfica’nın yeni Teknik Direktörü Roger Schmidt.
Portekiz Ligi’nde şu an namağlup lider konumunda olmaları bir kenara, hafta içi tamamlanan PSG ve Juventus’un olduğu Şampiyonlar Ligi grubundan da namağlup lider çıktılar. Sanmayın ki diğer Avrupa takımları sendelediği için bir Portekiz takımı böyle bir başarı gösteriyor. Bu başarının iki sebebi var. Biri, eski futbolcu Rui Costa’nın Benfica Başkanı olduktan sonra al-sat politikasından ziyade, kulübü elit takımlar arasına sokma isteği... Diğeri ise Roger Schmidt etkisi. Önümüzdeki aylarda daha sık duyacağımıza inandığım bu etki nedir, gelin konuşalım.
Bu sezon PSV’den Benfica’ya imza atan teknik adam, bir Ralf Rangnick öğrencisi. Yani presin, baskının her türlüsü onun oyun sisteminin temelini oluşturuyor. Aşırı hareketli bir ileri dörtlü, ön bölgede yaptıkları presle rakibin oyun kurmasına müsaade etmeden topu kazanıyor. Ama Roger Schmidt’in ön alan baskısını rakiplerinden farklılaştıran bir nokta var ki, o da J. Klopp’un mucidi olduğu gegenpresi yani karşı presi de çok iyi uygulamaları. Diyelim ki, topu rakibe kaptırdın. En fazla 5 saniye içinde çok adamla baskı yaparak hemen geri kazanmak oyunun temeli. Çünkü o şiddetli presle topu geri kazandığında rakibi hazırlıksız ve dağınık yakalamış oluyorsun. Böylece 2-3 pasta hızlıca kaleye gidip golü bulabiliyorsun. Benfica’da bu oyunun saha içindeki en büyük lideri, 21 yaşındaki orta saha oyuncusu Enzo Fernandez. Takım topu kazanır kazanmaz Enzo’nun neredeyse 45 metreden arkadaşlarının koşu yoluna attığı paslarla takımı daha hızlı ileriye taşıyor. Size de Crespo’nun Fenerbahçe’deki rolünü hatırlattı mı?
Peki, bu oyunda bekler ne yapıyor diye düşünebilirsiniz? Roger Schmidt o konuda oldukça disiplinli. Orta yapan bekin takımda yeri yok. Karagümrük karşısında 30 orta yapan Galatasaray’ın veya Hatayspor karşısında 39 orta yapan Beşiktaş’ın bu oyun sisteminde vay haline. Benfica’da bekler sürekli çizgiye iniyor, orta yapabilecekken ver-kaçlarla, paslarla takımın gol bulmasını sağlıyor. Yani hem oyun kurucular hem pasör özellikliler. Tam da bu yüzden bu sezon takımın attığı gollere 10 farklı oyuncu skor katkısı yapıyor.
Peki Portekiz takımı nasıl oyun kuruyor diye de düşünebilirsiniz. Kaleden pasla çıkıyorlar. Ama baktılar ki geriden oyun kuramıyorlar, o noktada Farioli gibi takıntılı davranmıyor Roger Schmidt. Kaleci ileri, en uçtaki arkadaşına uzun bir pas atıyor.
Tamam, tabii ki o uzun pasın isabetli olması çok zor ihtimal. Ama Benfica için önemli olan isabet değil. Top yeter ki rakip kaleye yakın bir noktaya düşsün, benim ileri dörtlüm zaten presle onu kazanır diye düşünüyor teknik adam. Ve de öyle oluyor.
Bu sezon ligde ve Şampiyonlar Ligi’nde attıkları birkaç golü izlemenizi öneririm. Topu eveleyip gevelemeden, yan pasla kendi yarı sahasında vakit kaybetmeden doğrudan rakip kaleye gidiyorlar.
Bu dönem futbolunda teknik adamları birbirinden ayıran en önemli özellik benimsedikleri oyun stilleri. Bu boğucu ve sürekli baskıyı tercih eden teknik adamlar günümüzün başarılı isimleri. Hala Arsene Wenger’in bir dönem oynattığı gibi topa daha fazla sahip olup, bir orkestra gibi pas yapmak da bir tercih. Her enstrümanın birbiriyle uyum içerisinde çalıştığı yumuşak bir müzik gibi. Ya da yoğun, hızlı, enerjik, zaman zaman acımasız ama hep heyecanlı bir pres oyunu oynatmak da bir tercih. Tıpkı heavy metal müzik gibi.
Siz tuttuğunuz takımın size hangi müziği dinletmesini isterdiniz?