SkorerBırakın gözetlesin....

Bırakın gözetlesin....

06.11.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Bırakın gözetlesin....

Görüntü ile ceza verilip verilmeyeceği tartışmasına girmeden ve başımıza geleceklerle ilgili kehanette bulunmadan önce bir konunun altını çizelim.FIFA, 546 sayılı sirkülerinde, televizyon görüntülerinin sadece disiplin olaylarında doğrunun bulunması için bir yöntem olabileceğini belirtiyor. Daha önemlisi "video kayıtları genel bir kural değil, son çare olarak kullanılmalıdır" diyor. Hedefin fair - play uygulamalarına işlerlik kazandırmak, oyun kurallarına saygısızlıkla mücadele etmek olduğunu vurguluyor. İlk kez 1994 yılında ABDdeki Dünya Kupasında kullanılan video görüntüleriyle ceza verme yöntemi, Avrupadan sonra on yıllık bir rötar ile gündemimize geldi.Uygulamadan çekinmenin ve korkmanın hiç gereği yok.Carewin Hooijdonkun yanağını okşama girişmi ceza almayabilir ama Emrenin hareketinin affedilir yanı yok.Peki görüntü ile ceza vermenin kime ne zararı var? Bizce yararı daha fazla.Öncelikle dört büyüklerin maçlarında, sahadaki 22 oyuncu mercek altına girecek.Futbolcu, kötü niyetli ve aklı sportmenlik dışı davranışlarda değilse, bu takipten gocunmayacak.Tam tersi...Hakemin görüş alanı dışında rakibe tüküren, tekme atan, dirsek vuran, oyunu çirkinleştirmeyi düşünenler için caydırıcı bir unsur olacak.Hakemin sorumluluğunu artıracak, yardımcılarıyla birlikte oyun içindeki diyalogları daha ciddi takip etmesini sağlayacak. Dördüncü hakemin katkısını artıracak.Tabi bu arada gözlemcileri de daha dikkatli "gözlemlemeye" zorlayacak.Zaten tüm bunlar sağlıklı bir şekilde gerçekleştirildiği takdirde, televizyon görüntüleri FIFAnın da belirttiği gibi son çare olarak kullanılacak.Yeter ki işin suyunu çıkarmayalım, Disiplin Kurulu toplantılarını sinema salonuna çevirmeyelim. Derbi sonrası Beşiktaşlı Carew ve Emre Aşık video kayıtlarının da yer aldığı dosyalar eşliğinde Disiplin Kurulunun yolunu tuttular. Futboldaki şike iddiaları ve yasal olmayan bahis oyunlarıyla ilgili o kadar çok şey yazıldı çizildi ve kamuoyu baskısı yaratıldı ki, sonunda parlamento bu kirliliğe el koymak zorunda kaldı.İşin doğrusu, futbolumuzun üzerine çöken kara bulutların özerk federasyon tarafından dağıtılması, şaibenin ortadan kaldırılmasıydı.Ancak bu oyunu yönetenlerin işin üstesinden gelemeyeceği, kangren olan bacağı kurtaramayacağı belli oldu. Yazık ki bunun için ne yeterli donanım, ne cesaret vardı...Federasyonun üst düzey yöneticileri bile geçmişte olduğu gibi göstermelik başlatılan bu soruşturmadan sonuç çıkmayacağını itiraf ederken, dostlar işbaşında görsün, adı telefon kayıtlarında geçen bir futbolcu ve bir eski hakemden bilgi istendi, gazetelerde yer alan haberler ihbar kabul edildi.Sonrası... Bekle ki gelsin.Şimdi TBMM devrede. Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahinin direktifiyle kurulma aşamasına gelinen Araştırma Komisyonu, kısa bir süre sonra kolları sıvayacak.Kamu vicdanını rahatlatması açısından olumlu bir girişim. "Bize birşey olmaz diyen" yüzsüzler için rahatsız edici bir adım.Tanıkları dinleyecek, telefon kayıtlarını inceleyecek, gerekirse itirafçıları korumaya alacak bu araştırmanın gizliliği çok önemli.Daha da önemlisi tüm bunları yaparken kamuoyuna hiçbir siyasi kaygı ve ayrım gözetilmeden, hangi kentin takımı ya da futbolcusu olduğuna bakılmadan komisyonun çalışmasını objektif bir şekilde yapacağı mesajı verilmesi şart.İşte bu yüzden üç aylık süre sonunda TBMM Genel Kuruluna sunulacak rapor, Türk futbolu için belki de yepyeni bir başlangıç sayılacak. Top siyasette Araştırma Komisyonu herhangi bir kulüp, yönetici, futbolcu veya hakemin, şikeye karıştığı sonucuna varırsa, yeni bir tartışma daha başlayacak.FIFA, siyasetin futbola müdahalesine net bir şekilde karşı çıkarken, söz konusu unsurların özerk federasyon dışında yargılanması olasılığı, ciddi tehlikeleri de beraberinde getirecek. Bu yüzden, araştırma komisyonunun devreye girmesiyle şike iddialarından elini çekmeyi düşünen federasyonun, siyasilerle koordineli bir çalışma içine girmesi kaçınılmaz olacak.Türk futbolu bu tarihi fırsatı değerlendirmek zorundadır. Sporseverin kaybolmaya yüz tutmuş inancının, futbolu idare edenlere karşı giderek azalan güveninin yeniden kazanılması için, bulunmaz bir şanstır.O halde gün, bildiklerimizi, gördüklerimizi, duyduklarımızı ve elimizdeki kanıtları paylaşma zamanıdır. Kapıdaki tehlike İyi ki araya Bilbao galibiyeti girdi... Yoksa Beşiktaşın derbi maçı sonrası yükselen tansiyonunu düşürmek pek kolay olmayacaktı.Hafta içi fair - playin yüzünü kızartan açıklamalar, taciz iddiaları, karşılıklı suçlamalar gırla gitmiş, başrolleri ise ülkemizin saygın kulüplerinin yöneticileri ve futbolcuları oynamıştı.Medyamız ise gerginliği körükleyen bu demeçlere fazlasıyla itibar etmiş, can alıcı konularda, çok kritik sözcüklerin altını siyah kalemle çizmişti.Tarafların söz düellosuna yer veren medyamızın tirajı yüksek bir gazetesinde Yıldırım Demirörenin ağzından aynen şu ifadeler kullanılmıştı; "Fenerbahçe önce kapısının önündeki ve tarihindeki pislikleri temizlesin".Korkunç bir suçlama, akıl almaz bir açıklamaydı.Bir süre önce kulübün çıkarlarına uymayan ve amacına uymayan grupları "dışkı" terminolojisi ile değerlendiren Demirörenin bu kez, bir büyük camiaya yönelik sözlerinin yaratacağı tahribatın boyutlarını tartışmadan önce, teyidini almaya çalıştık.Sadece biz değil, bu arada Futbol Federasyonu da Beşiktaş Kulübü başkanının ifadelerinde suç unsuru bulunup bulunmadığını sorgulamaya başlamıştı.Demirörenin Beşiktaş TVde katıldığı programda yaptığı açıklamaları kulübün resmi internet sitesinden inceledik, "Tarihindeki pislikleri temizlesin" ifadeleri yoktu...Birinci ağızdan bu sözcükleri kullanıp kullanmadığını öğrenmek istedik, başkan onca kızgınlığına karşın "asla" dedi.Beşiktaş Kulübü başkanının konuşmasında agresif, sert, gözdağı vermeyi amaçlayan pek çok ifade vardı. Ama Demirören, üstüne basa basa milyonlarca insanı incitecek bu ifadeleri kullanmadığını ve asla kullanmayacağını söyledi.Ne dersiniz... Satır aralarına sıkıştırılmaya çalışılan tek bir sözcük bile mesleğimizin bize yüklediği sorumluluğun ne denli büyük olduğunun anlaşılması açısından önemli bir örnek değil mi? Satır arası! Carew iki maçtır harikalar yaratıyor. Önce Fenerbahçe sonra Bilbao karşısında attığı goller ve futboluyla alkışlanan Norveçli şimdi baştacı ediliyor.Dikkat ettiniz mi? Del Bosquenin sezon başından beri sürdürdüğü pivot santrfor ısrarından vazgeçmesi, Carewi rakip alanda serbest bırakması, golcü oyuncunun gerçek kimliğine kavuşmasına yol açtı. Pes diyoruz. Bu kadar beklemenin, yadırgadığı bir oyun tarzıyla adamı bunaltmanın ne anlamı vardı aylardır. Siz şimdi seyredin gerçek Carewi... Geç de olsa tebrikler Bosque! cersen@milliyet.com.tr Gerçek Carew