Tribünler boş, sanırsınız ki Beşiktaş cezalı! Bir avuç vefakar, cefakar taraftar maçı bırakmış, başka işlerle uğraşıyorlar! Kah başkanlarına laf atıyorlar, kah kongre üyelerine mesaj gönderiyorlar! Belli ki onlar da takımdan umutlarını kesmişler.
Nasıl kesmesinler?
Özgüven duygusunu tamamen yitirmiş, kupada safdışı kalmış bu Beşiktaş, sezon sonunu nasıl getirecek biz de merak ediyoruz?
Tamam, formalite maçı... İlk 20 dakika içerisinde 3-0’lık bir farkı bulmuşsun, bir avuç taraftar senden daha çok gol beklerken, iki gol yiyip maçı zora sokuyorsun.
Rakip şeker gibi! Farkı da bulmuşsun, bu maçı kazanırken bile zorlanıyorsanız varın gerisini siz düşünün.
Nihat’ın Holosko’nun asistiyle attığı golden sonraki fotoğrafı irdelenmeye değer... Topu kucağına alan, daha sonra formasını öpen Nihat’ın bu sevincinin ardında kuşkusuz bir isyan yatıyordu. Attığı gol elbette önemli. Ama size tur getirmiyorsa ne önemi var ki... Adama sorarlar, “Daha önce neredeydiniz?”
Denizli, gençlere şans vererek doğru bir iş yapmış. İlk yarıda savunmanın göbeğinde olan Necip, hücumda ön liberoda görev yaptı. Kumaşı iyi ama biraz telaşlı... Fena da oynamadı. Kalesine attığı gol onun en büyük şanssızlığıydı. Diğer bir eksiği ise ikili mücadelelerde savrukluğu ve sertliği... Ama olur.
Savunmanın sağında görev yapan Rıdvan ise çok soğukkanlı. Savunmada ve topla çıkışlarda iyi ama kullanmada eksik. Serdar Özkan’a söyleyecek o kadar çok şey var ki, ama bizim ne zamanımız, ne yerimiz var!
Dedik ya... Özgüven duygusunun kaybolduğu yerde toparlanmak, göze hoş gelen futbol oynamak, hele hele hedefi yakalamak çok zordur. Beşiktaş böyle bir tablo içinde sezonu nasıl bitirir bilinmez.
Ama bir gerçek var ki, gücü ortada olan Konya Şeker’i farklı yense bile, oynadığı futbola bakıp, ligin ikinci yarısındaki zorluk derecesi yüksek maçları nasıl puanla kapatacak biz de merak ediyoruz.