Sporun barış ve dostluk olduğunu yazmaktan, söylemekten dilimizde tüy bitti! Valla Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un bu doğrultuda attığı adımlar, kişisel olarak bana umut veriyor.
Rahmetli efsane Başkan Süleyman Seba’nın da farklı renklere olan saygısını anımsayın. Beşiktaş şampiyon oluyor, gelin görün ki, Seba rakibe olan saygısından futbolcuların sevinmesine bile izin vermediği dönemleri biliyorum. Düşünün koca Fenerbahçe takımı rakibine sahasında yeniliyor, Sayın Ali Koç, soyunma odalarına kadar giderek Kayserispor’lu futbolcuları kutluyor.
Sadece bu mu? Konuk takım Kayseri’ye sorunsuz ulaşıp, ulaşmadığını soruyor. Hiç böyle bir başkan fotoğrafıyla karşılaştınız mı eyyy diğer başkan ve yöneticiler? Pek de alışık olmadığımız bir tablo!
Dileriz Sayın Koç’un bu anlamlı davranışı, diğer kulüplere de örnek olur, o yanıp tutuştuğumuz barış ortamını hep birlikte yaratırız. Yeter ki, sporun, ülkeleri, insanları birbirine yaklaştıran dostluk köprüsü olduğunu bilelim, dilimize sahip çıkalım!
İnanın kavga ve gürültüden bıktık. Şu güzelim oyunu söylemlerinizle bozmayın, germeyin. Bir spor tutkunu olarak, Sayın Ali Koç’u kutluyor ve ayakta alkışlıyorum. Sayın Koç’u, şimdiden, yılın ‘centilmen başkanı’ ilan ediyorum, barış adına umut oldunuz, helal olsun size...
İşini yap Comolli
Fenerbahçe’de işler saha içinde de, dışında da pek iyi gitmiyor! Saha içi sonuçları malum, dört haftada üç yenilgi... Peki, saha dışında... Orası da karışık!
Kurumların prensip ve ilkelerine saygılıyız, o kulvara girmeyiz. Ne var ki, bazı gelişmelere de kayıtsız kalamayız. Örneğin, yıllardır takımla birlikte yemek yiyen, onlarla aynı havayı koklayan otobüs şöförü Cemal Karakış’ı yemek salonundan çıkarmak neyin nesi? Fransız Sportif Direktör Comolli, o yerleşik düzeni değiştirmek adına, önemli kararlar alabilir, uygulayabilir, buraya kadar tamam... Elbette kurumsallaşma adına atılan adımlara kimsenin gıkı çıkmaz. Tabloyu yaşamadık, bilemiyoruz, acaba Cemal kardeşimiz yemeğe başladı mı, yoksa yemek mi bekliyordu, bilemiyoruz.
Yönetici olmak donanım ister, hele hele öfke kontrolünüz üst seviyede olmalıdır! Bırak adam yemeğini yesin, çek odana, kendisini uyar, doğrusu da budur. Sportif direktörün işi, şöförle mi uğraşmaktır? Sportif direktör, teknik direktörün, eli koludur. Asıl işlevi takımla olmalıdır!
O tesisin müdürü vardır, ona söylersin, o da uygular. Bunları kenara bırak, takıma bak takıma eyyy Comolli! Dört maç, üç yenilginin nedenlerini Cocu ile kafa kafaya verin düşünün, çare üretin, takımı ayağa kaldırmanın hesaplarını yapın. Yeni sorunlar yaratmayın.
Talisca aranıyor
Beşiktaş’ın en büyük sıkıntısı, kapalı savunmalara karşı etkisiz kalışı... Bunu da herkes görüyor. Üretiyor, üretmesine de son dokunuşları yapacak, gole çevirecek ismi yok.
Kim vardı geçmişte... Talisca, pek oyun içinde göremiyorduk ama kapalı savunmaları açmada ustaydı. Onun boşluğunu kimse dolduramadı. Vagner Love, geniş alan oyuncusu... Bulursa oynar. Öyle kilit ustası falan değil ancak çırak olur! Eeee Kartal’ın bir Sosa’ı yok ki! Babel fena değil ama o da kanatlardan yükleniyor. İçeri girecek, savunmanın açılmasını bekleyecek. Açılırsa ne ala... O zaman golü bulacak. İşin özeti; Kartal, Talisca’yı arıyor Talisca’yı...
Dönelim kaleye, yeni file bekçisi Karius’a... Adına sanına lafımız yok ama Sakho’nun attığı goldeki hatasını da görmemezlikten gelemeyiz. Savunmacılar çıkmış, topu kontrol etmeye çalışıyor, sen niye araya giriyorsun, işleri karıştırıyorsun!
Bir çift sözümüz de Cüneyt Çakır’a olacak. En deneyimli hakemimiz, uluslararası gururumuz... Ne var ki kaleci Karius’a vakit geçirdiği için çıkardığı sarı karta takıldım. Yapma, etme hocam... Karuis, tribünlerden atılan yabancı cisimler nedeniyle atışları geç kullandı! Topu oyuna sokmadan önce ceza sahasında adam mıntıka temizliği yapmak zorunda kaldı! Gecikmeler bundandır. Sen vakit geçiriyor diye sarıyı gösterdin. Olmadı hocam!
Hem suçlusun hem güçlüsün
Geçtiğimiz hafta ligin en hazır takımı Galatasaray’dır dedik, nazarımız değdi! Trabzonspor’un farklı galibiyetine gölge düşürmek gibi bir niyetimiz asla yok. Kaldı ki Ünal Karaman’ın bordo-mavili ekibe bir hava getirdiği gerçeğini görmek lazım. Öyle hatıra, gönüle forma verecek bir teknik adam asla değildir, kim iyiyse onu sahaya sürer.
Örneğin Rodallega... Formunun zirvesinde... Keza Sosa da öyle... Belki Rodallega gol atamadı ama farklı galibiyete katkısı büyük. Nwakaeme, çok yetenekli, çabuk ve teknik bir oyuncu. Attığı üçüncü gole bakın, o kalabalık savunmanın arasından geçmek kolay mı?
İbreyi aslana çevirelim; daha maçın üçüncü dakikası, Onazi perdeyi açıyor. O pozisyonu defalarca izledim, kaleci Muslera dahil tam tamına 7 oyuncu var ceza alanı içinde... Yani kuru kalabalık(!) Ne iş yaparsınız? İsim önemli değil, o veya bu fark etmez, acemiler mangası gibiydiniz!
Gelelim Belhanda efendiye!.. Arkadaş, Yusuf Yazıcı’nın kaval kemiğine bilerek basarken, hiç mi utanmadın! Eee bir de takımını eksik bırakıyorsan, tepkilere de hazırlıklı olacaksın. Taraftar aşırı ve hakaret olmadığı sürece tepkisini koyabilir. Bunları sineye çekeceksin! Bunları kenara bırakıp, senin de aynen hakaret yolunu seçmenin doğruluğunu kim savunabilir? Bizim buralarda buna ‘hem suçlusun, hem güçlüsün’ derler!