Bilal Meşe

Bilal Meşe

bmese@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Günlük yaşamımızda, “Yiğidi öldür, hakkını yeme” diye sıkça kullandığımız bir atasözü vardır. Evet, bu atasözü bizim kulvar için biçilmiş kaftandır!

Hakkını yemek bir kenara, adamı ipe çekeriz, atmaca gibi fırsat kollar, üzerine çullanırız! Gerek iç hatlarda, gerekse Avrupa arenalarında büyük başarılara imza atan yerli hocalarımızın adeta çarmıha gerilmesini içime sindiremiyorum arkadaş! O kadar çok ki, hangisini yazsak? Eee, futbol böyle bir oyun, adamın başarılarına bakmazlar, fırsat kollarlar, fırsat!
Örneğin Mustafa Denizli... Üç büyük takımı şampiyon yapan tek hoca değil mi? Bu tarihi rekoru başka bir teknik adamın kırması mümkün mü? Hatta imkansız dersek abartmış olmayız.

Fatih Terim... Bırakın iç hatlarda apoletlerine taktığı yıldızları bir kenara, UEFA Kupası’nı ülkemize o kazandırmadı mı? O kupayı bizim jenerasyon gördü, yaşadı. Bir daha ülkemize gelir mi, gelmez mi bilemiyoruz? Artı tamı tamına üç kez Avrupa Şampiyonası finallerine A Milli Takımı götürmedi mi?

Şenol Güneş... A Milli Takım’ı dünya üçüncüsü yaptı, ülkeyi sokağa döktü. İç hatları hadi pas geçelim, yine ay-yıldızlı ekibimizi Avrupa Şampiyonası finallerine direkt götürerek bir ilke imza atmadı mı? Bir anekdot daha, Beşiktaş’ı Şampiyonlar Ligi’nde gruptan namağlup çıkarmadı mı?

Futbol göreceli bir oyundur, herkes farklı pencereden bakar, farklı eleştiriler getirebilir, buna itirazım yok. Benim isyanım, yerli teknik adamlarımızın apoletlerindeki yıldızların yok sayılmasınadır. Kişisel olarak ‘yerliciyim’ diye bana kızanlar, hatta eleştirenler var, biliyorum. İstedikleri kadar kızsınlar, valla hiç umurumda değil, bildiğim doğrudan bir milim şaşmam. Tamam, ‘destek’ olmak işinize gelmiyor, hiç olmazsa ‘köstek’ olmayın!

Şimdilerde harika bir jenerasyon geliyor, onların başarılarıyla kişisel olarak gurur duyuyorum. Bu jenerasyon büyük başarılara imzalarını atan hocalarımızın veliahtlarıdır.

Okan Buruk, Sergen Yalçın, Erol Bulut, Çağdaş Atan, Ömer Erdoğan, Tamer Tuna, İlhan Palut ve Şenol Can... Çıraklığı geçtiler, ustalar sınıfına girdi, girecekler... Yeter ki, biraz sabır gösterelim, destek ve şans verelim.

Elbette bu oyunda tecrübe çok önemli bir faktördür... Rıza Çalımbay, Abdullah Avcı ve Mehmet Özdilek...
Onlar da bu kulvarın ustalarıdır. Unuttuklarım varsa ki vardır, affola!

Bu fotoğraflar kolay yetişmiyor, yetişenlere de maalesef sahip çıkmayı her nedense (!) bir türlü beceremiyoruz.

Haberin Devamı

Deprem gerçeği, Japonya örneği

Haberin Devamı

yoruz. Sayısız depremler yaşadık, birçok insanımızı kaybettik. Hiç kimseyi, hiçbir kurumu suçlamak gibi bir niyetim yok. Neticede deprem bir doğa olayıdır.

Can kayıplarının önüne geçmek, sağlam yapılarla mümkündür. Japonya’nın 1978’den bu yana düzenlediği bir Kirin futbol turnuvası var. 1997 yılında Japonya ve Hırvatistan’ın yer aldığı turnuvaya biz de katıldık. Takımın başında sevgili hocamız Mustafa Denizli vardı...

Uzun bir yolculuktan sonra Osaka’ya indik, kafile ile birlikte aynı otele yerleştik. Yol yorgunluğunu atmak için odama çekildim, tam dalmıştım ki, yatak bir metre ileri gitti, önce anlamadım. Meğer deprem oluyormuş o anda, tabii ki kendimi otelin dışına zor attım. Sadece ben mi? Ay-yıldızlı futbolcular da panik halinde otelin dışına çıktılar.

Yani sadece biz dışardayız? Ya Japonlar, deprem onların umurunda değil, inanın yerlerinden bile kıpırdamadılar, kahvaltılarını yaparken, şaşkın gözlerle bizi izlediler. Bina sallanıyordu, bırakın yıkılmayı bir taş düşmedi, taş!
İşin özeti, Japonya depremle yaşamaya alışmış, ona göre binalar ve gökdelenler yapılmış. Kıssadan, hisse!!!!

Haberin Devamı

Mazeretim var asabiyim ben!

Süper Lig’de inişli - çıkışlı bir grafik çizen Beşiktaş’ın başı yine dertte! Kovid-19’a yakalanan oyuncu sayısı az - buz değil, 8 kişi! Testleri negatife dönenler var, ama 14 gün karantinada kalacaklar, bunu da anımsatalım.

Sıcak bir örnek... Türkiye - Hırvatistan maçı... Testleri pozitif çıkan Vida, önüne gelene sarıldı! Hadi Şenol Güneş hocaya sarıldın ki o da yanlış, niye Dorukhan’la sarmaş - dolaş olursun arkadaş! Aynı takımda oynadığını mı unuttun, hasret mi gideriyorsun! Bu kafayla, bu sorumsuz davranışlarla tabi ki Ümraniye’de salgın yayılır, önüne geçemezsiniz!

Kartal’ın savunması benzetme yerindeyse adeta yerle bir oldu! Sağ bek yok, stoper yok, sol bek şüpheli, hadi savunma hattını siz kurun! Kaldı ki Kartal’ı zorlu iki viraj bekliyor ligde...

Önce Başakşehir, sonra Fenerbahçe derbisi.. Bu negatif tabloda Sergen Yalçın hocanın işi pek kolay olmayacak, yokların yerine ‘yamalar’ yapmak zorunda kalacak!

Dememiz o ki, Kartal bu iki zorlu virajı nasıl alacak? Yalpalar ve yoldan çıkar mı, yoksa eldeki kadroyla yoluna devam eder mi? Sanırım Sergen Yalçın hocamız Ümraniye’de, “Mazeretim var, asabiyim ben” şarkısına takılıyordur şu sıralarda!

Sessiz dostlara sessiz kalmadık

Gelibolu şirin bir ilçemiz. Buradaki sosyal faaliyetleri gördükçe yazmadan duramıyorum arkadaş. Malum, giderek havalar soğuyor, karlı günler bizi bekliyor. Peki, sokaktaki yüzlerce sessiz dostlarımız bu kışı nasıl geçirecekler, onları soğuktan nasıl koruyacağız?

Bu anlamda Gelibolu’da iki dernek var, biri Beşiktaşlılar, diğeri ise Dost Patiler Derneği... İki dernek üyeleri ve gönüllü vatandaşlar geçtiğimiz günlerde sessiz dostlarımız için kampanya başlattılar. Sadece mama değil, onları soğuktan koruyacak kulübeleri elleriyle yaptılar, ilçenin çeşitli hayvan barınaklarına yerleştirdiler.

O hummalı çalışmada ben de yer aldım, tahta ve çiviler taşıdım, ortaya harika kulübeler çıktı. Artık gözümüz arkada değil, sessiz dostlarımız bu soğuk günlerde hem üşümeyecekler, hem de aç kalmayacaklar. Her iki derneğin üyelerini, sessiz dostlarımıza sessiz kalmadıkları için kutluyoruz, iyi ki varsınız...