VAR olsa ne olur, olmazsa ne olur? Görüyoruz ki VAR’a karşın tartışmalar son bulmuyor; Ümit Öztürk, izlemeden veriyor, izleyip vermiyor!
Artı, penaltıları geçtik, ya kırmızı kartlar? Nagatomo’nun kullandığı o malum kelimelerin (!) karşılığı kırmızıdır. Ancaaak, o Japon futbolcunun kullandığı kelimeleri, orta hakemin duyma şansı sıfır... Neredeyse otuz metre uzağında... TV’den herkes bunun farkında, ne var ki VAR’ın protokolünde maalesef bu yok!
Evet, Soldado, bu kelimelerin kurbanı oldu. Doğru, hakem ona çok yakındı ve duydu. Doğal olarak da kırmızıyı çekti. Şu detayı unutmayalım, dudak okumak VAR’da yok.
Evet, Diagne çift sarıdan atılmalıydı, atamadı! Galatasaray-Trabzonspor maçında öne çıkan hakem hataları böyle... TFF, VAR’ı niye getirdi? Hakemlerimiz sıfıra yakın hatayla maç yönetsin diye... Tartışmaların ortasına düşmesinler, maçın önüne geçmesinler diye... Nerdeee... Üstüne üstlük, her türlü teknik donanıma karşın, maçın önüne geçiyorlar, skor tabelasını etkilemeye devam ediyorlar!
Efendim, kabak dönüp dolaşıp MHK’nın başına patlıyor, TFF Yönetimi de eleştirilerden payını alıyor. MHK’nın hakem atamaları da bir garip! Örneğin Ümit Öztürk, geçtiğimiz sezon Alanyaspor-Galatasaray maçında Muslera’yı atması gerekirken, atmadı! Peki kardeşim, böylesi önemli bir maça neden Ümit Öztürk’ü atarsınız, elinizin altında hakem mi yok?
Evet, MHK Başkanı Yusuf Namoğlu, baskılara dayanamadı, görevini bıraktı.Bıraktı bırakmasına da, yeni gelecek arkadaş bu hataların önüne geçebilecek mi? Adamın gözünün önünde oluşan pozisyonu es geçiyorsa, VAR olsa ne olur, olmazsa ne olur? VAR’a açıkçası oldum olası pek sıcak bakmadım ama külliyen de karşı değilim. Ne var ki VAR’ın, maç yöneten hakemlerimizi rahatlığa ittiğini de gözlemliyoruz. “Nasıl olsa VAR var” düşüncesiyle pozisyonlara konsantre olamıyor. Bırakın bunu; VAR uyarıyor, izliyor, o bildiğini okuyor. Vermesi gereken penaltıyı vermiyor, ortalığı yangın yerine çeviriyor! Buna MHK Başkanı ne yapsın?
Süper Lig maçlarında derbilerde VAR’ın başında üç hakem, diğerlerinde iki... Şimdi derbilerde sahada kenar hakemi dahil dört, VAR’da üç, toplayın eder yedi... Bu yediliden bir doğru çıkmaz mı arkadaş?
Fenerbahçe’nin Zenit ile yaptığı maçı anımsayın, Ruddy Buquet... Bir ona bakın, bir de kendinize!
Son söz; Galatasaray’ın Trabzonspor karşısındaki o güzelim ve de etkileyici futbolu bu tartışmalar yüzünden güme gitti! Sarı-kırmızılı ekip, maalesef bırakın keyfini yaşamayı, yönetim ile teknik kadro tartışmaların odağında yer aldı.
El insaf!
Bu oyun sürprizlere açık bir oyundur. İş kazaları çokça yaşanır futbolda... Dememiz o ki, Başakşehir’in Erzurumspor karşısındaki puan kaybı iş kazasıdır, düzeltilir.
Başakşehir’in yaptığı son açıklamasına sonuna kadar katılıyorum. Sokaktaki futbolseverler, öyle senaryolar yazıyorlar ki, kulaklarıma inanamıyorum! Efendim, Başakşehir kollanıyormuş. El insaf arkadaşlar, oynadıkları futbolu görmüyor musunuz? En önemlisi şampiyonluğa odaklanmışlar, içerde, dışarıda fark etmiyor, hedefine emin adımlarla yürüyor. Bulundukları yeri sonuna kadar hak ediyor. Bırakın, dedikoduları da Başakşehir’in maçlarını izleyin.
Helal olsun Harun’a
Rotayı biraz pozitif alanlara çevirelim, Fenerbahçe’yi radarımıza alalım... Sarı-lacivertli ekibin bugünkü konumunu Zenit maçından sonra en iyi anlatan, bizim gazetemizin başlığı, “Avrupa’da hayat güzel”di.
Süper Lig’de sıkıntılı bir süreç yaşayan Fenerbahçe, UEFA Avrupa Ligi’nde Zenit’i sahasında yenerek rövanş için büyük avantaj sağladı. Fenerbahçe’yi iç hatlarda bu kadar iştahlı, arzulu ve de coşkulu gördünüz mü? Takır takır top oynadılar, baskıysa baskı, presse pres, pozisyon üretmeyse üretme, daha ne olsun.
Elbette kaleci Harun’a bu galibiyette hakkını teslim edececeğiz. 28 penaltıdan 11’ini kurtaran bir kaleciden söz ediyoruz. Zenit maçında iki hamlede kurtardığı penaltı, ders niteliğindedir. Yani işine o kadar konsantre ki, başkası olsa ikinci hamleyi zor yapar. Bunu biz değil, istatistiksel rakamlar söylüyor. Helal olsun Harun’a...
Zenit galibiyetinin verdiği moral, iç hatlarda Fenerbahçe’ye pozitif enerji olarak dönüşü olacaktır. Bir fotoğraf daha var Valbuena... 34 yaşında, oynadığı futboldan kişisel olarak keyif alıyorum... Çabukluğunu tekniğiyle öyle birleştiriyor ki, hem adam eksiltiyor, attığı paslarla oyunu terse çeviriyor, artı arkadaşlarını ofansa götürüyor. Daha ne yapsın? O zaman böylesi bir yetenek neden Süper Lig’de yedek kulübe yerine sahada olmaz? Yanıtı Ersun Yanal’da saklı!
Havutçu ne güne duruyor?
Milli Takım’da Lucescu devri bitti, gözler ay-yıldızlı ekibin başına gelecek yeni teknik direktöre çevrildi. Görüyoruz ki, en büyük aday Şenol Güneş... Veriler sezon bitiminde işbaşı yapacağını gösteriyor.
Valla oldum olası özellikle Milli Takım’da yabancıya hep karşı çıktım, bundan da bir milim taviz vermedim, vermem. 2020 Avrupa Şampiyonası Elemeleri’nde mart ayı içinde önce Arnavutluk, ardından da Moldova ile oynayacağız. Güneş Hoca’yla konuştum, Beşiktaş ile haziran ayına kadar sözleşmesi olduğunu hatırlattı. Dememiz o ki, Güneş hoca iki takımı çalıştırmaya sıcak bakmıyor, sezon sonunu bekliyor.
Efendim iki maçta takımın başında kim olacak? Çok uzağa gitmeyelim, Lucescu’nun yardımcısı Tayfur Havutçu ne güne duruyor? Neticede ay-yıldızlı ekibi çok iyi tanıyor, bilgi-birikimi de var, aslanlar gibi işini yapar.