Hakemlerle uğraşmak, ya da onları yerden yere vurmak hiç tarzım değildi. Ne var ki, bir takımın alın terine çok kritik bir kararla ‘fren’ konuyorsa o zaman bize de eleştirmek düşüyor.
Melo’nun attığı gol.... Elmander topa yükseliyor, kafayla indirdiği anda Melo’nun ofsaytta olduğu taaa tribünden bizler görüyoruz, ne yazıktır ki, Baki Tuncay Akkın göremiyor, golü veriyor, orta hakem de buna uyuyor. Yazıktır, günahtır, bir takımın emeğiyle oynamaya hiçbir hakemin hakkı yoktur.
Hadi yardımcı hakemi geçtik, peki Hüseyin Göçek’e ne demeli? Çaldığı her düdük, çıkardığı her kart, bize göre misler gibi ‘eyyam’ kokuyordu. Maça bir türlü ağırlığını koyamadı, bu performansıyla bir daha maç alır mı, almaz mı, doğrusu soru işareti. Göçek, siyah beyazlı futbolcuları çıldırtmak için elinden geleni yaptı! Hilbert’i atması doğru, ancak futbolcuları kışkırtan, o konuma getiren de kendisidir! Maçın bitimine doğru kapalıdan sahaya taraftarların atlaması, futbolcu ve hakeme saldırmak istemelerini anlamak mümkün değil! Göçek, bu yönetimiyle bırakın finallerde maç yönetmeyi, mahalle maçlarında bile düdük çalamaz.
Ya beyler, aklınızı başınıza toplayın, tamam hakem hatalı yönetim gösterdi, ama bunun karşılığı sahaya girip, ona buna saldırmak taraftarlıkla bağdaşmaz. Aferin size, hadi bakalım, yine ceza kapıda, doğrusu size hiç mi hiç yakıştıramadık.
Galatasaray, ligi lider bitirerek, zaten kalitesini ortaya koydu, topladığı puanlarla süper finallere müthiş avantajlı girdi. Dört takıma baktığımız zaman ve puanları anımsarsak, Süper Final Galatasaray ile Fenerbahçe arasında geçecek. Elbette futbol bu, herşey tersine dönebilir, ama gerçekleri de yadsımak yanlış olur.
Galatasaray iki farklı galibiyetle İnönü’den ayrılırken, öylesine ahım şahım futbol oynamadı. Ofsayttan gol buldu, morallendi, Aydın’ın bazukasıyla üç puanı garantiye aldı. Ancak Galatasaray’da anlayamadığımız maç süresince oyuncuların tamamının gergin oluşları. Sanırım bunun da temelinde Fenerbahçe’nin Trabzonspor’u iyi bir futbolla yenmesi yatıyordu.
Gelelim Beşiktaş’a... Valla, bu takımın başına kimi getirirseniz getirin, eldeki malzeme bu! Tayfur Havutçu’ya bir yıldızlar topluluğu ‘enkazı’ kaldı. Düşünün bir derbi oynuyorsunuz, Quaresma gibi bir yıldız, (sevsinler onun gibi yıldızı) hiçbir şey yapmadan oyundan alınıyor. Havutçu ne yapsın? Kartal’da özgüven duygusu yerle bir olmuş, Kartal’ın yeniden yükseğe kanat çırpması çok zor. Ha yapacağı bir şey var, o da önündeki rakibi yani Trabzonspor’u kovalamak, hiç olmazsa Süper Final yarışını üçüncü sırada bitirebilmek.