Hazırlık maçlarında skor tabelasıyla pek haşır-neşir olmayız, yenmek elbette güzel, buna da lafımız olmaz.
Avrupa Şampiyonası öncesi hazırlık maçlarına Slovenya’da noktayı koyduk. İngiltere’ye kafa tuttuk, yenemedik, Karadağ’ı tek golle uğurladık, Slovenya karşısında ise son test sürüşümüzü gerçekleştirdik.
Eğri oturacağız, doğruyu konuşacağız! Slovenya öyle hafife alınacak bir takım değil... Etkili kramponlara sahipler. Ilicic, Kurtic ve Kampl hücumda çok etkililer.
Rakibe fazla takılacak halimiz yok, rotayı millilerimize çevirelim... Terim’in sahaya sürdüğü kadro ideal gibi gözüküyor. Elemelerde müthiş bir başarı göstererek finalleri yakalayan bu iskelet kadroydu. Futbolda başarı grafiği yüksek kadroda köklü değişimlere gitmenin, riskleri de beraberinde getireceğini cümle alem biliyor.
Peki milliler bu test sürüşünde sınıfı geçti mi? Şampiyonanın havası da suyu da farklıdır. Slovenya karşısında 5 dakika müthiş baskı yaptık, Burak Yılmaz’ın kafa şutuyla golü bulduk, en önemlisi takım savunmasını da fena yapmadık. Volkan Babacan’ı da unutmayalım, çok ciddi pozisyonlara tecrübesiyle geçit vermedi.
Sonra mı?
Slovenya aldı sazı eline, hem çaldı hem oynadı! İlk yarıda topu kazanma adına müthiş bir uğraş verdik, ama beceremedik! Yani rakibin temposuna bir türlü karşılık veremedik, sıkıntılı bir 45 dakika geçirdik.
Şimdi gelelim asıl konumuza... Hırvatistan ile Paris’te start alacağız... O maçla bu maçı aynı kantara koymak yanılgıların en büyüğüdür. Turnuvaya iyi başlarsak, iyi gideriz.
Hırvatistan karşısında dünkü oyun tempomuzla çıkarsak, hayal kırıklığı yaşarız. Dememiz o ki dünkü test sürüşünde rakibi yendik ama vitesi bir türlü beşe çıkaramadık, ikiyle idare ettik!
Hırvatistan karşısında tempomuzu en üst seviyeye çıkarmak zorundayız, aksini düşünmek bile istemiyoruz. Yetenekli bir takıma sahibiz, biliyoruz. Bildiğimiz bir gerçek daha var; dünkü maç kimseyi aldatmasın. Paris’te ülkemiz çok farklı bir Milli Takım izleyecek, hiç kuşkunuz olmasın.