Skor tabelası ne olursa olsun, UEFA kulvarında Başakşehir’in ülkemiz adına tek kalması, gruptan çıkma şansını sürdürmesi, elbette alkışı hak ediyor. Roma’nın ne denli etkili ve güçlü olduğunu biliyoruz. Böylesi bir rakip karşısında Başakşehir’in savunma ağırlıklı ve kontrollü oyun anlayışını yadırgamadım. Fırsatlar da aradı. Bu taktik taa 30. dakikaya kadar fena işlemedi. Mehmet Topal’ın cezaalanı içinde elle oynamasıyla gelen penaltı ve Veretout’un atışı gole çevirmesi, temsilcimizde şok etkisi yarattı, savunma oyundan düştü (!) ardından goller geldi, sahasında ilk farklı mağlubiyetini aldı.
Haa bu dakikaya kadar temsilcimiz iki fırsat üretti, golle taçlandıramadı. Örneğin Edin Visca 5’te biraz dikkatli olsa, topu köşeye bırakması işten değildi. 19’da Kluivert, Visca’nın asistinde Mancini’ye takıldı, buldun mu atacaksın, arkadaş! Roma’ya bak, ürettiğini atıyor, affetmiyor! Önce Kluivert, ardından da Dzeko şık golleriyle ilk yarının skorunu belirledi.
Kaleci Mert’i beğeniyorum, yetenekli ve de oldukça soğukkanlı, kritik pozisyonlarda gole pek izin vermiyor. Ancaak topu oyuna sokuşlarındaki o ince pasları yok mu, insanı korkutuyor, yürek hoplatıyor! Artı, uzun toplarda ise ayağının ayarı hiç yok, ya topu rakibe, ya da taça gönderiyor!
Okan Buruk hocamızın Robinho hamlesi, Başakşehir’e biraz hareketlilik getirdi, hepsi o kadar. Böylesi farklı bir skoru, üstelik Roma gibi ekip karşısında terse çevirmenin zorluğunu anlatmaya gerek yok. Riske girdik, çok adamla yüklendik, savunmaya takılı kaldık, liderlikten üçüncü sıraya düştük! Ne var ki, gruptan çıkma adına her şey bitmiş değil, şansımız var. Başakşehir, deplasmanda oynayacağı Mönchengladbach, maçını kazandığı taktirde yoluna devam edecek, yani umut var, niye olmasın?
Gelelim maçta Pelegrini’nin kafasına isabet eden, yabancı maddeye. Adamın kafası yarıldı, dört dakika oyun durdu... Sana taraftar demeye dilim varmıyor, o yabancı maddeyi sahaya atan elin kopsun emi!