Teknik adamlık zor iştir... Evet, futbolun içinden gelmek kimine göre ilk şartlarından birisidir, itirazımız yok. Ancak sadece futbolu iyi bilmekle, iyi teknik adam olunmadığını da biliriz.
Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray’ın kadrolarına bakın, birçok yıldız oyuncu görürsünüz. Egoları yüksek oyuncuları yönetmek öyle sanıldığı kadar kolay değildir. Kenarda takımı yönlendirirken, öfkenizi, heyecanınızı iyi kontrol etmek zorundasınız. Her hatalı düdüğe isyan eder, hakeme, rakip oyunculara salça olur, sağa-sola gereksiz çatarsanız, başınıza iş alırsınız. Hem siz oyundan düşersiniz, hem de takım!
Örnek Pereira... Portekizli çalıştırıcı, asıl işini unutuyor, her şeye limon oluyor! Adamın bu anlamda dosyası bir hayli kabarık! Shakhtar ve Braga maçlarında tribüne çıkması da bundandır. Tribünlere oynama konusunda bir numara, hakkını da yemeyelim!
Konya’da taç atışını geç kullanan rakip futbolcunun göğsüne topu sert şekilde atmasına ne demeli? Rakip sakatlandığı için centilmence topu taca bırakan Mehmet Topal’a gösterdiği tepki de anlaşılmaz ve garipti. İşine odaklan kardeşim ve sahada kalmayı öğren!
Valla, maç sonu açıklamaları, futbolculara olan söylemleri de bir garip adamın! Elindeki yetenekli ve pahalı kadroyu iyi kullanma becerisini gösteremiyor, yan yollara sapma konusunda da usta! Lafla, peynir gemisi yürümez! Hep ‘Beşiktaş puan kaybedecek’ söylemleri de seni kurtarmaz. Taraftara şirin görünmenin gerçek yolu saha sonuçlarından geçer. Eeee her gelen yabancıyı baştacı yaparsanız olacağı budur. Pereira’nın yaptıklarının binde birini yerli hoca yapsa ortalık ayağa kalkar, ipini bir dakikada keseriz!
Quaresma’yı anlamak
Quaresma’yı gördüğü kırmızı kart için eleştirdik, doğru da yaptık. Çünkü, Beşiktaş’ın en etkili silahlarından biri olduğu herkesce malum. Üstelik Kartal kritik haftalar eşiğinde, böylesi tabloda arkadaşlarını yalnız bırakmanın doğruluğunu kim savunabilir?
Ne var ki, Quaresma insan, robot değil ki! Ne zaman topu ayağına alsa, rakip oyuncular onu markajla durduramıyorlar, çareyi sertliklerde arıyorlar! Tıpkı Bursa maçında olduğu gibi. Evet, topla çok dripling yapıyor, ama ona yakışıyor, doğrusu bizim de hoşumuza gidiyor. Ancak maç süresince topu ondan sökemeyen basıyor tekmeyi, ayağını yerden kesiyor! İnsan sabır taşı olsa çatlar kardeşim! Son gördüğü kırmızı kart onun patlama noktasıdır ve kasıtlı sertliklere bir isyanıdır. Bırakın şovunu yapsın, onun oyunundan keyif alın, saygı duyun, öğrenmenin yaşı yok ki, bir şeyler kapın!
Volkan patlaması
Fenerbahçe’nin kadro zenginliğiyle, oynadığı futbol asla örtüşmüyor... Kazandığı maçlarda bile sonuca giderken, taraftarlarına ot yolduruyor! Başarı iyi futbolla doğru orantılıdır. Kanarya’nın yedekleri bile neredeyse bir takım. Gelin görün ki, çok üst düzey futbol oynadığı tartışılır. Böylesi bir kadroyu verimli hale getirmek, teknik kadronun işidir. Oyuncu tercihleri ve de saha içi hamlelerinin dört-dörtlük olduğunu söylemek çok zor. Eğriye eğri, doğruya doğru... Volkan Demirel’in, Konya maçından sonra sadece Milliyet’e yansıyan isyanı Fenerbahçe gerçeğini de ortaya koyuyor, daha fazla söze gerek var mı?
Top Beşiktaş’ta
Derbinin skoru Beşiktaş’a yaradı, fark 5 puana çıktı. Kartal müthiş bir avantajı pençesine geçirdi. Ancak unutulmasın ki, bu oyunda hiçbir şeyin garantisi yoktur. Dememiz o ki, Beşiktaş bu avantajı kalan 6 haftada iyi kullanmak zorunda. Beş puanlık fark, Kartal’da rehavet yaratmamalı. Ayağınızı yere sağlam basmazsanız, sendeler, düşersiniz! Bir de bu avantajın getireceği psikolojik baskıyı buna eklemek de yarar var. Kartal deplasmanda önce Sivas, ardından da Akhisar ile oynayacak. Sivas can derdinde, Akhisar ise asla çanta da keklik değil. Ancak Süper Lig’de en iyi futbolu Beşiktaş’ın oynadığı gerçeğini de gözardı etmeyelim.
Güzel adam
Su gibi akıp gidiyor seneler, sevdiklerimiz bir bir aramızdan ayrılıp, öbür dünyaya göç ediyorlar. Bizim kulvarın efendilerinden Ayhan Yılmaz’ı da uğurladık. Bizden uzaktı, ama hep kalbimizdeydin, mekanın cennet olsun güzel adam.