Bir hatayı, bir yanlışı, bir davranış biçimini eleştirebiliriz, tespitlerimizi ortaya koyar, yol gösterici olabiliriz. Ne var ki eleştirinin de bir dozu vardır. Eleştirirken kişilik haklarına dokunmayacaksınız... Aksi, eleştiri olmaktan çıkar. Biz bunu bilir, bunu söyleriz.
Eleştiri; hem sorun hem de çözüm olan, hem geliştiren hem tökezleten, hem ağlatan hem güldüren, hem değer kazandıran hem de kaybettiren bir ifade biçimidir. İki zıt kutba hizmet içinde kullanılan eleştiri, adabına uygun yapıldığında hem yapılan hem de yapan kişi için artı bir değer kazanımına dönüşür.
Dememiz o ki, eleştiri yaparken, ağacı da kökünden sökmeyeceğiz. Vallahi bu anlamda elimize kimse su dökemez. Şan-şöhret ya da rayting alma adına her yolu deneriz, maşallahımız var! Arkadaşlar, kişilik hakları var bunu yok sayamazsınız, bu hakkı size kimse vermez.
Lafı eğip bükmeden asıl konumuza gelelim... Fatih Terim’e yapılan eleştirilere bakıyorum (ki bunların bir çoğuna katılmıyorum), yerden yere vuruluyor, apoletlerindeki başarıları neredeyse yok sayılıyor.
Fransa öncesi ve sonrası yaşananlar ortada... Haaa bir yaşanmışlıklar ve yazılmayanlar da var. Onlar da bir gün ortaya çıkacaktır. Kuşkunuz asla olmasın!
Kimseye ve hiç bir kuruma önyargılı olmadık, olmayız... Artı, kimsenin avukatı değiliz. Ama bazı gerçekleri bir kenara itip, bodoslama üzerine gidilmesi, insanın içini acıtıyor.
Fransa öncesi ve devamında yaşananlar konusunda bütün millet günlerce Terim’e, ‘Konuş hoca, konuş’ dedi. Sonra anlatamayacağı, söylemeyeceği şeyler konusunda bir şeyler söyledi. Bir grup ‘konuşmuyor’ diye etmedikleri laf bırakmadı. Oyuncuları ‘al, al’ dediler, o oyuncuları almadı diye kızdılar. Adam çıktı, konuştu, bu kez de konuştu diye kızmaya başladılar. Oyuncular takıma geldi, bu sefer de ‘aldı’ diye kızıyorlar! Terim, hiç bir konuşmasında hiç bir isim vermemesine karşın, herkes konuşmadan niyet okuyarak, bir takım anlamlar çıkardı. Çıkardıkları anlamlar üzerinde kızmaya başladı. Son açıklamalarında medyada bir takım insanlarla ilgili söylediği laflar oldu, o laflardan kimileri birilerini adres gösterdi. Kimileri direkt üstüne alındı ki, Terim isim vermemesine rağmen... Gene bir dolu insan, kendine söylendiğini düşünerek kızdı, kinlendi, hiddetlendi. Peki, Terim isim söylemiş miydi? Hayır... Niye üstünüze alınıyorsunuz ki... Sıkça kullandığımız bir deyim vardır, ‘yarası olan gocunur’ arkadaş...
Hiç kimse ‘bay mükemmel’ değildir... İnsanın olduğu yerde hata da vardır. Aksini kim söyleyebilir? Hele hele canlı yayındaysanız, Emre Mor’un cezalı olduğunu o an için unutabilir, hata yapabilirsiniz. Doğaldır, düzeltirsiniz... Önemli olan niyettir, gerisi detaydır.
Hocanın oyuncuları affetmesi, futbolcuların tekrar kadroya alınması yönünde arabuluculuk yapmaya çalışanlarlar bile, bu oyuncular kadroya alındığından sonra mutsuz oldu. O zaman aklımıza şu soru geliyor, acaba amaç oyuncuların kadroya alınması değil de, onların aracılık yaparak elde edecekleri şan şöhret miydi diye düşünmüyor değiliz.
Arda Turan, Barcelona’da top oynamadığı altı aylık süreçte Milli Takım’a çağrıldı diye yine bir kısım çevrelerce, “Adam top oynamıyor, niye kadroya alıyorsun?” diye top ateşine tutmadılar mı Terim’i? Bir ayarımız yok arkadaş, yoook!
Hele hele ‘istifa et’ laflarına çok tutuluyorum... Bu hakkı size kim veriyor, merak ediyoruz? O göreve sizler mi getirdiniz Terim’i? Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’a da yapılan çağrılar ortada! Arkadaşlar, o insanları siz göreve getirmiyorsunuz, hatta siz seçmiyorsunuz. O zaman ortaya çıkıp, kişileri istifaya çağırmanın doğruluğunu nasıl savunabilirsiniz?
Milli Takımımıza kimlerin ne verip, vermediğini iyi biliyoruz. Bir milim katkısı olmayan çıkıyor, eleştiri hakkını kullanıyor. Yoo kazın ayağı hiç de öyle değil, önce aynaya bak!
TSYD ve biz!
TSYD bizim yuvamız, her şeyimiz, gözbebeğimiz... Orayı yönetmek, üyelerine hizmet etmek ‘fahri’ bir görevdir. Öyle parayla-pulla ölçülmez.
Düşünün bir olağanüstü kongremiz yarıda kaldı, elimize-yüzümüze bulaştırdık! Kongreye katıldım, ne tartışmayı biliyoruz, ne de düşüncelerimizi doğru-dürüst, fair-play çerçevesinde ortaya koyabiliyoruz. Sonra ortaya çıkıp, bizim kulvarla ilgili ‘ahkam’ kesiyoruz, yol gösteriyoruz. Valla kongre salonunda o negatif tablo benim içimi fazlasıyla acıttı, üzüldüm. Keşke gitmeseydim...
Kurucu rahmetli ağabeylerimizin kemiklerini sızlatmaya kimsenin hakkı yok. Arkadaşlar, herkes aklını başına toplasın, bu dernek hepimizin... Kimsenin tapulu malı değil!