Bilal Meşe

Bilal Meşe

bmese@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sezonun bitimine 7 hafta kaldı, zirve yarışı kafa-kafaya geldi, iki takım da adeta sırat köprüsündeler! Ne var ki bu oyunda evdeki hesap, hiçbir zaman çarşıya uymaz! Bu köprünün altından daha çok sular geçecek arkadaş! Şampiyonluğun öyle çantada keklik olmadığını bir kez daha gördük! Osmanlı deplasmanda Fenerbahçe’ye kafa tutacak, puanı kapacak, Kasımpaşa evinde Beşiktaş’ı yenecek.
Oynadığı futbolla herkesin beğenisini kazanan Beşiktaş’ın, Kasımpaşa’ya yenilmesini tartışmakta yarar var. Yenilgiye herkes farklı yorum getiriyor, kimi konsantrasyon eksikliğini öne çıkarıyor, kimi de kötü futbola bağlıyor. Her iki eleştiriye saygı duyuyoruz... Ne var ki asıl unutulan Rıza Çalımbay faktörüdür.
Beşiktaş’ı bu ligde en iyi tanıyan, eksiğini-gediğini, etkili yönlerini bilen bir çalıştırıcı. Dersini iyi çalışmış hoca...

Necip değil Marcelo
Beşiktaş’ın en etkili yönlerinden biri, kanat bindirmeleri ve buradan ofansa yapılan servisler. Çalımbay öncelikle bu pas trafiğini bitirdi. Orta sahanın göbeğinden paslar gelmeyince, ne Beck, ne de İsmail etkili olabildi. Dikkat ederseniz Gomez ya bir kez topla buluştu ya da iki kez! Quaresma’nın yanı sıra Gökhan Töre’nin olmayışı da rakipleri rahatlatıyor.
Gelelim madalyonun tersine... Teker kırılmasın bir kere yol gösteren çok olur misali! Efendim, Alexis neden yedek soyundurulmuş? Ancak Necip’in stoperde başarılı maçları oynadığını da unutmayalım. Asıl sorgulanması gereken, sürekli asıl yerini unutan, sık sık orta sahada kalan Marcelo’dur bizce.
Gelelim Şenol Güneş tarafına... Bizce oyuna Kerim ve Olcay ile devam etmeliydi. Ofansif hamlelerinin doğruluğunu tartışabiliriz. Ne var ki, Cenk Tosun’un milli takımdaki performansı maalesef Güneş’i de yanılttı. Güneş, Tolgay’a sarıldı, onda da hayal kırıklığı yaşadı!
Kasımpaşa karşısında son bölümlerdeki baskı kimseyi yanıltmasın. Peki rakibin kaçırdıklarına ne demeli? Erken havaya girmenin, temposuz ve umutların, umut olamadığı bir futbolun karşılığıdır bu yenilgi!
Şimdi, Beşiktaş uzun bir aradan sonra evine kavuşuyor, Bursaspor’u ağırlayacak. Stat ilk kez görücüye çıkacak, tribünler tıklım-tıklım olacak, artı buna seyirci baskısını da eklersek ki, Attila Gökçe ustamız bu unsuru çok güzel dile getirmiş, zorluk derecesi yüksek bir maç olacağı kesin. Kartal, Kasımpaşa karşısındaki temposuz futboluna takılı kalırsa yine sıkıntıya kanat çırpar!

Haberin Devamı

‘Adamlık’ ödülü
Okan Üniversitesi, Fenerbahçe ve A Milli Takım’ın gözbebeği Mehmet Topal’ı kürsüye çıkarmış, çok sevindik. Mehmet Topal’ı ay-yıldızlı ekipten tanıyorum, yıllardır birlikteyiz. Müthiş pozitif bir fotoğraftır bizim penceremizden. Bizlere, çevresine sevgi-saygı duyan ender oyunculardan biridir. Bizler de ona ‘adamlık’ ödülünü veriyoruz, iyi ki varsın, her şey gönlüne göre olsun güzel adam.

Haberin Devamı

Hamza’dan önce Hamza’dan sonra!

Galatasaray’da bu sezon teknik adam enflasyonu yaşanıyor adeta! Gençlerbirliği ile yarışır hale geldiler! Aslan’ın yere serilmesi Hamza Hamzaoğlu’nun gönderilmesiyle başladı.
Üç kupa almış bir teknik adamı üç dakikada gönderirseniz olacağı budur! İşte size rakamsal gerçekler: Hamzaoğlu, görevine son verilene kadar 11 maça çıkmış, 6 galibiyet, 2 beraberlik ve 2 yenilgiyle bayrağı teslim etmiş. Puan ortalaması 1.91 idi. Ondan sonra Galatasaray 15 maçta, 4 galibiyet, 6 beraberlik, 5 yenilgi aldı, puan ortalaması da 1.2’ye düşmüş. Rakamlar böyle diyor, gerisini siz düşünün! Bursaspor’da başarısı ise ayrı bir yazı konusudur.

Haberin Devamı

Çalımbay ve Kocaman

Söz söylemenin kolaylığına aldanıp, düşünmeden konuşmamamak gerekir. Dilin freni olmaz der büyüklerimiz! Ağzınızdan çıkan her kelimeyi iyi tartmalısınız.
Rıza Çalımbay, Kasımpaşa’da; Aykut Kocaman, Konya’da takımlarını Avrupa’ya götürmek adına efor harcıyorlar, emeklerini ortaya koyuyorlar. Yani, ikisi de farklı takımlarda ekmek parasını kazanıyorlar, işlerini de maşallah iyi yapıyorlar. Çalımbay’ın Kartal’la, Kocaman’ın Fenerbahçe ile duygusal bağlarının olduğu bir gerçek, biliyoruz. Duygu ile işi birbirinden ayıran iki değerli hocadan söz ediyoruz. İkisi de bulundukları takımlardaki başarılarıyla alkışı hak ediyorlar. Adam gibi adamlara sahip çıkmak yerine, akla ve mantığa aykırı yakıştırmaları yapmanın doğruluğunu kim savunabilir?