Süper Lig’de oynanan futbolu, beğenin, ya da beğenmeyin... Böylesi bir ligi kişisel ben anımsamıyorum... Düşünün ligin bitimine bir hafta kaldı, şampiyonun adını bir türlü koyamadık... Böylesi bir heyecanı bize yaşatan zirve ortaklarını kutlamak gerekir. Ligin altındaki yaşam savaşına ne demeli! Böylesi bir yangını da hatırlamıyoruz.
Adı üstünde ne de olsa derbi... Ama ne derbi? Maç gitti, geldi...
Avrupa’yı kovalayan Galatasaray mücadeleyi hiç bırakmadı... Gol attı, fırsatlar yakaladı, ne var ki final paslarında yeterli beceriyi gösteremedi ve sahada yenik ayrılırken, umutlarını son haftaya taşıdı.
Gelelim Beşiktaş’a... Sahaya bir türlü ağırlığını koyamadı. Bobo’nun golüyle öne geçerken, rakibine çok pozisyon verdi, özellikle Baros iki net pozisyonu gole çevirse, Beşiktaş’ı zirve yarışında hüsrana uğratması işten bile değildi. Arda’nın etkili oyununu Galatasaray skora yansıtamadı. Beşiktaş skora oynadı dersek daha doğru olur. Böylesi bir yarışta, böylesi bir baskı altında Beşiktaş’tan iyi futbol beklemek biraz haksızlık olmaz mı?
Neyse, Beşiktaş derbiyi kazandı, zirve yarışını son haftaya taşıdı.
Kuşkusuz üç puanın alınmasında Yusuf Şimşek’in payı büyüktü. 59’da atılan golü iyi irdelemek gerekir. Buram buram tecrübe, buram buram teknik ürünüydü o gol... Adam sanki sinirlerini aldırmış! Helal olsan Yusuf Şimşek’e... Şapka çıkarıyoruz.
Niye mi?
Attığı gol maçın kırılma noktasıdır. Attığı o gol belki de tarihe geçeçektir.
Denizli’yi bir kez daha taktir ediyoruz. Onca eleştiriye karşın Yusuf’u takıma aldırdı, kritik maçlarda onu oyuna sürdü,Yusuf, hocasını hiç ama hiç mahçup etmedi. Ya gol attı, ya da attırdı. Birçok gence de örnek oyuncudur Yusuf Şimşek.
Gelelim, maçın orta hakemine... Verdiği kararlar, çıkardığı kartlara lafımız yok. Ancaak 76’da Kewell’in, Üzülmez’i yere indirmesine kayıtsız kalmasını yadırgadık. Çünkü, Kewell’in topa yetişmesi zor, iterek Üzülmez’in dengesini bozuyor, kurallara göre penaltı...