İlk yarının son derbisine futbol kalitesi açısından bakacak olursak, hani bir deyim vardır, ‘Dağ fare doğurdu’ diye... Evet, iki takım da kaliteyi yükseltme adına pek varlık gösteremedi.
Fenerbahçe, baskılı oyunu ve sertlik üzerine kurulu taktik anlayışını pozisyon üretimine bir türlü yansıtamadı. Haa diyeceksiniz, Beşiktaş ne yaptı? Kocaman hiçbir şey! Bırakın pozisyon bulmayı, rakip kaleye şut atamadan maçı bitirdi!
Kartal’ın tek özelliği, panikten uzak, ‘sakin’ oyunu tercih etti, savunmasını sağlam tuttu. Güneş’in oyuncu hamleleri Kartal’ı biraz ayağa kaldırır gibi oldu, rakip kaleye yaptığı ofansif bindirmelerden yine pozisyon üretemedi, Volkan neredeyse grip olacaktı!
Dememiz o ki, Kartal’da tıpkı Galatasaray gibi şeytanın bacağını kıramadı! Eğri oturacağız, doğruyu söyleyeceğiz arkadaş! Beşiktaş için bir puan iyidir, yenemiyorsan, yenilmeyeceksiniz, Kartal en azından bunu başardı.
İbreyi Beşiktaş’a çevirelim... Alın size Kerim Frei! Sahada kaldığı süreçte ne yaptı Allahaşkına? Darıca’ya iki gol attı, 11’de yerini aldı. Kerim Frei, bize göre doksan dakikayı kaldıracak bir profil değildir. Darıca ile Fenerbahçe’yi aynı kantara koymanın doğruluğunu kim savunabilir?
Beşiktaş’ın tek doğrusu takım savunmasını sıfır hatayla yapmasıydı. Fenerbahçe’nin duran toplarda etkili olduğunu cümle alem biliyor. Ne var ki, Kartal, rakibin bu özelliğine savunmada ‘duvar’ örerek, set çekti.
Gökhan Gönül maç süresince müthiş bir baskı altında oynamasına karşın, bariz bir hata yapmadı, kulaklarını tribüne kapadı, oyuna konsantre oldu, sadece işine odaklandı. Ancaak Hasan Ali Kaldırım’ın tribünlerin gazına gelmesi ve sertliği tercih etmesini ona hiç yakıştıramadık! Gönül, senin meslektaşın, artı büyüğün, biraz saygı arkadaş!
Şenol Güneş’in Quaresma’yı oyundan alması çok doğruydu, kırmızıya yelken açmıştı, bravo hoca. İşte teknik adam özelliği de burada yatıyor. Güneş o psikolojiyi iyi biliyor.