Bilal Meşe

Bilal Meşe

bmese@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Spor, insanları birbirine yaklaştıran, barış ve sevgi köprüsüdür... Yaşam biçimidir, tutkudur, sevdadır.
Bu güzelliği bozma adına elimizden geleni yapıyoruz! En önemlisi dilimize sahip çıkamıyoruz. Malesef sorumlular, sorumluluklarını asla bilmiyor, ağzına geleni söylüyor, sonra ortalık yangın yerine dönüyor.
Evet, Trabzon’daki olaylarla ilgili çok şey yazıldı, çizildi... Ne var ki, işin bir de psikolojik yanı var... Ne oldu bu ülkenin güzelim insanlarına? Statlarda en ufak bir kıvılcım, alev topuna dönüşüyor adeta! Geçmişte kol-kola maçları izleyen futbol severlerin yerinde yeller esiyor! Telleri söküyoruz, bayrakları yırtıyoruz, olmadı hakemlere saldırıyoruz, tekme-tokat girişiyoruz.
Sözü fazla uzatmadan, giderek tırmanan bu ‘vahim’ olaylara bir de psikolojik açıdan bakalım, sözü Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Dilim Dalı Öğretim Üyesi, sevgili hocamız Prof.Dr. İbrahim Balcıoğlu’na bırakalım:
“Özellikle statlarda görülen şiddet eylemleri, ideolojik olmayan terör yöntemleridir. Günümüzde futbol karşılaşmaları terör ortamlarından ve gerginliğinden nasibini alıyor. Zaten nüfusu genç olan ülkemizde şiddeti eyleme dönüştürecek bir yapı var. Kitleler ve gençler birbirlerine acımasızca saldırıyorlar, sonuçta ölenler ve yaralananlar oluyor. Yöneticilerin sivri dilli demeçleri olayları tırmandırıyor, saldırıyı hoşgörme, gerekli önlemleri almama şiddeti daha da arttırıyor. Elini ve ayağını silah gibi kullanan gençler hedef göstermeksizin sağa sola saldırıyorlar. Ülkemizde bazı bölgeler ve vilayetler iletişim krizlerinin daha çok tehdidi altındadır. Özellikle sahil bölgelerimiz tehdide ve istismara açıktır. Karadeniz bölgesi göç veren özelliği nedeniyle iletişim sahasından daha çok etkileniyor. Trabzon’da herkes futbol ile ilgilenir, kendi kimliğinin parçası olarak futbolu görürler. Trabzon gibi baskın vilayetlerin gençleri yenilgiyi kimliğine yönelik saldırı olarak algılayabilirler. Öfkesini yenemeyen ve engellenme eşiği düşük olan genç bir evladımız en ufak bir tahrik veya haksızlık karşısında şiddet eylemine yönelebilir, istemediği ve pişmanlık duyacağı girişimlerde bulunabilir.”
Sevgili hocamız Balcıoğlu bir dizi çözüm de öneriyor:
- Statlara tel örgüler sağlam şekilde dikilmelidir.
- Yöneticiler ve teknik adamlar sivri dilli demeçler vermemelidir.
- Sert sözler ve eylemler kınanmalıdır.
- Statlarda her türlü önlem, ödün vermeden alınmalıdır.
- Uzun vadede sporcular ve seyirciler psiko-eğitimden geçirilmelidir.
- Cezalar ödün verilmeden uygulanmalıdır.
- Mükerrer şiddete bulaşanların beden ve ruh sağlığı yönünden incelenmesi gündeme alınmalıdır.
Hocamızın çözüm reçetesi bu... Çok önemli iki tespiti var bize göre... Sporcular ve seyircilerin psiko-eğitimden geçirilmeleri, şiddete bulaşanların beden ve ruh sağlığı yönünden incelenmesinin şart olduğunu söylüyor.
Bir tıp adamının gözünden fotoğraf bu... Fazla söze gerek var mı, eyy anlı-şanlı yöneticiler, futbolcular ve de bu oyunun en önemli parçaları taraftarlar. Herkes aklını başına toplayacak, bu ülke hepimizin, batarsak birlikte batarız, bu oyunu lütfen daha çok kirletmeyelim!

Haberin Devamı

Ersan ve Rhodolfo
Ligin lideri kim? Beşiktaş... Kaç puan önde? Üç... İşin özeti Kartal kaçacak, Kanarya kovalayacak! Kritik haftaların eşiğinde üç puan farkla önde olmak, kim ne derse desin, müthiş bir avantajdır.
Ancak son dönemde yol geçen hanına dönen savunması ve kaleci Tolga’nın ortaya koyacağı performans, Beşiktaş’ın şampiyonluk yolundaki rotasını belirleyecek. Akhisar maçına bakın, ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılır. Rodallega’nın kumaşına lafımız yok, iyi golcü. Fakat üç golü yürüyerek atıyorsa, Beşiktaş’ın savunmasını siz düşünün.
Topu kapan, Tolga ile burun buruna geliyor! Tolga penaltıda topu çeliyor, yardıma koşan kim? Quaresma... Nerede savunmacılar? Yoklar...
Eee, durup dururken, en iyi savunmacılar arasında gösterilen Ersan Gülüm’ü her ne hikmetse Çin’e yollarsanız, olacağı da budur! Kim yolladı, kim karşı çıktı, biliyoruz, onu da zamanı geldiğinde bu köşede siz değerli okuyucularımızla paylaşacağım, merak etmeyin. Ersan gitti, Rhodolfo sezonu kapadı, Kartal’ın tıkır - tıkır işleyen savunması haftalardır adeta SOS veriyor! Şenol hoca bu negatif tablo ile adeta boğuşuyor, eldeki isimlere sığınıyor, ne yapsın?