Beşiktaş’ın şampiyonluğu anlamlıdır. Bir dizi handikaplarla sezon boyu boğuşan ve ipi göğüsleyen Kartal, övgüyü de,alkışı da fazlasıyla hak ediyor.
Bu işin bir yanı... Madalyonun tersinde görüyoruz ki, işler pek de yolunda gitmiyor.
İsmail Köybaşı yuvadan uçtu, sırada Sosa var. Gomez de ise müthiş bir belirsizlik hakim. Sosa’nın 2018’e kadar sözleşmesi var, ancak ülkemizdeki terör olaylarından rahatsız oldu ve kalmak istemiyor. Sözleşme gereği tutabilirsiniz. Velev ki kaldı. Gönülsüz kalan bir oyuncudan ne kadar verim alabilirsiniz ki... İp bağlasanız ne olur?
Gomez ise başlı başına bir sorun olarak ortada duruyor, çözüm bekliyor! Tabii ki Cenk Tosun kardeşimizi unutmamak gerekir. Geçtiğimiz sezonu kulübede nöbetçi golcü olarak tamamlarken, tam bir profesyonellik sergiledi, asla kriz yaratmadı. O da yetenekli ama rekabetin, artıları da beraberinde getirdiğini unutmayalım.
Gökhan Töre’nin West Ham’a kiralanması doğru bir tercih... Çünkü o yoksa Quaresma var, Kartal yokluğunu hissetmez. Kartal’ın en büyük kozlarından Atiba’nın da yol ayırımında olduğundan söz ediliyor.
Zaman daralıyor
Gelelim asıl olayımıza... Şampiyon olmuş kadroyu korumak, bu oyunun temel kuralıdır. İsmail Köybaşı’nı kadroda tutamayan ve Fenerbahçe’ye kaptıran yönetim kanadı, diğer sorunları nasıl çözecek merak ediyoruz doğrusu! Anladığımız kadarıyla bu ayrılık şarkılarının temelinde parasal sıkıntılar yatıyor. Eee yönetim de takım içindeki parasal dengeleri bozmadan kesenin ağzını açmak zorunda... Birine bir lira, diğerine iki lira mantığıyla buna çözüm bulmak sanıldığı kadar kolay değildir. Köybaşı’nın gidişinde de bu sorun yatıyor kuşkusuz.
Hiç kimsenin avukatı değiliz...Ancak eğri oturacağız, doğruyu söyleyeceğiz arkadaş... Köybaşı performansıyla milli takım kadrosunda yer almadı mı? Yoksa siz farkında değil misiniz? Sağda, solda o mevkiye adam arayacağınıza elinizdekine sahip çıkacaksınız. Sizlere, “Gelen gideni aratır” atasözümüzü bir kez daha hatırlatmakta yarar var. Kaldı ki, İsmail Köybaşı iyi bir profesyonel... Yedek kaldı gıkı çıkmadı, görev verildi, çıktı oynadı.
İşin özeti; Kartal’ın önünde önce Süper Kupa var, ardından da Devler Ligi... Zaman daralıyor, sorunlar çığ gibi yönetim masasında çözüm bekliyor. Diyeceğimiz o ki, bu kadro belki iç hatları kaldırır ama ya dışarıda... Devler Ligi’nin maddi ve manevi yanlarını sanırım hatırlatmaya gerek yok. Ancak iç transferi çözemez ve gerekli takviyeler yapılmazsa Kartal o kulvarda ‘misafir sanatçı’yı oynar.
Bir de teknik direktör Şenol Güneş’in bu olumsuz gelişmelere sessiz kalması, onun da rahatsız olduğunun en büyük göstergesidir bizce!
Herkes işini yapsın
Rotayı biraz da Beşiktaş’ın sağlık ekibine çevirelim. Dostlar, Dr. Sarper Çetinkaya ve Murat Çevik’in yol ayırımında olduğunu söylediler. Sarper hocayı Milli Takım’dan tanıyorum. Ne zaman ki Kartal’da işbaşı yaptı, Ümraniye’de Tolgay ve Rodolfo’nun dışında çok ciddi sakatlıklar yaşanmadı. Ufak tefek adale sakatlıkları bu oyunda doğaldır. Sarper ve Çevik’in başarılı bir sezon geçirdiklerini söylersek abartmış olmayız. Doktor Çetinkaya, sağlık ekibinde revizyona gitmek istemiş, ancak teknik kadro tarafından ‘veto’ yemiş. İşin detaylarına pek de girmek istemiyoruz. Ancak başarılı olmuş Çetinkaya ve Çevik’in sağlık ekibindeki değişim istemeleri doğaldır. Niye karşı çıkılır anlamakta zorlanıyoruz doğrusu... Hele hele konu sağlıksa, bırakın sorumlular karar versin. Yani herkes işini yapsın.
Forma aşkı, takım ruhu
Avrupa Şampiyonası öncesinde herkesin bir favorisi vardı kuşkusuz... Kimine göre Almanya, kimine göre Fransa idi. Evet Almanya sürpriz bir şekilde veda etti, Fransa final oynadı. Ne var ki,ipi göğüsleyen hiç kimsenin aklının ucundan geçmeyen Portekiz, devleri sollayıp güçlü rakibi ile final oynadı, takım ruhuyla mücadele etti, tüm tahminleri alt-üst etti, Avrupa’nın en ‘büyüğü’ oldu.
Ronaldo’nun sakatlanıp, oyundan gözyaşları içinde çıkması ve kenardan arkadaşlarını teşvik etmesi adeta ‘ders’ niteliğindeydi. Dünyanın en büyük yıldızı sakatlanmasına karşın takımdan kopmuyor, o takım ruhunu iliklerine kadar yaşıyor. İşte forma aşkı buna denir. Öyle parayla-pulla o ruh yakalanmıyor!