Kişiler mi, kurumlar mı? Elbette kurumlardır esas olan.... Kişiler geçici, kurumlar hep kalıcıdır. Galatasaray da asırlık bir kurumdur... Öyle yıldızlar gelip, geçti ki Aslan’dan hangisi saysak? Nereye varmak istiyoruz, hani şu Wesley Sneijder meselesi var ya! Onunla ilgili çok şey yazıldı, çok şey konuşuldu. Kimi ‘kendisi gitti’, kimisi ise ‘gönderildi’ dedi.
Peki işin gerçeği neydi?
Hollandalı’nın ayrılma sürecinde perde arkasında yaşananlar neydi? Biraz araştırdık, sorduk, soruşturduk, doğrulara ulaşmak istedik.
Öncelikle şunu belirtmek gerek, bu ayrılıkta herkes kendi açısından haklı gerekçelere sahip... Yani aslında üç cephe de bu ayrılığı istedi. Hem Tudor hem yönetim, hem de Sneijder.
Tudor, oyuncunun saha dışındaki disiplinsiz davranışlarının tüm takımı etkilemesinden yakınıyordu, haklıydı Hırvat hoca...
Öyle ki, Sneijder’in adeta Florya’nın komutanı gibi davrandığı, yemekten içmeye, kamp yapılan yerden, idman izlemeye gelenlere kadar her şeyi eleştirdiği, çevresine sürekli negatif enerji yaydığı dilden dile dolaşıyor. Hatta Bruma, Cavanda ve De Jong gibi oyuncuları etki altına aldığı ve onları yanlış yönlendirdiği iddiaları da yazılı ve görsel medyada yer buldu.
Son halka!
Yönetim kanadı da bu konudan rahatsızdı... Nitekim Florya’da, futbolcuya dayalı düzenin son halkası Sneijder’in davranışlarının yarattığı olumsuzlukların farkındaydılar ve Hollandalı yıldızın biletinin kesilmesinin kaçınılmaz olduğunu gördüler. Gidenlere bakın ne demek istediğimiz anlaşılır!
Sneijder de hem hocanın hem de yönetimin yaklaşımını sezdi, hatta burada misyonunu tamamladığının da farkındaydı. Alanya maçı sonrası yöneticilerle konuştuğu ve el sıkıştığı, hatta “Ben bu sene ayrılmak istiyorum. Bu seneki alacaklarımı ödeyin, bonservis bedeli istemeyin, önümüzdeki yıla alacaklarımdan feragat edeyim” dediği de öğrenildi. Öyle ki Hollandalı oyuncunun Amerika’dan yıllığı 6.5 milyon euro olmak üzere üç yıllık sözleşme beklentisi vardı.
Arma değil para!
Buraya kadar sıkıntı yok, her şey rayında gidiyordu... Ne var ki Amerika’dan beklediği teklif gelmeyince uyanık Sneijder son kozunu oynamak üzere Türkiye’ye döndü... Hollandalı oyuncunun tek niyeti parayı koparıp, Aslan’dan ayrılmaktı...
Yani formadan önce para ağır bastı! Önümüzdeki sezonun parasını istedi, ancak yönetim bu konuda bir milim taviz vermedi. İşin özeti el sıkışıldı ve yollar ayrıldı.
Haa bi de şu tazminat konusunda müthiş spekülasyonlar ortalıkta dolaşıyor... Bakın, sevgili Galatasaray taraftarlar, işin aslı hiç de öyle değil... Sneijder’in Türkiye’de bir takıma gitmesi karşısında sözleşmesine konulan 20 milyon euroluk bir bedel var ya.. Bu madde Sneijder’in ana kontratında da yer alıyor.
İki sene önce imzalar atılırken konmuş... Yönetim yurt dışında bir takıma gitmesi halinde 7,5 milyon euro ödeme şartını da koymuş sözleşmeye. Nitekim son el sıkışma olayında yönetim, yurt dışındaki rakamı kaldırdı, iç hatlarda başka bir takıma Sneijder’in gitmesi halindeki 20 milyon euroluk maddeyi kendini sağlama almak için kontratta bıraktı, işin aslı da budur.
Östersunds herkes için ciddi tehlike
Evet, Başkan Dursun Özbek’in dediği gibi, uçaklar bir-bir indi, Galatasaray ses getiren transferlere imzayı attı... Buraya kadar iyi, peki Aslan’ın İsveç’in Östersunds takımına 2-0 yenilmesine ne diyeceğiz? Maçı TV’den izledim, adı-sanı duyulmamış bir takım karşısında Galatasaray’ın kaç tane net gollük pozisyonu var? Ben göremedim, ya sizler?
Öyle kalkıp, yook efendim İsveç’te ligler başlamış, hava soğukmuş, gibi bahanelere kimse sığınmaya kalkmasın! Eee sen hem pozisyon üreteme, hem de iki garip gol ye, sonra kalk mazaretler üret! Haa Aslan bu takımı eler mi, bize göre elemesi gerekir. Ama futbol bu, ‘ummadığınız taş baş yarar’ diye bir deyim var, onu da unutmayalım!
Valla bu maçı Tudor’un geleceğini belirleyecek bir mücadele olarak görüyoruz dersek, abartmış olmayız. Varsayalım ki Aslan rakibini eleyemedi, UEFA Avrupa Ligi’nde saf dışı kaldı. Olacakları görür gibi oluyoruz! Yönetim kötü senaryoda Tudor’un arkasında durmaya devam edecek mi? Diyelim durdular, taraftarın öfkesine nasıl set çekecekler ben de merak ediyorum? Olası bir iş kazasında bırakın Tudor’u, yönetim bile sezonu zor çıkarır!
Başakşehir rakip değil mi!
Efendim, Beşiktaş Yönetimi, Gökhan İnler ile yolları dostane bir şekilde ayırırken, tecrübeli oyuncunun iç hatlarda Fenerbahçe ve Galatasaray’a gitmemesi için fesihnameye özel bir madde koydu.
Valla bu tip maddeleri niye koyarlar, hâlâ anlamış değilim! Sen oynatmıyorsun, bırak gitsin, özgürce oynayabileceği bir takım bulsun.
Demek ki Gökhan İnler iyi bir futbolcu, Galatasaray ve Fenerbahçe’ye giderse başımıza iş alırız korkusu mu bu?
Sanırsınız ki, şampiyonluk yarışı üç büyük arasında geçecek? Geçtiğimiz sezon iki büyük takım neredeydi? Beşiktaş’ı yarışta kovalayan Başakşehir değil miydi?