Yabancı futbolcu transferi başlı başına ‘risk’ olduğu kadar büyük sorundur... Kaliteli yabancı almak ekonomiyle ilintilidir.
Ekonomi ile ilgili dedik ya, mecburen kenarda, köşede kalmış ya da emekliliği gelmiş oyuncuların peşinden koşuyoruz sürekli! Hadi diyelim ki iyisini buldunuz, aldınız. Bu kez ya uyum sıkıntısı yaşanıyor ya da verim alamıyorsunuz ve sonunda göndermek için göbeğiniz çatlıyor!
Valla, Beşiktaş’ın yabancı konusunda yıllardır başı nedense hep dertte, nokta atışı yapamıyor, yararlı olanları da elinde tutamıyor!
Beşiktaş’ta yönetim kanadı bir yandan ekonomik sıkıntıları aşmak istiyor, diğer taraftan teknik direktör Sergen Yalçın’ın oyuncu isteklerine çözüm arıyor. Konyaspor karşısında alınan farklı mağlubiyette büyük rolü olan Vida, topun ağzında! Ne indirim yapıyor, ne de gitmek istiyor! Eee yılda 3.5 milyon euro alsam ben de gitmem!..
Aboubakar güven verdi
Düşünün lig başladı, Burak Yılmaz’ın yerini doldurmak için çalmadık kapı bırakılmadı, yeniden Vincent Aboubakar’a dönüş yapıldı, iyi de oldu. Çünkü Kamerunlu oyuncu, Beşiktaş’ı tanıyor, seviyor, havasını - suyunu biliyor.
Konya maçında gördük ki, Aboubakar fiziksel olarak hazır, belli ki çalışmalarını sürdürmüş.
Kartal’a özellikle gol yollarında büyük katkısı olacak, Burak Yılmaz’ın boşluğunu dolduracaktır.
Farklı Konyaspor yenilgisi, bireysel hatalar sonucudur, o şahıs kendini iyi bilir!
Peki fark yedi diye Kartal bitti mi?
Elbette hayır, Sergen hoca bu takımı toparlar, yarışın içinde tutar, merak etmeyin!
GÜZEL SÖZLER
“Ölmek için doğmuştur ya insan, o yüzden her yağmur sonrası toprak kokusunu sever...’
TOLSTOY
Erol Bulut doğru kadroya çok yakın
Rotayı Fenerbahçe’ye kıralım biraz... Derbide Galatasaray’dan çok, transfer şampiyonu Fenerbahçe’yi kantarıma çıkardım. Bu ekonomik krizde 14 yeni futbolcu almak kolay mı, elbette zor. Ne var ki asıl zorluk bundan sonra başlıyor.
Niye mi?
Böylesi bir kadro derinliği olan takımı verimli hale getirmek, şampiyonluk kulvarına sokmak deneyim, bilgi, birikim işidir. Teknik direktör Erol Bulut, çıraklık dönemini çok gerilerde bıraktı, o artık usta, mastırını da Fenerbahçe’de yapacak.
Tamam pandemi nedeniyle taraftar baskısı yok, ama camia artık Fenerbahçe’den şampiyonluk bekliyor. İşte asıl gizli baskı da burada yatıyor!
Şöyle kadroya bakıyorum maşallahı var, neredeyse iki takım çıkar hani! Bütün sorun taşları yerine oturtmaktan geçiyor. Yani devamlılığı olan, birbirini tamamlayan, takım savunmasını dört-dörtlük yapan, ideal 11’den söz ediyorum.
Erol Bulut hoca, lige renk ve rekabet getiren bu yarışmacı kadroyu ha buldu, ha bulacak!
Valla seyircisiz de olsa, her geçen hafta çekişmeli, futbol kalitesi yüksek maçlara tanıklık edeceğiz. Baksanıza Süper Lig’in yeni yüzleri dur-durak bilmiyor, puanları bir bir topluyorlar.
Ne kavgası ‘çıt’ çıkmadı
Sosyal medyayı elbette izliyorum, farklı Konyaspor yenilgisinden sonra soyunma odalarında neler - neler olmuş da haberimiz yok! Efendim, Sergen hoca ile Vida birbirine girmişler meğerse! Hem de yumruk, yumruğa!
Vayy anam vayyy!
İnanmadım, çünkü Sergen Yalçın’ı iyi tanıyorum. Ne var ki, hani ne olur olmaz, araştırdım. Bırakın kavgayı, maç sonrası soyunma odasından ‘çıt’ çıkmadı, ‘çıt’... Hani insanlar skora göre senaryolar üretebilir, yazabilir, ama bu kadar da uçulmaz ki kardeşim!
Bu oyunda adrenalinin ne kadar yüksek olduğunu biliyoruz, o anda yapılacak eleştiriler, ortamı gerer, tatsız olaylara neden olur! Ki, Sergen hoca maçtan sonra hiçbir eleştiri yapmadı, yapmaz da. Çünkü o psikolojiyi ondan daha iyi kimse bilemez.
Elbette eleştiri olacak, ama onun günü ve zamanı var. O gergin havanın soğumasını bekler teknik adamlar.
Bildiğim kadarıyla çarşamba günleri futbolcularla toplantı yapılıyor, bir önceki maçın analizi masaya yatırılıyor.
Sergen hoca bu toplantılarda bire bir eleştirilerini de sıralıyor merak etmeyin. Maç bitiminde ne dedi Sergen hoca; “Sahanın içine fazla girmek istemiyorum...” Yani, futbolcularını o anda korudu, taraftarın önüne atmadı, atmıyor... İşin doğrusu da budur.
Bayern ve City fark yemedi mi!
Hadi Beşiktaş’ı geçtik, peki son şampiyon Başakşehir’e ne demeli? Üç maçta sıfır çekti, en alt sıraya demir attı! Onlar ne yapsın? Bu oyunda büyük takımlar yenilmez diye bir kural mı var?
Hangisini örnek versek?
Almanya ve İngiltere ligleri... Koskoca Bayern Münih’in deplasmanda Hoffenheim’e 4-1 yenilmesine ne diyeceğiz?
Ya da savunma hattına yüz milyonlarca euro transfer yapan Manchester City’nin evinde Leicester City’ye 5-2 mağlup olmasına hangi pencereden bakacağız?
Bu tip skorlar bu oyunun genlerinde var.
Haaa sürpriz mi, iş kazası mı, adını ne koyarsanız koyun. Futbolu bu güzel yönleriyle sevmiyor muyuz?