Transfer şampiyonu Fenerbahçe’nin üstünde şu sıralar ‘Kara Bulutlar’ dolaşıyor! Erol Bulut sorgulanıyor, geleceği tartışılıyor, masaya yatırılıyor!
Ne oluyor yahuuu? Daha ligin 12. haftası oynandı, Fenerbahçe 23 puanla 3. sırada. Kalan 28 haftayı ne yapacağız, yok mu sayacağız, torbadaki 84 puanı çöpe mi atacağız?
Yapmayın, etmeyin, eleştirirken elinizi vicdanınıza koyun, ağacı kökünden sökmeyin! Sportif Direktör Emre Belözoğlu’nun olduğu yerde grupçuluk ya da disiplinsizlik olmaz, o buna izin vermez. Sanırım Bulut’un yenilgiler sonrası yaptığı açıklamalar camiayı rahatsız etmiş. Evet, Erol hocanın açıklamalarında ‘tezatlar’ var, doğru. Zaten medyada en çok tepki alan da bu açıklamaları oldu.
Ama şunu da unutmayalım ki, her teknik adamın bir tarzı vardır, bundan da pek geri adım atmazlar! Erol Bulut, öyle bağıran çağıran, masaya elini vuran bir fotoğraf değildir, sakindir, adamın yapısı bu. Haa soyunma odalarındaki tarzını bilmiyoruz, ama pek farklı olduğunu düşünmüyorum. Erol hocanın açıklamalarından çok, ben sahaya bakıyorum. Görünen o ki, Bulut 12 hafta geçmesine karşın takımın omurgasını oturtamadı, yenilgilerin temelinde de bu faktör yatıyor bence.
İstediğiniz kadar geniş kadroya sahip olun, eğer o takımın omurgası, yani ideal 11’ini oluşturamıyorsanız ki öyle, sıkıntılara yelken açarsınız! Her maça farklı kadro, olmazzz!
Biraz zaman tüneline girelim Beşiktaş’ın üç yıl üst üste lige damga vurduğu yılları anımsayalım, bugüne ışık tutalım.
Gordon Milne, niye başarılı oldu biliyor musunuz? Tamam kadro harika, ancak o üç yılı İngiliz hoca aynı 11’ler ile oynadı da ondan. Değişmez bir ekibi vardı, sakatlık ve cezalar olmadığı sürece o takım sahaya çıkardı. Yedek kulübesi mi? Asla isyan etmediler, sıralarını beklediler. Bu oyunun olmazsa olmazı, ideal 11 ve kadroda devamlılıktır. Kıssadan hisse Erol hocam!
Buruk ne yapsın?
Başakşehir’e ne demeli? Zirvenin uzağında, sıkıntılı bir süreç geçiriyor. Kadrosu oldukça güçlü, gelin görün ki Devler Ligi’nde kötü sonuçlar ile iç hatlara dönmenin moral bozukluğu içindeler. Ne yani, şimdi kalkıp, son şampiyon 12. sırada diye yerden yere mi vuralım? Keza Trabzonspor, onlar da geçiş süreci yaşıyor. Başakşehir bundan böyle tüm ağırlığını lige verecek, ilerleyen haftalarda her iki takımı da yarışın içinde görürsek hiç şaşırmayın. Çünkü bu potansiyel onlarda fazlasıyla var.
Çağdaş hocaya niye soru yok?
Lider Alanyaspor’un Teknik Direktörü Çağdaş Atan’ı Beşiktaş’ta futbol oynadığı yıllardan tanırım, her ne kadar birbirimize uzak olsak da, diyaloğumuz iyidir.
Erol Bulut’tan sonra takımın başına geçen Atan’ı ilk gününde aradım, başarı diledim. Elbette serde gazetecilik var, söyleşi yapma önerisini getirdim. Çağdaş hocanın, “Ağabey seni sever, sayarım, sana kuralları uygulamak da bana ters geliyor” sözleri samimi bir ifadeydi. Çağdaş hocamız şunu söylüyor, iletişim departmanını anımsatıyor, ama söz konusu ben olunca, çıkış yolu arıyor, kırmak da istemiyor.
Haklıydı Çağdaş hocamız... Alanya takımının bir numarası olmuş bir fotoğraftan söz ediyoruz. Pandemi nedeniyle uzaktan yapılan söyleşilerden açıkcası keyif almıyorum, tadı tuzu olmuyor. Alanya’nın iletişim departmanına isteğimi iletmedim, inşallah pandemi ortadan kalkar, yolumuz Alanya’ya düşer, randevumuzu alır, gideriz.
Gelelim şu son basın toplantısına... Araştırdım ve öğrendim ki o toplantıda iki gazeteci varmış, ikisi de yerel medyadan. Soru gelmeyince alındı, hatta sinirlendi Çağdaş hocamız. Valla haksız da değil, neticede Beşiktaş’ı yenmiş, lider takımın hocasından söz ediyoruz. Neden sormadılar, perde arkasını hafif araladım...
Sergen Yalçın’ın basın toplantısına geç gelmesini mazeret göstermişler, sonrasında özür de dilemişler Çağdaş hocadan. Bakın, pandemi nedeniyle uygulanan bir kural daha var.
Gazeteciler, sorularını iletişim departmanına bildirmek zorundalar, gördük ki Alanya maçında bu sorular iletilmemiş, sıkıntı da burada yatıyor, biline...
Artı pandemi nedeniyle toplantılara sınırlı sayıda gazeteci alınıyor, öncelik de ajanslara veriliyor. Salgın yüzünden ulusal medyadan maçlara pek gazeteci de gönderilmiyor maalesef, bunu da dip not olarak aktaralım...
Yalçın’ın VAR isyanı haklı
Sergen Yalçın’ın Alanyaspor yenilgisi ardından VAR ile ilgili açıklamaları gündeme oturdu, sıcaklığını da koruyor.
Ne diyor Sergen hoca;
“VAR’ın kime çalıştığı belli değil. Verilen, verilmeyen penaltılar olacak iş değil. Futbol doğallığını kaybetti. VAR’da oturan arkadaşların eline geçti. Hakemler çok kötü, biz sadece rakiplerle oynamıyoruz...”
Valla Sergen hocanın bu isyanının çoğuna katılmamak mümkün değil. Bu oyunun doğasıyla ne kadar oynarsanız, o denli başınıza iş alırsınız!
VAR’ın nerede, ne zaman devreye gireceğini dahi beceremiyoruz! Niye VAR getirildi, hiçbir takıma haksızlık olmasın diye... Görüyoruz ki, VAR öyle sanıldığı gibi ülkemizde tıkır - tıkır işlemiyor!
“Bence VAR’ı kaldırın. Hakemler hata yapsınlar, razıyız” diye ekliyor Sergen hoca. Yerden göğe haklı, futbol doğal rayından çıktı, VAR nedeniyle sağa sola savruluyor! Tecrübeli hoca kaldırılsın diyor, kendince haklı olabilir. Olur mu, olmaz mı, bilemiyorum. Çünkü IFAB, VAR’ı getirdi, kararı da ülke federasyonlarına bıraktı. Üst seviyedeki ülkelerin birçoğunda bu uygulama var, bazılarında ise olmadığını biliyoruz. Kaldı ki uygulanan ülkelerde VAR hataları pek gündeme gelmiyor, tartışılmıyor, çünkü hataların oldukça uzağındalar.
Bu da şu demektir; biz bu uygulamayı beceremiyoruz arkadaş, beceremiyoruz! Elimize gözümüze bulaştırdık, MHK’nın başı dertten kurtulmuyor, hedef tahtasından aşağı inmiyor!
Sergen Yalçın’a kızmak, eleştirmek yerine onun bu sesine kulak vermek gerekir. Eyyy o koltuğa atanan VAR hakemleri, artık şu bariz hatalardan kurtulun, işinizi dört dörtlük yapın, gündemi işgal etmeyin! Biz eleştirmekten bıktık, maşallahınız var, sizler hata yapmaktan bıkmadınız!
MHK, VAR’ın başına oturtacağı hakemler konusunda daha seçici olmak zorunda... Bilgi birikimi yüksek, kritik pozisyonları adalet süzgecinden geçirecek hakemlere gereksinim var, hatta şart.