Bu oyunun kurallarını IFAB (Uluslararası Futbol Birliği) belirliyor. Elbette FIFA ile dirsek temasındalar. IFAB yönetiminde; hakemler, hukukçular ve sağlıkçılar yer alıyor. Bu kurul tarafından hazırlanan kurallar, birliğe bağlı tüm federasyonların elinde... O kitapçıkta ne yazıyorsa, ona herkes uymak ve uygulamak zorundadır.
Kaldı ki kural kuraldır, çifte standart asla olmaz... Öyle ‘birine var, diğerine yok’ düşüncesine asla yer yoktur! O kurallar öyle laf olsun diye kitapçığa konmadı!
Efendim bu hatırlatmaları yaptıktan sonra dönelim asıl konumuza, Galatasaray-Gaziantep maçına... Hakem Alper Ulusoy, vahiy mi geldi ne, bir anda 6 saniye kuralını anımsadı! Hiç kimse Ulusoy’un bu kararına isyan edip, yan yollara sapmasın arkadaş! Ne var ki, aynı Ulusoy ilk yarıda Günay’ın topu 14 saniye sonra oyuna soktuğunun farkına varmadı, varamadı belki!
5 Şubat’ta yine bu köşede ‘6 saniye bitti mi?’ başlıklı yorumumda bu konuyu işlemiştim... Niye bu kural var? Kaleciler zamandan çalmasınlar, ‘top oyunda uzun süreli kalsın’ diye... Gelin görün ki, bu kurala çıktığından bu yana, ne uyanı var, ne de uyarını! Kalecilerin bir topu evine götürmedikleri kalıyor! Alper Ulusoy, uzun süredir kulak arkası edilen, ‘buzdolabında’ bekletilen 6 saniye kuralını uygulamaya soktu, yerden göğe kadar haklıydı... Ancaaak Günay’ın 14 saniye sonra topu oyuna soktuğunu pas geçmesi, çifte standarttır! İşte Galatasaray’ın haklılığı da burada yatıyor. Tabii ki Ulusoy, o endirekt vuruşu verirken, penaltı olacağını önceden kestiremezdi herhalde!
Lafı eğip bükmeden, yan yollara sapmadan, dileriz Alper Ulusoy’un bu kararı diğer hakemlerimize ders olur... Tabii ki, çifte standart olmayacak, onu görüyor veriyorsan, diğerini de göreceksin arkadaş!
Bir başka ‘skandal’ ise bana göre, kalecilerin kullandığı degajlarda yatıyor! Tüm maçlara bakın, çok sayıda kaleci degajlar sırasında ceza alanı çizgisinden dışarıya taşıp, topu oyuna sokuyor! Bu ihlal bazen yarım bazen ise bir metreyi buluyor! Maalesef yardımcı hakemlerimiz de bu konuda kış uykusundalar hala! Kural endirekt vuruşu gerektiriyor, o da rafa kalkmış durumda! Biliyorum ki, hakem seminerlerinde kurallar en ince ayrıntısıyla anlatılıyor anlatılmasına da, ‘bir kulaktan giriyor, diğer kulaktan çıkıyor’ misali!
Kılavuz istemez
Futbol sürprizler oyunudur, hiçbir şeyi önceden kestiremezsiniz! Hele hele sakatlıklar, kart cezaları hiçbir teknik adamın öngöremediği gelişmelerdir. Örneğin Muslera, neredeyse 8 ay yok. Luyindama’nın çapraz bağları koptu, ardından Marcao sakatlandı ve Aslan’ın savunması adeta çöktü! Eee bir de kırmızı kartlar var, Adem Büyük ve Ahmet Çalık.
Maalesef bu oyunda yukarıdaki faktörler nedeniyle evdeki hesap, bazen çarşıya uymuyor! Gaziantep beraberliği Aslan’ın şampiyonluk umutlarını zora soktu, hatta ‘bitti’ dersek çok abartmış olmayız.
Galatasaray’ın geriye düşmesinde diğer bir faktör ise Falcao’nun formsuzluğudur! Transferinde ödenen para, dudak uçuklatıyor arkadaşın! Gelin görün ki, Aslan’a bir milim katkısı yok! Golcü olarak alındı, krallık yarışmasında ilk 10’un içinde bile yok! Falcao, bırakın Aslan’a katkısını, parasal yönden takım içindeki dengeleri de alt üst etti! Galatasaray artık görünen köydür, kılavuz istemez!
Muriç’e ne oldu?
Fenerbahçe’de işler bir türlü rayına oturmuyor. Başkan Ali Koç ve yönetimi, takımın ligdeki negatif tablosu nedeniyle köşeye sıkışmış durumda! Yönetim kanadı artık yeni sezona odaklanmış durumda, ligin bitimine 6 hafta kala dış transfer için düğmeye bastılar. Neticede futbol bu, her takım böyle sıkıntıları yaşar, doğaldır.
Benim kafama takılan ise Vedat Muriç’in durumu... Ligin ilk yarısında oynadığı futbol ve attığı gollerle Avrupa takımlarının radarında yer alan Muriç’e ne oldu? Krallık yarışında ilk üçte ama gelin görün ki, o silah artık tutukluk yapıyor, Fenerbahçe’nin ofanstaki sıkıntılarına çare olamıyor! Tabii ki bu takım oyununda kalkıp faturayı sadece Muriç’e kesemeyiz! Kanarya’nın savunmasına bakın, tel tel dökülüyor, asıl çöküşün nedeni de bu alanda yatıyor!
Başakşehir’e yaradı
Süper Lig’de bitime 6 hafta kaldı, zirve yarışı kora kor geçiyor, bunu görüyoruz... Başakşehir ve Trabzonspor zirvenin iki ortağı, Sivasspor da bu ikilinin peşini bırakmıyor. Özellikle Başakşehir ve Trabzonspor rakiplerine oranla daha iyi futbol oynuyor. Ancak Başakşehir’in bir avantajı var, o da kadro derinliği... Beş oyuncu değişikliği en çok onlara yaradı... Düşünün, Demba Ba çıkıyor, Robinho giriyor. Trabzonspor’da bir Sosa’nın yokluğunun takımı ne kadar olumsuz etkilediğini görebiliyoruz. Neyse ki Sörloth var, krallık yarışında 1 numara... 19 gol, artı 8 asist... Atamıyorsa asist yapıyor. Norveçli forvet bu müthiş yarışta bordo-mavili ekibin en büyük kozudur.
Gökhan gerçeği
Beşiktaş’ta bir Gökhan Gönül gerçeği var, adam 35 yaşında... Bir insan nasıl bu kadar özveriyle oynayabilir arkadaş? Denizlispor karşısında bırakın iyi oynamayı, attığı gol var ya, bu gol maçın kırılma noktasıdır, Kartal’ın farka kanat çırpmasında en büyük faktördür. Sahada kaldığı sürece bir insan disiplinden bir milim olsa uzaklaşmaz mı? Nasıl başlıyorsa, öyle bitiriyor, örnek olmaya devam ediyor. İçerisi dışarısı da fark etmiyor, giydiği formanın hakkını veriyor. Demem o ki, böylesi bir yeteneği, örnek futbolcuyu kaybetmemek gerekir... Bilmem anlatabildim mi?
Güzel sözler
“Uğraşamam dünüm ve dünümdekilerle. Ben yarına bakarım yanımdakilerle...”
CEMAL SÜREYA