Brezilya şansımız pamuk ipliğine bağlı... Ortada bir şansımız varsa ki, var, şartlar ne olursa olsun sonuna kadar kovalamak zorundayız. Yetenekli ve de iyi bir kadroya sahibiz. Ne var ki, eleme maçlarında bu özelliğimizi maalesef skor tabelalarına bir türlü yansıtamadık. Olmadık maçlarda olmadık sürpriz punlar kaybettik, yenilgiler aldık. İşin özeti şansımızı mucizelere bırakırken, özgüven duygumuz da yerle-bir oldu.
Özgüvenin olmadığı yerde hele hele şansınız mucizelere kalmışsa, vay halinize!
Andorra, Romanya, Estonya ve Hollanda maçları öncesindeki son provada Gana karşısında iki farklı Milli Takım izledik.
Dünya sıralamasında 24.sırada yer alan Gana önünde ilk yarıda takım olarak iyi oynadık. Rakibe çok ciddi pozisyon vermedik, oyun disiplinimizi iyi koruduk, iyi motive olduk. Bu özelliklerimizi pozisyon üretimine de harika yansıttık. İki gol attık, üç net pozisyonu da kaçırdık.
İkinci yarıda rakibin oyuncu hamleleri, bizim fiziksel olarak oyundan düşmemiz, Gana’nın işine yaradı ve kalemizde iki gol gördük. Moral - motivasyonumuz da bir anda sıfıra indi! Takım olarak Gyan’ı bir türlü durdurmayı da beceremedik! Size kızalım mı, kızmayalım mı, doğrusu biz de şaşırdık! Eee ilk yarıda attığınız kadar kaçırırsanız, olacağı da buydu!
Neyse ki bu bir hazırlık maçı, dünyanın sonu değil elbet... Ancak, Eylül ve Ekim aylarında dört kritik maç sizleri bekliyor. Bizler uçurumun kenarında dolaşmayı seviyoruz!
Zor ama imkansız değil arkadaşlar... Elemelerdeki negatif fotoğrafın tek sorumluları sizlersiniz. Yani yükünüz ağır, onun içindir ki, pes etmek yok...
Şansınız bol olsun...
Gelelim Burak Yılmaz’a... Galatasaray’da yedek kalmanın verdiği müthiş bir moral bozukluğu içinde olduğunu gözlemledik. Yüzünden düşen bin parça! Kendi penceresinden haklı olabilir, ancak bu oyunda yedek kalma gerçeğini de unutmaması gerekir. Küsmek yerine, daha profesyonelce düşünmesi şart. Artı bu oyunda hiç kimse vazgeçilmez değildir! Ondaki bu moral bozukluğu dünkü maça da yansımadı değil... Bir gol attı, iki de inanılmaz golü kaçırdı.
Sen de pes etmeyeceksin...
Ne dersin Burak kardeş?