Tıpkı kamuoyu gibi, aylardır biz de Fenerbahçe’nin yeni teknik direktörünü merak ettik. Yönetim kanadı bu konuda çalmadık kapı bırakmadı, ama bir türlü o kapıları açamadı!
Neyse ki son dakikada yönetim bu sorunu çözdü!
Gele gele torbadan kim mi çıktı?
Tanıdık bir yüz, Vitor Pereria...
Fenerbahçe’deki karnesini de, oynattığı futbolu da yakinen biliyoruz. Ligi ikinci sırada bitirdi, bir yıl dayandı, gönderildi!
Haaa, yönetime de ‘niye aldınız?’ demek, bizi aşar, bu karara da saygı duyarız.
Pereira, ülkemizi tanıyor, havasını suyunu ve de mutfağını iyi biliyor, yabancı değil.
Bilmediği tek şey üç yılda Fenerbahçe’de yaşanan teknik adam enflasyonu, onu da sağdan, soldan öğrenmiştir mutlaka!
Pereira’nın ayağının tozuyla yaptığı açıklamalar ise bir hayli iddialı:
“Fenerbahçe’ye şampiyon olmaya geldim ve olacağım”...
Lafla peynir gemisi yürümez! Keşke yürüse sayın Pereria! İstediğiniz kadar iddialı konuşun, önemli olan icraattır, arkadaş!
İddialı söylemlerle ülkemize gelen o kadar çok yabancı teknik adam gördük ki, bir bakmışsınız pılını pırtısını toplamış, ülkesine dönmüş!
Ancak yedi yıldır şampiyonluğa ‘hasret’ bir takım ve taraftarından söz ediyoruz... Onların da sabrı taştı, taşacak neredeyse!
Haa bir de tribünler dolu olacak, baskı da ikiye katlanacak!
Demem o ki, Pereria’nın işi çok zor, hem de çokkkk!
Bu önyargı değil, tam tersi görünen bir gerçek!
Çakır, Ceferin’e takıldı!
Avrupa’daki gururumuz Cüneyt Çakır, EURO 2020 grup aşamasında Macaristan-Portekiz ve Ukrayna-Avusturya maçlarını yönettikten sonra finallere kanat çırptı. Son 16 turundaki Hırvatistan-İspanya randevusunda görev aldı, başarılı da bir yönetim gösterdi.
Çakır, ‘yola devam eder dedik, umutlandık’ fakat kesin dönüş yaptı, tıpkı onun gibi biz de şaşırdık! Anımsayın, EURO 2020 grup elemelerindeki Slovenya-Avusturya maçını yönetmişti Çakır. Bu erken dönüşün temelinde Slovenya’nın yenilgisinin yattığına dair iddialar var! Sloven Aleksander Ceferin... 14 Eylül 2016 tarihinde UEFA Başkanı seçildi. O göreve gelmesinde dönemin TFF yönetim kurulunun uğraşları hala tozlu arşivlerde yatıyor. Demem o ki bizim sayemizde o koltuğa oturdu arkadaş! Belli ki, Ceferin, Slovenya-Avusturya maçını hala unutamamış, biz değil Çakır’ın dönüşünü birçok kesim buna bağlıyor! Olur mu, valla olur, hani aklımıza da gelmiyor değil!
GÜZEL SÖZLER
“Herkes doğru insanı bulmak ister, yanılmamak için. Oysa kimse uğraşmaz, doğru insan olmak için...”
SIGMUND FREUD
Misilleme işi bitti
Yönetimlere akıl verme gibi bir derdimiz yok... Özellikle transferde kimleri alırlar, kimlere teklif götürürler, bizi zerre kadar ırgalamaz! Kantara çıkarlar, bizler de yorumlarımızı yaparız.
Ancaak, kulüplerimizin ekonomik olarak dar boğazda olduğunu biliyoruz, özellikle yabancı oyuncu transferinde milyonlarca dolar ya da euroyu çar-çur ediyoruz, kasalar giderek boşalıyor, UEFA’nın kriter radarına takılıyoruz!
Diyorlar ki Beşiktaş, Gedson, Kaan Ayhan ve Barış Alper Yılmaz için topa girdi! Vayy sen misin giren, Galatasaray da misilleme yaptı, Ghezzal’a kancayı attı!
Valla Gedson ve Ghezzal kiralık, kimsenin tapulu oyuncusu değil...Lakin bu tür olta atmalar, karşı hamleler, o futbolcuların ücretini ikiye katlar, bonservis bedelleri ise patlar!
‘Parayı veren, düdüğü çalar’ deyiminin artık yerinde yeller esiyor, bilesiniz! Böylesi negatif ekonomi tablosunda bırakın para vermeyi, çalacak ‘düdük’ bile bulamazsınız!
Bizim mutfak başkadır
Milliyet ailesinin bir ferdi olarak, o vitrinde olmanın gururunu ve onurunu taşıyorum yıllardır... Milliyet bir ekoldür, haberciliği, söyleşileriyle, yazarlarıyla ve sayfa düzenleriyle örnektir. Sporda ise ‘atlatma’ yani ses getiren haberciliğiyle gündeme damgasını vuran bu kulvarın lokomotifidir.
Bizim mutfağın önemli editörleri var, hangisini saysak... Başta müdür Tayfun Bayındır, Ediz Sırapınar, Mustafa Anıklı, Levent Kalkan, Erkan Ayraç, Celal Umut Eren ve Onur Dinçer... Ver malzemeyi, ertesi gün o vitrini izle, keyfini çıkar. Ve görsel yönetmenimiz Salih Erkan ile yardımcılarını unutursak, ayıp ederiz.
Sanmayın ki sadece muhabirler o vitrine haber taşıyor, editörler de boş durmuyor, ses getiren ‘atlatma’ işlere imzalarını atıyorlar.
Son örnek Mustafa Anıklı, nam-ı diğer Babaki... Geçtiğimiz hafta yine iki ‘atlatma’ haberiyle gündemi belirledi, ses getirdi.
Biri, ‘Sahte’ hakeme ‘dublör’ atlet’...Diğeri ise , ‘Tahkim Galatasaray’ı kurtardı’...
Takım arkadaşım Cemal Ersen, Babaki’yi köşesinde kutladı, ben de sıramı bekledim, o fırsatı yeni buldum. Haberci olduğum için, bu tip ‘atlatma’ işlere imza atan, gündemi belirleyen takım arkadaşlarımla hep gurur duydum, duymaya ve bu köşede onları yazmaya devam edeceğim...
Bir stoper, iki golcü
Şu sıralarda Beşiktaş sevdalılarının en büyük derdi, transfer! ‘Abi bugün ne var transferde? Beşiktaş kimleri alacak?’ soruları gırla gidiyor.
Bakın arkadaşlar, özellikle yabancı oyuncu transferi öyle pek de kolay değil. Kılı kırk yaracaksınız, önce kasayı düşüneceksiniz, kesenize ve de takıma yararlıysa alacaksınız. Bu işler aceleye gelmez, vakit henüz erken!
Kaldı ki, Başkan Ahmet Nur Çebi, Sergen Yalçın’ın isteklerine olumlu yanıt verecek kadar da tecrübelidir. Salih Uçan ve Atiba tamam... En önemlisi Rosier ile Ghezzal olayı var. Rosier’deki adımlar olumlu gidiyor, Ghezzal’da da umut var, merak etmeyin.
Geriye ne kalıyor, bir stoper, iki kaliteli forvet.
Yazılı ve görsel medyada isimler geçiyor, olur mu, olmaz mı, bilemem, neticede transfer ekonomiyle doğru orantılıdır. Başkan Çebi, bu sınavdan da yüzünün akıyla çıkacaktır.