Bizim mesleği anlatmaya gerek yok. İnşaatta çalışmıyoruz... Ne var ki, zihinsel yorgunluk üst seviyededir. İstanbul gibi büyük bir metropolde yaşıyorsanız, stres ikiye katlar, benzetme yerindeyse bunalıma girer insan. Bu yorgunluğu öyle uyumakla falan atamazsınız. Çaresi o kentten bir süreliğine uzaklaşmak, tabiatla iç içe, kuş sesleri arasında, huzur dolu yerler seçmektir.
Biz de fırsat buldukça Saros’a yelken açıyoruz, hele hele eylül ve ekim aylarında yeşille kaplı, balığıyla ünlü Saros Körfezi’nde yılın yorgunluğunu atıyoruz. Yüzmek (fobim var), yürümek, yorgun beyinler için en iyi vitamindir. İnsan kalabalığından uzak, burada zihinsel yorgunluğumu resetliyorum adeta.
Elbette çalışmanın insan hayatında ne denli önemli oluğunu biliyorum. Çalışmak, bir çeşit bunama olan alzheimer riskini de artırmadığı gibi, beyne egzersiz yaptırıldığı için bu hastalıktan koruyucu etkisi yapar.
Lafı fazla uzatmayalım, ben de 10 günlüğüne Saros’a geldim, Fenerbahçe-Beşiktaş derbisini eşimle birlikte Evreşe’de mütevazı bir balıkçı da izledim. Sadece iki rengi tutanlar değil, Galatasaraylılar da vardı aramızda. Hele bir komşum var ki Halil Yurt, fanatik ötesi! Bir gün önce de Akhisar-Galatasaray maçını yine aynı mekanda izledik birlikte... Maç başlamadan Halil abi, “3-0 biter” dedi, döndüm yan gözle ona baktım. Olabilir, ne de olsa fanatik...
Maç bitti, bu kez ona döndüm, “Valla helal olsun sana... Skoru bildin ama tersi çıktı” diye takıldım. Halil abi, küplere bindi, ardından ekledi: “Yahu arkadaş, Şampiyonlar Ligi’nde 4 gol atan bu takım, nasıl gider, Akhisar’dan üç gol yer.” Eeee görüyoruz ki, artık iç kulvarda makas açılmıyor, tam tersi daralıyor giderek. Dememiz o ki her takım her takımı yener, büyük de olsa fark etmiyor.
Mücadele umut oldu
Gelelim derbiye, valla beklentilerimin üzerinde sıkı bir maç oldu, kişisel olarak keyif aldım. Elbette baskılı oynayan Fenerbahçe idi, ancak bu baskı eğer gollerle taçlandırılamıyorsa, neye yarar ki? Fenerli futbolseverler, takımlarından fazla umutkar değiller. Ancak derbide ortaya koydukları mücadele alkışa değerdi. Taraftarlar, şimdilik bu mücadeleye bel bağladılar.
VAR devreye girmez
Gelelim derbi de tartışmalı iki pozisyona... Efendim, Tolgay’ın ikinci sarıdan atılması gerektiğini savunanlar çoğunlukta... Ancak bunu savunanların unuttuğu bir şey var, o pozisyon umut vaat eden bir atak değil, niye sarı? Gelelim Atiba-Ayew pozisyonuna... Evet top Atiba’nın eline değiyor. Ancak ortada bir pozisyon... Daha ilerisi yorum meselesi, hakem öyle yorumladı.
İşin açıkcası pozisyon SİYAH-BEYAZ değil. Haaa VAR niye devreye girmedi, gibi tartışmalar da var. Bu tip yoruma açık pozisyonlarda VAR devreye girmez, yani son karar hakemindir.
Karşı değilim
VAR, bu oyunun ruhuna ters...Ne var ki, öyle külliyen de karşı değilim açıkçası... Örneğin, Trabzon maçında Rodallega’nın attığı gol öncesi Burak Yılmaz topu elle indiriyor. VAR’ın varlığı bu ince pozisyonlar için harika... En azından adalet dağıtıyor.
Hazır Trabzon-Göztepe maçından söz açılmışken, Burak Yılmaz olayına da değinmek de yarar var. Sıkıntılı bir süreçten sonra yeniden arkadaşlarıyla birlikte oldu. Burak’ın gol yollarındaki yeteneğine yineleyecek değiliz. Gel-gitler yaşadı, neyse ki iç barış sağlandı. Teknik direktör Ünal Karaman, onu kazanmak adına iyi bir hamle yaptı, doğru... Ne var ki, Burak Yılmaz’ı kazanırken, Rodallega’yı da kaybetmemek şart. Artı, ikisi de bir arada oynar. Üstelik iç sahada oynuyorsunuz, niye tek forvet? Oldum olası büyük takımların tek forvetli taktik anlayışına takıntılıyım. Elindeki kozunu yedek kulübede tutmanın doğruluğunu kim savunabilir?
Öfkeye fren koymak
Arkadaş derbi bitmiş, Caner Erkin’in hakem Fırat Aydınus’a itirazlarını sürdürmesine anlam veremedim! Biliyoruz, yeteneklisin, oynadığın kulvarı müthiş verimli kılıyorsun. Ancak hırsının önüne geçemiyorsun, öfkene fren koyamıyorsun! Bu oyunda öfke kontrolü çok önemlidir. Dememiz o ki, profesyonel futbolcu olarak sahada kalacaksın, arkadaşlarını yalnız bırakmakmayacaksın. Kaldı ki, hakem yanlış veya doğru kararını vermiş, geriye dönüş olmayacağını cümle-alem biliyor!
Işıklar içinde uyu Kahraman abi
Sevdiğimiz ve kaybettiğimiz insanların ardından yazı yazmak zorlukların en büyüğüdür benim penceremden. Kahraman (Bapçum) abi ile tanışıklığım yıllara dayanıyor. Milliyet’teki birlikteliğimiz ise 1985 yılı... Duruşuyla, bilgi-birikimiyle, müthiş saygıyı hak eden, bizim kulvarın efsane isimlerinden birisiydi Kahraman abi. Onu da sevdiklerimizin arasına uğurladık. Işıklar içinde uyu Kahraman abi... Unutmayacağız, unutturmayacağız.