MHK eski Başkanı Yusuf Namoğlu baskılara dayanamadı, istifasını verdi, gitti. Sıkıntılar bitecek mi? Asla... Valla arkadaş, kokartlısı, kokartsızı böyle hatalı düdükler, haksız kararlar verdiği sürece, üstelik VAR’a rağmen, hakemler gündemden asla düşmeyecek!
Alın size Antalya-Başakşehir maçı... Hakem FIFA kokartlı Mete Kalkavan... Müthiş kötü bir yönetim ortaya koydu, gündeme oturdu! Doukara’ya iki kişi birden yüklendi, penaltının babası... Kalkavan devam ettirdi!
VAR’dan tık yok, var da belki bizim haberimiz yok! Adam, “Taç benden çıktı” diyor terse veriyor. Üstüne üstlük bir de itiraza sarı kart çekiyor. Yuhh ki, yuhhh! Robinho, atılması gerekirdi, atamadı!
Stadın her tarafını VAR’la döşeyin, üç yerine on üç hakem koyun hiç bir şey değişmeyecek, biz yorumculara hep iş düşecek!
Namoğlu gitti, yerine Sabri Çelik geldi. Dakka bir sağ olsun hakemlerimiz ona ‘hoş geldin’ dediler! Dememiz o ki, kim gelirse gelsin, hakemlerimiz değişmeyecek, maçın önüne geçecekler! Tam VAR geldi, haksızlıklar ortadan kalkacak, hakemlerimiz sahada ‘adalet’ dağıtacak dedik, hay demez olsaydık, görüyoruz ki değişen bir şey yok!
Namoğlu ve arkadaşları sizin yüzünüzden çekip gitti, sıra Sabri Çelik’e geldi!
Görüyoruz ki, Çelik’in listesi çok deneyimli eski hakemlerimizden oluşuyor. Onlara başarılar diliyoruz. Lütfen hiç olmazsa sizler şu VAR’a işlerlik kazandırın. Masa başındaki yeterli olamıyorsa, siz devreye girin.
Kapanmış yarayı kaşımayın
Bundan yıllar önce, spor müdürümüz Tayfun Bayındır ile Brezilya’ya gittik, spor fuarı etkinliklerine katıldık. Efendim, Rio’da gerçekleşen fuarın kapanış kokteyline Alex ile Mehmet Aurelio da katıldı. Valla kimse yanlış anlamasın ama en büyük ilginin Mehmet Aurelio’ya olduğunu gözlerimle gördüm. Sadece ben değil, katılımcıların da gözlerinden kaçmadı.
Alex’in Fenerbahçe’ye katkılarını biliyoruz, sarı-lacivertli ekibe çok maçlar kazandırdı, önemli işlere imza attı. Kalkıp, onun katkılarını silip atacak halimiz yok. Heykelini bile diktiler. Haaa bunları yaparken de cebine milyonlarca dolar koydu, ülkesine döndü.
Nereye varmak istiyoruz, Alex gideli yıllar oldu, hâlâ gündemden düşmüyor! Üstüne üstlük Süper Lig’de sıkıntılı süreç geçiren Fenerbahçe’nin Konyaspor maçı öncesinde bir anda gündemi değiştirdi arkadaş. Kendisi mi geldi, getirildi mi onu bilemem. Ama yanlış bir zamanlama! Üstelik Konyaspor’un başında Aykut Kocaman... Bu ne tesadüf arkadaş? Aykut hocayla niye karşı karşıya getirilir, anlamakta zorlanıyorum! Geldi de ne oldu, Fenerbahçe yine puan kaybetti, üstelik sahasında!
Olan olmuş, geçmişi bugüne taşımak, kapanmış yarayı kaşımak, kime yarar sağlar?
Çanlar kimin için çalıyor?
Onca yıldır bu kulvardayım, böylesi bir lig görmedim. Zirve yarışı malum, dört takım arasında geçecek gibi görünüyor. Başakşehir önde, Galatasaray ve Beşiktaş pusuda... Yeni Malatya ve Konyaspor umut peşinde, şimdilik klasmana girmenin uğraşları içinde... Burası tamam, ya aşağısı... İşte orası çok enterasan.
Akhisar’ın puanı 18 ve ligin dibinde... Biraz yukarıya çıkalım, puan farkları öyle aman aman değil, üç maç üst üstte kazanan, alttan yukarı çıkar. Dememiz o ki, Akhisar ile 10.sırada yer alan Alanyaspor ile puan farkı on. Kayseri, Rizespor, Göztepe, Bursaspor, Fenerbahçe ve Erzurumspor için tehlike geçmiş değil, tam tersi çanlar onlar için de çalıyor. Bu tabloda ortaya çıkıp, “şu takım düşer” diyebilir miyiz, asla...
İşin özeti, ligin altında yangın var yangın... Siz deyin dokuz, biz diyelim on takım, rahat değil, diken üstündeler!
Aman saçı bozulmasın!
Galatasaray’ın Kasımpaşa’dan 10 milyon euroya renklerine bağladığı Diagne’yi her hafta radarıma aldım, sürekli onu izliyorum. Hani bir laf vardır, “Küçük takımların, büyük futbolcuları” diye... Bundan Kasımpaşa’yı hafife aldığım, ya da küçümsediğimiz anlamı çıkarılmasın.
Anadolu’dan büyük takımlara gelen golcülerin ne hallere düştüğünü biliyoruz. Sıcak örnek, Vagner Love... Alanya’da leblebi gibi goller atan Love, hayal kırıklığı yarattı, yollar ayrıldı.
Eğri oturacağız, doğruyu söyleyeceğiz arkadaş... Büyük takımlarda oynamak zordur, ustalık ister. Rakip sana kapanır, başına da bir adam verdi mi, vay haline! Tıpkı Diagne gibi... Senegalli futbolcu, Aslan’a gelir gelmez berberin yolunu tuttu, ilk işi saçını değiştirdi, farkındalık yarattı!
Valla kafasındaki saçlarda incik-boncuk var mı bilemem, varsa hakemlerimizin uyarması gerekir. Ancak gol atmaya gelince, arkadaş ortalarda yok! Diyorlar ki, “Atamıyor ama, rakip savunmayı rahatsız ediyor, arkadaşlarına koridor açıyor.”
O savunmayı rahatsız etsin diye alınmadı, gol atacak golllll arkadaş! O saçlarına gösterdiği özenin birazını gol atmaya gösterse... Artı, aman siz siz olun sevgili sarı-kırmızılı futbolcular, Diagne’ye yüksek top değil, yerden paslar çıkarın! Yani kafasına atmayın, atarsanız, arkadaşın saçı bozulur!
Kalbimize kazınanlar
Yaşamımızda bazı fotoğraflar vardır. Aramızdan ayrılsalar bile gönlümüze kazınmışlardır, sökmek istesek sökemeyiz.
Fikret Ünlü, kelimenin tam anlamıyla örnek bir spor adamıydı, güler yüzlü, çevresine pozitif enerji veren, içimizden birisiydi. Bu uzun soluklu mesleğimde yollarımız sıkça kesişti, ‘merhaba’ demesi, elini uzatması buram buram sevgi doluydu, mütevazıydı, hoş sohbetti.
Abdullah Çevrim de gönül penceremden içeri aldıklarımdandır. Onun jenerasyonu farklıydı, efendiydi, hoşgörülüydü, sohbetlerine doyum olmazdı. Öyle kasıntı falan değildi. Herkes tarafından sevilir ve saygı görürdü.
Çok şanslıyım ki, hem Fikret Ünlü hem de Abdullah Çevrim gibi pozitif insanlarla tanışma, onlara güven köprüsü kurma fırsatını buldum. Her ikisine de Allah’tan rahmet, ailelerine sabırlar diliyorum, Işıklar içinde uyusunlar.