Ülke futbolumuza bir tane yabancının katkı sağladığını gösterin dişimi kıracağım arkadaş, dişimi! Alman ekolü Türk futbolunu kurtaracak diye Stefan Kuntz’u A Milli Takım’ın başına getirenlere sesleniyorum...
Ne oldu? Cebine tazminatını koydunuz, uçak biletini aldınız, ülkesine postaladınız! O gitti, şimdi İtalyan’a sarıldınız! Ne o, günü kurtarma politikasını mı devreye soktunuz? Yerli değerlerimizin kıymetini maalesef bilmiyoruz! Bu tercih onlara hakarettir, ayıptır, yazıktır!
Rıza Çalımbay başta olmak üzere, Mehmet Özdilek, Aykut Kocaman, Bülent Korkmaz, daha adını sayamadığım onca yerli hocamız varken, üstelik bunu fazlasıyla hak ediyorlar, niye yeniden yabancı getirdiniz arkadaş, niye?
Mustafa Denizli ile Fatih Terim’i ülke olarak taca attık! Şimdi sıra Şenol Güneş’e mi geldi? Efendim, Adana Demirspor yenilgisi sonrası Şenol Güneş ile Salih Uçan arasında yaşanan gerilime takmışlar, neredeyse tecrübeli hocayı ipe çekecekler!
Bakın, bir atasözümüz var; “İnsan sevdiğini yerden yere vururmuş...”
Ki, bırakın Güneş’i bizler sosyal yaşamımızda en büyük çıkışlarımızı en sevdiğimiz kişilere yaparız, yalan mı? Evde kavga etmişsinizdir ya da yakın bir dostunuzla k bunlar hayatın içinde olan gelişmelerdir. Kimle paylaşacaksınız, tabii ki en yakınınızla, yani sevdiğiniz kişilerle.
Şenol Güneş ile Salih Uçan arasında yaşanan budur. Herkes gibi Güneş hocamız da etten, kemikten oluştu, robot değil ki! Onun içinde yaşadığı acıları, sıkıntıları yok mu? Adana Demirspor maçı kaybedildi. Güneş’in psikolojisine bir de bu pencereden baksak, acaba ne dersiniz?
Efendim diyorlar ki; “Bunu Aboubakar’a yapsın da görelim...” Bir yerden vuracaklar ya Güneş’i, rotayı hemen Aboubakar’a kırıyorlar!
Bu tip yorumlara yukarıdaki atasözümüz en net yanıttır! Bakın, aynı Salih Uçan Konyaspor maçında 11’de sahaya çıktı, buna ne dersiniz? Kaldı ki Salih Uçan, Güneş’in kendisini ne kadar çok sevdiğini hepimizden daha iyi biliyor.
Eleştirebiliriz, ancak eleştirirken de ağacı kökünden sökmeyelim, tıpkı Denizli ve Terim gibi Güneş hoca bu ülkenin değeridir, unutmayalım! En azından geçmişlerine saygılı duyalım ki, sonuna kadar hak ediyorlar. NOKTA
GÜZEL SÖZLER
“Küçük harcamaları gözden kaçırmayın. Bazen küçük bir delik, koca bir gemiyi batırır.”
BENJAMIN FRANKLIN
Yabancılar kayıplarda
Şu sıralar Beşiktaş sevdalılarının ağzını bıçak açmıyor, ‘Bir dokun, bin ah işit’ misaliler! Bir Kartal’a bakıyorlar, bir de Fenerbahçe ile Galatasaray’a...
İki takım da kazanıyorlar, Kartal ise inişli-çıkışlı bir grafik çiziyor, kayıplarla zirveden uzaklaşıyor, taraftarlar geleceğe kuşkuyla bakıyor.
Valla şimdilik haklılar... Niye mi?
Fenerbahçe ve Galatasaray’ın yeni transferleri takımlarına müthiş katkı sağlıyor. Ya Kartal’ın yabancıları? Onana, Amartey, Rebic, Rashica, Bakhtiyor, Chamberlain ve Bailly... Şu ana kadar performans olarak Kartal’a ciddi bir katkısı olan var mı?
Yok gibi!...
Güneş, doğal olarak eskilere sarılıyor, ne yapsın? Tecrübeli hoca, yoğun maç trafiği nedeniyle zaman zaman kadroda rotasyona gidiyor, o da haklı, çünkü üç günde bir maç oynuyor Kartal. TFF de bu trafiği es geçiyor, dinlenmesine dahi fırsat tanımıyor!
Hazır söz Kartal’dan açılmışken, iddia ediyorum, adı kim olursa olsun, ister kokartlı, ister kokartsız, fark etmez. Öyle faüller, kartlar çıkarıyorlar ki, gözlerime inanamıyorum. İsmi lazım değil (!), suratına hiç darbe almıyor, yüzünü tutuyor, kendisini yerden - yere atıyor, faulünü de alıyor, yani hakemi aldatıyor! Bu tip oyuncular liglerimizde çok var, alışkanlık haline getirdiler, onlara dur diyecek, kuralları uygulayacak yürekli hakemler aranıyor.
Bence hiç sakıncası yok
Can Çobanoğlu, Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi’nin akrabası, kaldı ki kulüpte hiç resmi bir görevi de yok. Akrabası olan Başkan Çebi’yi arada sırada ziyaret etmesinde ne sakınca var? Kaldı ki Çobanoğlu’nun Galatasaraylı olduğunu da bilmeyen de yok. Gelelim Çobanoğlu ile ilgili eleştirilere...
Bakın geçmişte A Milli Takım menajerliği yapmış bir isimden söz ediyoruz. Demem o ki, Can Çobanoğlu, bir spor adamıdır, her kulübe yakınlığıyla tanınır, gerek başkanlarla, gerekse futbolcularla iyi bir diyalog içindedir. Nerede görülürse görünsün, benim için asla sakıncası yok. Neticede yıllardır bu kulvarın içinde, renk ayırımı yapmaz, yorumlarında da objektiftir.