Fatih Terim hocamızın geçmişi başarılarla dolu...
Bir kupa var ki, çok değerli:
UEFA...
Apoletleri yıldızlarla kaplı, neredeyse yer kalmadı.
Bunların gizlisi, saklısı yok, biliniyor.
Ve bu anlamda saygıyı da, övgüyü de hak ediyor Terim...
Ancaak, ömür boyu geçmişinizdeki başarılarınızla yaşayamazsınız!
Sadece futbol mu?
Elbette hayır... Her iş alanı için geçerlidir bu...
Örneğin bizler, yani gazeteciler...
Çok başarılı gazeteci, bu anlamda ödül avcısı da olabilirsiniz.
Sıkıysa bir haberi atla, vay haline...
O ödüller unutulur, kovulacak noktaya gelirsiniz!
Böyledir bu işler...
Dün, yoktur sizin anlayacağınız!
Bizler sokaktayız, halkın arasındayız gerek siyaset, gerek ekonomi, tabi ki spor sohbetleri ediyoruz insanlarla...
Bir dostum var Gelibolu’da...
Burak Göksel, ailece sıkı bir Galatasaray sevdalısı...
Hele bir oğlu var ki, inanılmaz sevimli ve de zeki...
Tuğra’yı Beşiktaşlı yapmak için az mı uğraştım, Nuh diyor, Aslan’dan vazgeçmiyor!
Dönelim Burak Göksel’e... Galatasaray’ın bugünkü fotoğrafıyla ilgili harika bir yorum yaptı, paylaşmasam ayıp olur:
“Fatih Terim’e saygım sonsuz... Amaaa sen Morutan (22), Cicaldau (24). Halil (21), Kerem (22) ve Barış’la (21) rotasyon yapamazsın. Avrupa’da millet 10 günde 4 maç yaparken, biz Galatasarayız, şikâyet etmeden devam edeceksin. Taraftarım, bekleme lüksüm yok. Ligde, Avrupa’da yenmek zorundasın, çünkü sen Galatasaraysın. Yılların idolü, yılların İmparator’u bu kadar bahanelere sığınmamalı.”
Burak haksız mı?
Taraftar düne değil, bugüne ve yarına bakıyor. Görüyoruz ki geçmiş de kurtarmıyor artık! Tribünlerde sürekli protesto, sürekli ıslıklar aldı başını gidiyor!
Fatih hocamızın, Göztepe maçı sonrasında, “Son zamanlardaki gidişat bana başka şeyler düşündürüyor. Kendimle ilgili de, Galatasaray’la ilgili de” şeklinde ilginç cümleler kurdu.
Hadi buyrun, buradan yakın!
Ne demek istedi? İşin yoksa uğraş dur arkadaş!
Lastik gibi, çek nereye çekersen!
Hocam şu cümleleri açsan da bizi uğraştırmasan ne güzel olur!
Espriyi bırak işine bak
Şenol Güneş’in yerine A Milli Takım’ın başına getirilen Stefan Kuntz, Dünya Kupası elemelerinde hasar alan gemiyi yürütür mü, yoksa karaya mı oturtur, bilemiyoruz!
Önyargılı değilim, olanları da hiç sevmem.
Ancak Stefan Kuntz’un ilk basın toplantısında Sergen Yalçın ile ilgili yaptığı yorumlara takıldım.
Ne demişti?:
“Sergen Yalçın’ı teknik direktör olarak gördüğümde kahkaha attım. Sergen ile ilgili olarak neden güldüğünü söyleyeyim. Sergen’in hocalık döneminde en üstün değerinin disiplin olduğunu duydum. Sergen Yalçın hayatımda oynadığım en iyi orta saha oyuncusuydu. Onun hayatında en önemli şeyin disiplin olduğunu söyleyemem.”
Sen de futbolcuydun, geldin teknik direktör oldun. Biz de sana mı gülelim?
Sergen top oynarken disiplini sevmezdi, biliyoruz. Belki şimdi seviyordur nereden biliyorsun?
Disiplinin olmadığı yerde başarı olmaz, biliyorsun...
Peki, Sergen çifte kupayı nasıl kazandı sence?
Bunun içindir ki, daha yeni geldin, dakka bir, espri de olsa bu tip söylemlerden kaçın. Zor bir görevin var, işine odaklan!
Aynı tas aynı hamam
Süper Lig’de 7 haftayı geride bıraktık. Görüyoruz, hakemlerimizde bir milim düzelme yok arkadaş... ‘Aynı tas, aynı hamam’ misali!
Oldum olası çifte standarda karşıyım. Ortada bir kural var, öyle herkes kafasına göre yorumlarsa ipin uçu kaçar, kaçıyor da!
Biliyorum ki MHK, her seminerde özellikle şu uzatmalar konusunda ciddi uyarılar yapıyor. Yapıyor yapmasına da, bir kulaktan giriyor, diğer kulaktan çıkıyor. Standardı bir türlü tutturamıyorlar, kafalarına göre takılıyorlar.
Alın iki örnek biri Cüneyt Çakır, diğeri Ali Palabıyık...
İkisi de elit hakemlerimizden...
Gelin görün ki ikisi de uzatma bölümlerinde çifte standart uyguladılar.
Çakır, kaleci topu oyuna soktu, zart diye bitiş düdüğünü çaldı!
Olmadı Çakır hocam olmadı!
Top oyunda artık, geriye dönüşünü bekle, acelen ne?
Ali Palabıyık...
5 dakika uzattı eyvallah, ancak nerdeyse 1.5 dakika fazla oynattı.
Yani gol oluncaya kadar düdük çalmadı arkadaş, sanırsınız ki golü bekledi!
Hangisi doğru? Çakır’ın mı, Palabıyık’ın mı?
Bir de şu zamanda çalma olayı var ya; bu konuda baş aktörler kaleciler değil mi?
Önde olan takımın kalecisi topu oyuna sokmamak adına olmadık yollara başvuruyorlar, hakemlerimiz ise ‘uyarmakla’ yetiniyorlar.
Ne uyarısı kardeşim?
Kaçıncı dakika olursa olsun, bas sarı kartını... Niye bekliyorsun arkadaş?
Bak bakalım o kaleciler bir daha yan kulvarlara saparlar mı? Eee siz uyarmaya, onlar da zamandan çalmaya devam etsin!
VAR mı?
O cephede de değişen bir şey yok. Bıraktıkları yerden devam ediyorlar!
Geçmişten ve de uyarılardan ders alan hiç yok. Kafalarına göre takılıyorlar. Ne uyarıları dinleyen var ne de kurallara uyan!
GÜZEL SÖZLER
“Elini kalbine götürdü; ‘Burası var ya’ dedi, ‘Taşa, toprağa gerek kalmadan insanın gömüldüğü tek yer..." - NEŞET ERTAŞ