El, bakla, iskambil ve kahve falı... Bunlar en çok bilinen fal çeşitleridir. Hani, “Fala inanma, falsız da kalma” derler ya... İnanmasak da, nerede bir falcı görsek, baktırmadan geçemeyiz!
Peki bunları niye yazdım?
Bu tabloda şampiyonluk için öngörüde bulunmak çok zor. Bunu çözecek fal da yok, bulsak da baktırsak arkadaş!
Zirve tablosuna bakarak, hadi çıkın ortaya, şampiyonluk konusunda ahkam kesin... Bırakın ahkam kesmeyi, düşüncesi bile çok zor.
Zirveye bakıyoruz, puanlar neredeyse aynı... Demem o ki, üç büyüklerin birbirinden farkı yok, herkesin şampiyonluk adına şansı var.
Düşünün Beşiktaş ilk yarıda Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor’u yendi, yendi de ne fark etti, hiçbir şey!
Göztepe yenilgisiyle krize giren Fenerbahçe, Trabzon’da hayata döndü, rakiplerine, ‘Ben de buradayım’ mesajını verdi. Bu anlamlı galibiyet Fenerbahçe’ye ilerleyen haftalarda zirve adına olumlu yansımalar yaparsa hiç şaşırmayın!
Üç büyüklerin kadrolarına bakıyoruz, en zengini Fenerbahçe... Galatasaray, ara transferde nokta atışları yaptı, göz kamaştırıyor, kötü oynadığı maçları bile kazanıyor. Özellikle bir forvet aldılar ki, Mustafa Muhammed’in boşu yok, Aslan’a müthiş katkı yapıyor.
Gelelim Beşiktaş’a... Kadro derinliği var mı? Yok! Ancak Kartal’ı yarışta tutacak, 15’e yakın ‘banko’ oyuncusu var. Şampiyonluk için yeter de artar bile.
Atiba özel oyuncu
Kartal’ı Malatya’da galibiyete uçuran Atiba’nın futbolunu beğenen de var, beğenmeyen de... Benim penceremden ‘özel’, hatta, ‘örnek’ futbolcudur. Adamın yaşı 38, o yaşına rağmen sahanın her yerinde var, nereye koysanız orada oynar. Forvetler duruyor, o devreye giriyor, daha ne istiyorsunuz?
Bir çift söz de kaleci Utku Yuvakuran’a söylemek isterim. Maşallah, Malatya’da çok kritik iki kurtarışa imza attı, Kartal’ın aldığı üç puanda onun da büyük katkısı var, hakkını da teslim edelim.
Utku ve Ersin, pırıl pırıl, yetenekli iki file bekçisi, aman nazar değmesin...
Başarılı yerli kalecilerimiz çığ gibi çoğalıyor, bu da ‘yerlici’ olarak bana gurur veriyor.
Pelkas’ın yeri belli
Fenerbahçeli Pelkas beğenerek izlediğim oyuncular arasında. Çok çabuk, tekniği yüksek ve de savaşçı bir ruhu var. En çok kanatta görev alıyor, merkeze çekildiği zaman müthiş verimli oluyor.
İstatistiklerine bakıyorum, şu ana kadar beş gol atmış. Dört golü merkezde oynarken, rakip filelere göndermiş. En sıcak örnek Trabzonspor maçıdır. Mesut Özil çıktı, o merkeze geçti, altın değerinde bir gol atarak takımını galibiyete taşıdı. Tabii ki Erol Bulut hocanın işine karışacak halimiz yok. Ancak Erol hocaya, “Taş yerinde ağırdır” deyimini hatırlatmak isterim!
Bir maçlığına kadroya alınmayan Caner’in (!) yerine Trabzon’da sol bek oynayan Szalai hiç sırıtmadı. Tam tersi, teknik kadroya, “Buranın adamı benim” mesajını verdi. Maç süresince kulvarını müthiş verimli kullanan Szalai, hücumda da güzel işlere imza atarken, Bulut’un elini de bu anlamda güçlendirdi.
Kafama takılan bir şey var Fenerbahçe’de... Caner, Trabzon kafilesine alınmadı ve açıklamalara bakarsak bir maçlık deniyor. Peki, Caner bir maçlıksa, niye takımdan ayrı çalışıyor? Demek ki, bir maçlık değilmiş, ne dersiniz?
Aboubakar hata yaptı
Bir maçta işler yolunda gitmiyorsa, ya da takımı skor olarak rakibinden gerideyse, teknik direktörler devreye girer...
Yani oyuncu hamleleri... Sahadaki negatif görüntüyü ancak bu tip nokta atışı oyuncu hamleleriyle ortadan kaldırabilirsiniz. Dikkat edin, oyundan alınan hiçbir futbolcu mutlu değildir! Bazıları tepkisini dışa vurur, bazıları ise içine atar!
Bu tepkilerin bazen dozunun arttığını da gözlemliyoruz. Formasını yere atanlar, kulübeye el-kol hareketi yapanlar, hatta direkt soyunma odalarına gidenler, say say, bitmez!
İşin özeti, “Bırak oynayayım, niye oyundan alıyorsun?” mesajını verirler genelde!
Tamam, ‘oynama hırsı’ güzel, bunun eleştirilecek yanı yok. Ancak bunu abartanlara, hatta alışkanlık haline getirenlere hiç kimse prim vermez!
Velev ki teknik direktör hamlesinde hata yaptı... Olabilir, haksızlık varsa, onun tartışma yeri asla saha içi değildir, adres soyunma odalarıdır!
Örneğin Aboubakar, Malatya’da oyundan alındı, tepki gösterdi, üstelik golün asistini de o yaptı. Doğru mu, değil mi, elbette tartışılır.
Ancak benim tanıdığım Sergen Yalçın, kendi ayağına kurşun sıkmayacak kadar bu futbolu iyi biliyor. Artı, kötü performans ortaya koyduğu zamanlarda Sergen Yalçın’ın Aboubakar’a sahip çıktığını da asla unutmayalım.
Sadece o mu? Oğuzhan ve Ljajic bugün sahaya döndülerse Sergen hocanın sayesindedir.
Mustafa atıyor Falcao bakıyor!
Şu yabancı yıldızlarla öyle sözleşmeler yapılıyor ki, ağzımız bir karış açık kalıyor!
Örneğin Falcao... Erzurum maçında 10 dakika oynadı, 500 bin euroyu cebine koydu! Bunun adı sözleşmesine göre bonus imiş!
Vay ki, vayyyy!
Sanırsınız ki çakıl taşı! Adam bir oynuyor, sonra bakıyorsunuz, bir ay ortalarda yok! Bir Mustafa Muhammed’e bakıyorum, bir de Falcao’ya... Mustafa ara transferde geldi, adamın hiç boşu yok, buldu mu çivi gibi çakıyor, maşallahı var. Özellikle Erzurum maçında attığı ikinci gole baktınız mı?
Üstelik çaprazdan, bazuka gibi, 86 km hıza ulaşan bir vuruş. Maazallah böylesi bir şut, adamı hastanelik eder, Göktuğ’u Allah korudu!
Mustafa’nın yarım sezonu 400 bin euro, 1.5 yılda bugünkü kurla 8 milyon TL alacak. Kaldı ki son 4 maçta galibiyete attığı gollerle katkı sağlayan Mustafa, TFF’nin verdiği toplam 9 milyon liranın kasaya girmesini sağladı. Yani, 1.5 yılda alacağı parayı şimdiden çıkardı. Transfer dediğin böyle olur arkadaş.
Falcao mu?
Malum; prim ve bonuslarla adamın yıllığı 8.5 milyon euroya geliyor! İkisi de golcü, biri atıyor, diğeri yan gelip yatıyor!
Ahhh şu yönetimler ahhh! Öyle sözleşmeler yapıyorlar ki, rakamlara inanmakta çok zorlanıyoruz!
Sonra da kalkıp, ekonomik krizden dem vuruyorlar!
GÜZEL SÖZLER
“İnsan evrende gövdesi kadar değil, yüreği kadar yer kaplar.” YAŞAR KEMAL