Erol Bulut gitti, Emre Belözoğlu tribünden sahaya indi...
Valla, futbolun içinde yoğrulan, meşin yuvarlakla haşır - neşir olan bir fotoğrafın tribünde oturması, başka bir göreve soyunması zorlukların en büyüğüdür, kuşkusuz...
Kimden mi söz ediyoruz?
Elbette Emre Belözoğlu’ndan...
Sportif direktörlük tabii ki iyi bir görevdir, bunu tartışmaya bile açmam. Gelin görün ki, onun futbola, meşin yuvarlağa olan tutkusunu, hırsını, kazanma arzusunu bilmeyen yoktur, sıkça söyleşi yaptığım ender isimlerden birisidir.
Konuya bu açıdan bakarsak, o elbisenin Emre Belözoğlu’nun üzerine hiç oturmadığını hep gözlemledim, hani bıraksanız sahaya inecek, formayı kapacak! Neyse ki, Erol Bulut’tan boşalan göreve geldi, spor kıyafetini kaptı, asıl yeri olan sahaya döndü...
Üç maçta iki galibiyet, bir beraberlik, eder size yedi puan..
Fena mı?
Durun bitmedi...
İrfan Can, Pelkas ve Mert Hakan üçlüsünü ilk kez 11’de kullandı. Doğruyu yaptı, karşılığını da aldı.
Dikkat ederseniz, bu üçlü çakılı oynamadı, sürekli alan değiştirdiler, kah kanatlara gittiler, kah merkeze indiler, pozisyon üretimine müthiş katkı sağladılar.
Emre Belözoğlu, bu sezon bir ilki daha gerçekleştirdi. Eski büyüsü bozulan Kadıköy’de ikide iki yaptı.
Erol hocam sakın ola alınmasın, Emre Belözoğlu’nun maç sonu açıklamalarına bakıyorum, Türkçeyi çok iyi kullanıyor, camiasına pozitif mesajlar veriyor.
“Fenerbahçe’den ümit kesilmez, büyük takım rakibine top vermez, böyle oynar...” diyor. Yani ne ‘pardon’ ne de ‘özür’ kelimelerine asla yer vermiyor... Belözoğlu’nun farkı da burada yatıyor...
Liderliği ele geçirir mi, o koltuğa oturur mu, bilemeyiz! Kalıcı olması halinde ki, olmalı Fenerbahçe’yi başarılara taşıyacak bir fotoğraftır Emre Belözoğlu.
Fenerbahçe ve Türk futbolu yeni bir teknik adam kazanacaktır, bundan bir milim kuşkunuz olmasın!
GÜZEL SÖZLER
“Yaşamaya zaman ayırın, zira zaman bunun için vardır. Düşünmeye zaman ayırın, başarının bedeli budur.” GOETHE
Bayraklar hazırlanıyor ama...
Beşiktaş’a gönül verenler, şu sıralarda dolaplarında sakladıkları, siyah-beyaz bayrakları çıkarmaya başladılar ufak ufak. Çarşıda gezenlerin arasında formasını giyenler bile var. Hele hele Gelibolu Beşiktaşlılar Derneği yönetimi de hummalı bir çalışmaya girdi. Devasa bir siyah-beyaz bayrağı dizayn etme peşindeler!
Evet, Kartal rakipleriyle puan anlamında arayı açtı, büyük avantaj yakaladı ya, haklılar. Ancaaak futbolda erkenden havaya girmenin faturası bazen ağır olur! Neyse ki Sergen Yalçın ve ekibi bunun farkında, yere sağlam basıyorlar, ‘Şampiyon’ kelimesini dillerine dolamıyorlar!
Eeee futbol bu, ne zaman, ne olacağını önceden kestiremezsiniz!
Helal olsun Karaman’a
Bazen köşemizde göz ardı ettiklerimiz oluyor, hani “gözden ırak olan, gönülden de ırak olur” deyimi var ya, Hikmet Karaman hocamızla çok örtüşüyor.
Ankaragücü düşmeye en yakın adaylardan birisiydi, anımsayın. Karaman hocamız, göreve başlamadan önce Ankaragücü 24. haftada 18 puanla 20. sıradaydı!
Hikmet Karaman her öngörüyü terse çevirdi, Ankaragücü’nü ipten çekip aldı, 10 lig maçına çıktı, 5 galibiyet, 3 beraberlik ve 2 yenilgiyle 18 puan topladı, puanı ikiye katladı, 13. sıraya kadar yükseltti takımını.
Bu çıkışa ‘mucize’, ya ‘şans’ diyenler olabilir, bu görüşlere katılmam söz konusu bile olamaz. Ortada bilgi - birikim, taktik, analiz ve oyunu okuma ve de emek var emekkkk...
İşte yerli bir teknik adam, işte Hikmet Karaman... O negatif tabloda görev üstlenmek mangal gibi yürek ister! Karaman’da yüreğin ve de güvenin alası var, helal olsun ona.
Muslera söyleseydi gönderir miydiniz?
Her takımda, her büyük kulüpte krizler yaşanır... Buna ister ekonomik, ister teknik adam, isterseniz oyun deyin, adını ne koyarsanız koyun!
Bu krizleri pozitife çevirmek başkan ve yönetimlerin işidir. Zordur ama kararları alırken kılı kırk yaracaksınız, öyle günü kurtarma politikası izlerseniz, vayyy halinize vayyy!
İki örnek vermek istiyorum... Galatasaray’da Belhanda, Fenerbahçe’de ise Caner olayı yaşandı. Belhanda zemin olayının altını çizdi, ipi çekildi, gönderildi! Kaldı ki, teknik kadronun karşı çıkmasına karşın, yönetim bunu ciddiye bile almadı, bildiğini okudu! Acaba Belhanda’nın açıklamasını kaleci Muslera yapsaydı, aynı yöntemi mi tercih ederdiniz?
Hiç sanmam!
Kanarya’da Caner olayı yaşandı değil mi? İki hafta takımdan ayrı kaldı, sonra iş özürle çözüldü, yeniden takıma döndü, futbolunu oynamaya devam ediyor. İşte kriz yönetmenin yolu - yordamı budur! İkisi de büyük camia, ikisi de büyük takım, birisi krizi çözüyor, diğeri ise krize yeni krizler ekliyor, yönetim kanadı adeta fokur-fokur kaynıyor!
Ersin ve Altay’a da bir kulp taksanıza!
Jose Marafona, Alanya’nın Portekizli file bekçisi... Beşiktaş maçından sonra birileri tarafından adeta linç edildi, gözyaşı döktü, takımın uçağına binmedi, karayolunu tercih etti!
Yer arkadaş yerrrr! Bu gözler ne hatalı gol yiyen kaleciler gördü, saymakla bitmez!
Hadi rotayı bugünlere çevirelim? Erzurumspor’un Polonyalı kalecisi Szumski’nin Oğuzhan’ın attığı goldeki hatasını gördünüz mü? Peki Beşiktaş’ın genç file bekçisi Ersin’in yaptığına ne demeli?
Durun, ya Altay Bayındır? Çizgi üzerinde topu tuttu, tutmasına da sonra eliyle içeri taşıdı! VAR’ın radarından kaçamadı!
Eyyy senaryo yazanlar, ‘dananın altında buzağı’ arayanlar, hadi bunlara da bir ‘kulp’ taksanıza!
Ahhh şu ‘reyting’ ve de gündem yaratma sevdası yok mu? Hatalı gol yemeyen bir kaleci gösterin bana da dişimi kırayım!
Artık şu, ‘Çamur at, izi kalsın’ sevdasından vazgeçseniz!