UEFA Ligi’ndeki tek temsilcimiz Sivasspor, İsrail’e bir dizi dezavantajlarla gitti. Bir yanda iç hatlardaki maç trafiği diğer yanda pandemi (6) ve sakatlık. Hepsi de etkili oyuncular.
Düşünün yedek kulübesinde üç oyuncu var, biri kaleci. Yedek eldiven Ali Şaşal’a da oyun içinde kullanmak adına başka bir forma yaptırıldı! Bülent hoca, ikinci yarıda sadece Kone hamlesiyle yetinebildi, ne yapsın!
Rakip mi?
M.Tel Aviv, tam kadro, yedek de ise bir takım var neredeyse! Kaldı ki, ilk maçta bakmayın Sivas’ın yenildiğine, asla temsilcimizin ayarında değil. Üçüncü bölgede öyle aman aman yaratıcı değiller, sadece duran toplarda etkili olmaya çalıştılar ilk yarıda, hepsi o kadar.
HHH
UEFA ‘da yola devam etme adına Sivasspor’un yenmesinden başka alternatifi yoktu, kuşkusuz. Bu anlayışla maça başlayan temsilcimiz, kontrollü oynadı, ofansdan çok savunmayı düşündüler, doğru da yaptılar. Nitekim rakibine de ciddi bir pozisyon vermediler.
Sivasspor oyunun son on dakikasında kalitesini ortaya koydu, ofansa döndü, pres yaptı, çok adamlı bindirmeler yaptı, yapmasına da pozisyon üretiminde aynı başarıyı gösteremedi malesef. Artı biraz da panik yaptık, dersek abartmış olmayız.
HHH
İkinci yarıya iyi başladık. Nitekim 55’de Kayode sağdan indi, ön direğe kesti, ahh Yatabare ahh, dokunsan gol kardeşim!
İşte futbol böyle bir oyun, M.Tel Aviv ikinci yarıda savunmasını kalabalık tuttu, kaptırdığımız toplarla hücuma çıktılar. Nitekim 66’da savunmada dağınık olmamızın faturası ağır oldu, Saborit göbekten indi, karşılayan yok, o da topu çatala gönderirken, gruptan çıkma umutlarımızı da ortadan kaldırdı. Son bölümlerde risk aldık, çok adamla yüklendik ancak savunma duvarını aşamadık.
Evet, temsilcimiz UEFA Avrupa Ligi’ne veda etti, iç hatlara döndü. Biliyorum, mazeretiniz o kadar çok ki, ne diyelim, canınız sağ olsun.