Süleyman abi, Sadi Gülçelik yerine kendisine Beşiktaş’ın sembol futbolcusu Kemal Gülçelik’in öldüğü haberini veren ve bunu Tercüman Gazetesi’nde haber yapan gazeteci dostumuz Faik Gürses’e gerçek anlaşıldıktan sonra yıllarca “Bugün kimi öldürdün Faik” diye takıldı.
Süleyman Abi’nin bizim kulvardaki en yakın dostlarından biridir Faik Gürses... Öyle ki bu dostluk seçim sandıklarına bile yansımıştır, uzun yıllar...
O dönemler muhabir adayı genç biriydim... Benim bugünkü konuma gelmemde Faik ağabeyin büyük katkılarını asla inkar edemem....
Bugün Beşiktaş’ın sembol futbolcularından rahmetli Kemal Gülçelik ağabeyimizle Faik Gürses arasında geçen bir anıyı siz değerli, okuyucularımızı aktarmadan geçemeyeceğiz.
1976’lı yıllar... Faik Gürses, o dönemlerin en büyük haber ajansı THA’dan ayrıldı, kulvarımızın duayenlerinden rahmetli Necmi Tanyolaç ağabeyimizin, yönettiği Tercüman Gazetesi’ne transfer oldu. O yıllarda Tercüman’ın spor sayfası, ortalığı kasıp kavuruyordu. Faik abi istihbarat şefi...
“Bir gece servisin telefonu çaldı, açtım, karşımda TRT’den Faruk Barut var... Sesi titriyordu, ‘Başımız sağolsun Faik, Gülçelik abimizi kaybettik’ dedi. Telefon elimden düştü, sayfa sekreterlerini evden çağırdım, sayfayı yıktık. Nasıl yıkmayalım, Türk futbolunun ve de Beşiktaş’ın sembol oyuncusu Kemal Gülçelik vefat etmiş... Tabii ki o an yıkıldım, ama görev işte... Tam sayfa yaptık, baskıya verdik gazeteyi...
Nasıl söyleyeceğiz?
Gülçelik abimiz, Süleyman abinin de yakın dostuydu... Asıl zorluk da burada yatıyordu. O zamanlar öyle iletişim araçları yok, cep telefonu hak getire.. Manyetolu telefonlarla maçları statlardan alıyorduk. Neredeyse birini bulmak için posta güvercini uçuruyorduk. Rahmetli Şevket Yorulmaz’ı buldum, ona durumu anlattım. Hiç unutmam, “Ya Faik, bunu Seba’ya nasıl söyleyeceğiz?’ dedi, bir süre durakladı. Bir şekilde Süleyman Abi’ye acı haberi ulaştırdık, ertesi günü sözleştik Kemal Gülçelik, ağabeyimizin yaşadığı Beykoz’un Akbaba Köyü’ne gideceğiz...
Sabah gazeteye geldim, servis arkadaşlarımdan biri ‘Faik abi, Akbaba Köyü’nden Kemal Gülçelik, arıyor’ demez mi? ‘Nasıl yani? Adam ölmüş, öğleden sonra cenazesini almaya gideceğiz. Dalga mı geçiyorsunuz’ diye çıkıştım... Neyse telefonu aldım, karşımda Kemal ağabey, var, “Faik, oğlum ben ölmedim, yaşıyorum” dedi... Hiç unutmam gazete binası sanki üstüme çökmüştü.
Evet, mesleki bir hata yapmıştım. TRT’deki arkadaşım Gülçelik soyadını kullanmıştı, bizim de aklımıza otomatik Kemal Gülçelik geldi, haliyle. Ne var ki asıl ölen Sadi Gülçelik idi, uçak kazasında vefat etmişti. Apar - topar Şevket Yorulmaz abinin yanına gittim, “Ölen Sadi Gülçelik, Kemal ağabey değilmiş’ dedim, o da şaşırdı. Neyse, Süleyman abi kulübe geldi, bir araçla üçümüz yola çıktık...
Dalga geçmeyin
Rahmetli Şevket Ağabey bana bakıyor, ben ona... Yolda giderken, Şevket abi, ‘Ya Süleyman, Kemal Gülçelik’in yaşadığını görsen ne yaparsın?’ diye altyapıyı hazırlamaya çalıştı. Süleyman Abi, “Bu işin şakası mı olur, dalga geçmeyin” diye çıkıştı... Ben buz kesmiştim, ağzımı bıçak açmıyordu. Kemal abinin evine yaklaştık, o sırada Kemal Gülçelik ağabey bize doğru geliyor, Süleyman abi şaşkın. Bir ona bir de bize bakıyor. Süleyman Abi araçtan indi, Kemal Gülçelik’e sarıldı, “Senin için öldü dediler, yoksa ölüp, dirildin mi?” sözleri bir gün önceki o hüzünlü havayı dağıttı dağıtmasına da, ben ne yapacaktım? Süleyman abinin, sezgileri güçlü bir insandı, “Ee Kemalciğim, bu gazeteciler hep böyle, insanı yaşarken öldürürler” sözleri ortalığı kahkaya boğdu. Süleyman abi, biraz kızgınlıktan sonra, ‘Olur, Faik, olur... Her insan hata yapabilir” diyerek beni uzun süre teselli etti, moral verdi. Bu olaydan sonra ne zaman bir araya gelsek Süleyman Abi, ‘Bugün kimi öldürdün Faik’ diye takılmaktan da geri kalmazdı...”