Bilal Meşe

Bilal Meşe

bmese@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bizim kulvarımızda her şey değişkendir! Lafı, eğmeden, bükmeden, açık yazalım... Her şey, skora endekslidir...
Dün ‘ak’ dediğimize, yarın ‘kara’ deriz, bizler böyleyiz!
Skor tabelası pozitifse, kişiyi göklere çıkarırız!
Eğer negatifse, vay halinize, ipe çekilirsiniz, mazallah!
Fatih Terim’in asla avukatız değiliz, böyle bir gereksinime de ihtiyacı yok.
Ne var ki, Türk futbolunda bir Fatih Terim, bir Mustafa Denizli, bir de Şenol Güneş gerçeği var.
Terim, bu ülkeyi futbol tarihimizde 73 yıl sonra Avrupa Şampiyonası’na götürmedi mi?
Götürdü...
Aynı Terim, bırakın Galatasaray’daki başarılarını bir kenara, UEFA Kupası’nı ülkemize taşımadı?
Taşıdı...
Çok uzaklara gitmeyelim, tarih zaten bunları yazıyor, yazmaya da devam edecek.
Avcı’nın görevden ayrılmasından sonra Terim, dört maçlığına Milli Takım’ın başına getirilmedi mi? Getirildi...
Bu 4 maçta 9 puan, Terim’in eseri değil miydi?
Kaldı ki, medya tarafından kellesi uçurulan Avcı hoca, Selçuk İnan’ı oynatmadığı için yine aynı kesimler tarafından top ateşine tutulmadı mı?
Dört maçın skorlarını anımsayalım...
Türkiye - Andorra 5-0, Romanya - Türkiye 0-2, Estonya - Türkiye 0-2, Türkiye - Hollanda 0-2...
Evet, Dünya Kupası Finalleri’ne gidemedik, play-off’u kılpayı kaçırdık. Şimdi, hafızalarımızı biraz zorlayalım... Her alınan galibiyetten sonra, şimdilerde yerin dibine sokulan Fatih Terim’e o günlerde yazılı-görsel medyada methiyeler yazılıyordu: “Keşke, Terim daha önce gelseydi.”
Rotayı bugüne çevirelim...
Bu oyunda eleştiri olacaktır, buna lafımız yok... Ancak eleştirirken, kırmadan-dökmeden, gerçekleri unutmadan dilinize-kaleminize yansıtacaksınız. Aksi, eleştiri olmaz!
Ben de bugünkü tabloyu gördükten sonra, “Ahhh Fatih Hoca, keşke o yedi yıllık sözleşmeye imza atmasaydın” diyebilirim.
Atmasaydı, görevden kaçsaydı, ne mi olurdu?
Terim, inanın KAHRAMAN olurdu.
Otur oturduğun yerde, niye hep zor günlerin adamı oluyorsun hoca!
Saha sonuçları ne olursa olsun, Terim’in başarılarını asla, silip süpürmez.
Böylesi kritik bir görevi hele hele Türk futbolunun dibe vurduğu dönemlerde kabul etmek, mangal gibi yürek ister. Terim’de bu yürek fazlasıyla var, biline...
Gelelim, üç maçta BİR puan toplayan futbolcularımıza...
Kötü futbol ve farklı kaybedilen İzlanda maçı... O kötü futbol ve yenilgi, bugünkü tablonun başlangıcıdır. Yani, futbolcular müthiş erozyona uğradılar, müthiş özgüven kaybı yaşadılar. Medya ve toplum baskısından kortular, sokağa çıkamaz hale geldiler! Oyuncularımız, kediden, fareden korkar hale gelmişler! Letonya kedi mi, onu da bilemem!
Arda, “Suç biz de” diyor. Futbol kolektif oyundur. Yani, herkes payına düşeni alacak, kaçmak yok!
Ayrıca Türkiye liglerinde Allah aşkına çok üst düzey futbol mu oynanıyor? Elle tutulacak, hangi takım var? Biraz Beşiktaş, o da sonuca birer golle gidebiliyor. Ya diğerleri? Özetle; Milli Takım, ligimizin bir yansımasıdır.