Yukarıdaki başlık bize ait değil... Evet, büyük umutlarla Beşiktaş’a gelen, ancak fazla forma şansı bulamayan, her ortamda siyah-beyaz renklerle gönül bağı olduğunu sakınmadan söyleyen Gökhan İnler’e ait...
Gökhan İnler’i TRT Spor’da yayınlanan Spor Bahane’de yakından tanıdım... Metin-Ali-Feyyaz’ı konuk ettiğimiz programda, efsaneler onun çocukluk idolüydü... Tanışmak için geldi, yayına aldık... Heyecanlıydı, konuşurken sesi titriyordu. Haklıydı, MAF’la yan yana idi.. Yayın bitti, Faik Gürses ağabey ile boğazda yemeğe gittik... Üç saat süren yemekte gazetecilik apoletimizi rafa kaldırdık, sosyal yaşama yelken açtık... Faik ağabeyi tanıyanlar bilir, kendine has esprileriyle yemeğe tat verdi... Bu tabloyu şaşkın gözlerle izleyen Gökhan bir ara bize döndü, “Sizin gibi gazeteciler de var mı?” dedi... Faik ağabey, “Tabii ki var kardeş... Gazeteciyiz tamam, ama bu bir dostluk yemeğidir... Yani burada konuşulan, burada kalır... Biz böyle yetiştik” yanıtını verirken, Gökhan’ın gazetecilerle ilgili kuşkuları ortadan kalktı, o da dili döndüğünce sohbetimize katıldı. Yemekte dikkatimi bir şey çekti, yazmadan geçemeyeceğim... Gökhan İnler, öyle hapur-hupur yiyen birisi değil... Tam tersi çok seçici, kilo aldıran yiyeceklerden uzak duruyordu... İşin özeti tam bir profesyonel... O fiziği korumak da böylesi bir anlayışın ürünüdür...
Gelelim asıl konumuza... Gökhan çocukluk sevdası renklerden koptu, nereye yelken açacağını bilmiyoruz şimdilik. Dememiz o ki, İnler’in Beşiktaş’tan ayrılış şekli örnektir, aferin ona...
“Çocukken, Gordon Milne’in Beşiktaş’ında Metin-Ali-Feyyaz’ı, Rıza Çalımbay’ı Mehmet Özdilek’i izleyerek büyüdüm ve hayalini çok kurdum bu renklerin. Rahmetli Süleyman Seba başkanımızın asil duruşunu ve davranışını, Şeref Bey’in mütevazılığını, Baba Hakkı’nın disiplinini öğrenerek kariyerimde yoluma devam ettim...”
Gökhan İnler’in veda mektubu çok uzun, yerimiz dar! Ne var ki, “Çok mücadele verdim formayı giymek, takımın değişmez parçası olmak için ama hayat bu...” şeklindeki ifadelerinden sitem ve kırgınlıklar çıkarabiliriz, bizce haklıdır. Gökhan İnler kardeş, biliyoruz bunun bir veda olmadığını, bir gün senin de dediğin gibi yolun inşallah Beşiktaş’la kesişir. Güle güle güzel adam, yaşamın sağlık ve başarılarla dolu olsun...
Disiplin eşittir; Güneş
Hadi buyrun burdan yakın!... Marcelo Lyon yolcusu, Aboubakar gitti, dönmeyecek... Talisca annesinin rahatsızlığı için gitti, rötar yaptı, Şenol Güneş’in hedef tahtasına oturdu! Güneş’i tanıyan, tanır, disiplin kelimesi onun için bir numaradır, babasının oğlu olsa taviz vermez... Brezilyalı ve Portekizli futbolcular iyi olmasına iyi de, disiplin konusunda vurdum-duymazlar! Bu rötarlar onların genlerinde var maalesef! Şunu da biliyoruz ki, hiç kimse vazgeçilmez değildir, kurumlar önemlidir. Bunu da kulak ardı etmeyelim!
Görüyoruz ki Devler Ligi’nde ülkemizi temsil edecek Beşiktaş bırakın takviyeyi sürekli kan kaybı yaşıyor! ‘Pepe-Marcelo ikilisi büyük iş yapar’ dedik, göze geldi! Marcelo Lyon’a gitti. Yeri dolar mı, zor ama imkansız değil... Tosic var, Mitrovic var... Güneş hoca zoru sever, kolay kolay pes etmez, biliriz... Aboubakar da yuvadan uçtu gitti! Yönetim kanadı, Marcelo’dan gelecek parayla golcü konusunda nokta atışı yapmak zorunda, hata lüksü yok! Aday çok, sürekli fallar açılıyor, Güneş hocanın kafasında isimler var biliyoruz...
Tamam da, geç kalınmıyor mu arkadaşlar? Şu iç ve dış transferleri devre arasında çözseniz fena mı olur? Böyle son günlere bırakırsanız, ayazda kalırsınız!Pepe gibi ses getirecek bir forvet şart Kartal’a biz bunu bilir, bunu söyleriz! Cenk Tosun kardeşimizi de yabana atamayız, sürekli oynatıldığı zaman onun neler yapabildiğini cümle-alem biliyor... Attığı goller, bunun en büyük göstergesidir.
Sneijder’de güç savaşı var
Galatasaray’da Sneijder krizi kaosa dönüştü adeta! Yönetim, Hollandalı yıldızı göndermek için kılı-kırk yarıyor, müthiş bir efor harcıyor! Valla bu işler böyledir, omuzlarda, davul-zurnayla karşılarsınız, göndermeye gelince göbeğiniz çatlar! Eee yöneticilik kolay değildir! Öyle alırken,hesabınızı-kitabınızı iyi yapacaksınız, geleceğe dönük öngörüleriniz yoksa ki, Aslan’da bu yok, adam sizi köşeye sıkıştırır, elinizi-kolunuzu bağlar!
Dememiz o ki, yıldız alırken, ekonominize dikkat edeceksiniz, o transferler takım içindeki parasal dengeyi hem bozmayacak, hem de kasanızı zorlamayacak! Yani yöneticilik bize göre geleceği görmektir, günü kurtarmak değildir!
Tudor belli ki taviz vermeyecek. Baksanıza Cavanda’yı kamptan şutladı! Ortada Tudor’la Sneijder arasında gizli bir güç savaşı var! İşin özeti mutsuz bir birliktelik sürüyor, sonu da ayrılığa gider arkadaş! Yönetim bu işin ortasını bulmak zorunda, Sneijder’in bir yıllık sözleşmesi var, yani antrenmana çıkar, kadroya girer mi, girmez mi, belli olmaz! Bildiğimiz kurallara uyar, parasını da takır-takır alır. Büyüklerimizin ‘zararın neresinden dönülse kardır’ deyimini yönetime hatırlatmak en iyisi!