Biz gazeteciliği böyle öğrenmedik

Eleştirilerde yıkmak, yakmak yoktur! Öyle ekranlara çıkıp, ağzına geleni söylemek gibi bir lüksü olamaz insanların...
Hele hele gazeteciyseniz, dilinize fren koyacaksınız, topluma bir şeyler vermek istiyorsanız, kullanacağız kelimeleri iyi seçeceksiniz. Hiç kimse, kimseyi sevmek zorunda değildir. Ortada bir başarısızlık varsa, yapıcı ya da yol gösterici ifadeler kullanmak, eleştirilerin temel taşını oluşturur, buna gıkımız çıkmaz.
Ne var ki hem ağacı kökünden sökeceksiniz hem de gazeteci (!) apoletinizle istifaya çağıracaksınız! Eleştirdiğiniz kişiyi elbette sevmeyebilirsiniz, ama o kişinin makamına saygı duyacaksınız arkadaş! Öyle ağzınıza geleni söylemeye ne hakkınız var? Haa taraftarların ‘istifa’ çağrıları, hakaret olmadığı sürece, en demokratik haklarıdır... Ancak unutulmasın ki, o kişiyi, o yönetimleri seçen üyelerdir, bırakalım onlar karar versin, seçer veya seçmezler, buna saygı duyacaksınız. Öyle ekranlara çıkıp, avaz-avaz, ‘istifa et, bırak’ diye bağıramazsınız, bu hakkı size kimse vermez...
Bize ustalarımız gazeteciliği asla böyle öğretmediler! Gazeteci görevini yapacak, bu mesleğin ilkelerinden bir milim ödün vermeyecek, en önemlisi ‘tarafsız’ olacak. Herkes, farklı renklere, farklı siyasi partilere gönül vermiş olabilir, doğaldır. Ama ekranlara çıktığınız zaman unutmayın ki, omuzlarınızda taşıdığınız gazeteci apoletiniz var. Öyle meydanı boş bulup, gazeteci kimliğinizi unutacak, yerine göre avukat, yerine göre savcı, yerine göre hakim olacaksınız! Herkes işini yapacak, işini!
Bırakın gazeteciliği bir kenara, tartışmayı bilemez hale geldik. Bir doğruyu masaya yatırdınız mı, vay halinize, yandınız! Kimse, kimseyi dinlemiyor, kışkırtıcı ve de kavgacı üslüp kullanmayı beceri sanıyorlar! Bu mudur bizim bildiğimiz gazetecilik? Bu mudur yorumculuk?
Dememiz o ki, bu iş zıvanadan çıkmış, bir bilinmeye doğru gidiyor! Ekranlarda yorumlar pozitiflikten uzak, sürekli kavga, sürekli bağırış-çağırış! Reyting falan aldığınızı sanıyorsanız, yanılıyorsunuz, bunu bilir, bunu söyleriz!
Tabii burada o kurumları yönetenler de kullandıkları sözcüklere dikkat edecek, en önemlisi, öfkenize fren koymasını bileceksiniz! Lafı uzatmayalım herkes, çevresine saygılı olacak, ne kadar bağırırsanız bağırın son sözü sandık söyleyecek!
Beşiktaş’ın ve de Türk futbolunun efsanesi rahmetli Süleyman abiye yapılanları anımsayın lütfen. 16 yıla sığdırılan irili ufaklı 21 kupa ve yaşadıkları... Başka söze gerek var mı?

Geçmiş olsun Caner

Antalyaspor maçında oyuna girdikten kısa süre sonra aşil tendonu kopan Caner Erkin’in hangi forma altında oynarsa oynasın, savaşcı bir kimliği var, bu anlamda örnektir bizce. 6-7 ay sahalardan uzak kalmak bir futbolcu için zorlukların en büyüğüdür. Ne var ki, bu tür sakatlıklar, ne ilk ne de son olacak. Dileriz daha erken sahalara döner Caner.
Aşil tendonu ve çapraz bağ kopmaları futbolcuların korkulu rüyasıdır kuşkusuz... Aşil tendon kopmaları bilimsel olarak birçok nedene bağlıdır. Aşil tendon kopması, sert zeminde çalışma, yetersiz germe egzersizi yapma, dizi tam çekmeden vurulan şut sonucu, tüm spor branşlarında, hatta uzun mesafe koşucularında sıkça görülür.
Eski Yunan mitolojisine göre, tanrıçanın oğlu olan Aşil, ölümsüzlük ırmağına topuğundan tutularak batırılmıştır. Topuğu suya batırılmadığı için ancak topuğundan alacağı darbe ile ölebilirdi. Nitekim, topuğundan okla vurulması sonucu Aşil ölmüştür. Yine bir hikayeye göre, eski Yunan maraton koşucusu Aşilin tendonunun sert zeminde koşmaya bağlı olarak koptuğundan söz edilir.

Çözüm ustası Şenol Güneş

Caner Erkin’in sakatlığı Beşiktaş’ta sıkıntı açar mı, açmaz mı, bilemiyoruz. Bildiğimiz tek şey Şenol Güneş’in o bölgeye de bir çare üreteceğidir. Hocanın elinde alternatif oyuncu var. Örneğin Adriano... Artı Tosic de o bölgenin adamı, bakmayın stoperde oynadığına. Sakatlığı tamamen geçen ve bir süredir sahaya yedek çıkan Rhodolfo’yu da asıl yeri, yani stopere çekme şansı var hocanın.
Şunu biliyoruz ki, Şenol hoca elindeki kadroyu en verimli şekilde kullanma ustasıdır... Oyunu okuma, oyuncu hamleleri, rakip analizleri mükemmele yakın olan Güneş, Caner’in boşluğunu dolduracaktır, kuşkunuz olmasın.

,