Fenerbahçe ve Galatasaray’da kongre çalışmaları hız kesmiyor, geri sayım devam ediyor.
Gözler Cim-Bom’dan çok sarı-lacivertlilere çevrilmiş durumda... Görüyoruz ki, ünlü işadamı Ali Koç, çalışmalarını sürdürüyor, kongre üyelerine ulaşmak için müthiş bir efor harcıyor. Koç tamam, aday olacak. Ne var ki Başkan Aziz Yıldırım cephesinde, hareketlilik var ama adaylık konusunda şimdilik net bir şey yok. Başkan Yıldırım, yarın yapacağı basın toplantısında bana göre adaylığını açıklayacak. Yani geri çekilmesi söz konusu değil...
Liderliğin mayasında öyle çabuk pes etmek yoktur. Efendim, bizler sosyal hayatın içinde fazlaca bulunuruz, kamuoyu yoklamaları yaparız, maçları tartışırız. Ne var ki, son zamanlarda Fenerbahçe’nin maçlarından çok, taraftar seçime odaklanmış, haklılar. Çünkü Fenerbahçe’nin zirvenin uzağında şimdilik kalması bunda en büyük faktör.
Sokaktaki Fenerbahçe sevdalıları başkanlık konusunda değişimden yanalar. Başkan Aziz Yıldırım’ın kulübe yaptıklarını takdirle karşılıyorlar, hakkını veriyorlar. Diyorlar ki, “Başkanın yaptıklarını asla inkar edemeyiz. Ne var ki Fenerbahçe’ye yeni bir dinamik, yeni bir soluk ve yeni bir vizyon şart...”
Bu, sokaktaki taraftarın ortak noktası... Elbette yeni başkanı kongre üyeleri, onların oyları belirleyecek. Dememiz o ki, kamuoyunun görüşü elbette sandığa yansıyacaktır. Ama ne kadar yansır, işte orası belirsiz!
Meslekte 45 yılımı neredeyse Beşiktaş ile geçirdim, çok kongreler yaşadım. Rahmetli, efsane başkan Süleyman Seba ile Aziz Yıldırım arasında benzerlikler var. Hiç unutmuyorum, en ufak bir başarısızlıkta Süleyman Ağabey’e bırakması için müthiş baskılar yapıldı. Ama o asla pes etmedi, bildiği doğrulardan bir milim sapmadı, yoluna devam etti. Bırakmaya da kendi iradesi ile karar verdi.
Kıssadan hisse, ‘devam’ ya da ‘tamam’ kararı tamamen Başkan Aziz Yıldırım’a aittir. Olumlu ya da olumsuz, kararına herkes saygı duymalı... Neticede o bayrağı 20 yıldır taşıyor. Elbette kişisel olarak benim de bir düşüncem var ama burada onu paylaşmam ne kadar etik olabilir ki? Biz gazeteciyiz, seçilmiş bir başkana “bırak” ya da “bırakma” diyemeyiz. Çünkü onu seçen üyelere saygısızlık olur. Bırakalım, sandıkta yine onlar karar versin.
Süper Lig yangın yeri
Milli heyecan bitti, yeniden iç hatlara döndük. Süper Lig’de zirvede kora kor bir yarış var. Alt taraf ise yangın yerine dönmüş durumda...
Zirvenin ortaklarına bakalım; Fatih Terim, Abdullah Avcı, Şenol Güneş ve Aykut Kocaman... Hepsi yerli, hepsi tecrübeli ve çoğunun apoletinde başarı göstergesi yıldızları var.
Dememiz o ki, zirve yerli hocaların mücadelesine sahne oluyor. Terim’in başarıları ve tecrübesi kantarda ağır basıyor, avantajlı durumda... Avcı, sürekli çıtayı yükselten bir grafik yakaladı, ‘varım’ diyor. Eee, Dünya üçüncüsü apoletini takmış Şenol Güneş, Beşiktaş’ta üst üstte iki şampiyonluk alarak kariyer yaptı, şimdi üçüncüyü kovalıyor. Aykut Kocaman, onca tecrübesine ve yaşanmışlıklara karşın sıkıntılı bir süreç geçiriyor ama hedeften fazla uzak değil.
Yukarı böyle, ya alt taraf? Karabük mucize peşinde! Düşmeye aday takım sayısı ise çok fazla... Konya, Gençlerbirliği, Osmanlı, Antalya, Alanya, potaya her an girebilirler, korkuyu enselerinde hissediyorlar! Eee ligin bitimine sekiz hafta var, yani ortada 24 puan söz konusu, işte korku bundandır. Bu yangın zirveyi de elbette etkileyecektir, şampiyonluğa kilitlenen takımların da sanıldığı kadar işi pek de kolay değil...
Yetenek, gençlik ve Lucescu
Futbolda yetenek, bu oyunun temel taşıdır. Artı, deneyim de bir o kadar önemlidir. İkisini harmanladığınız anda başarı kaçınılmazdır.
Ancaak, bu oyunun bir kuralı daha var, fiziksel olarak yeterli değilseniz, aynı performansı her maçta gösteremezsiniz. Hele hele yaşınız ilerlemişse, fiziksel olarak düşüş doğaldır. Elbette bizim ülkemizde istisnalar var. Örneğin Emre Belözoğlu ve Gökhan Gönül... İlerlemiş yaşlarına karşın takır-takır top oynuyorlar, gençlere örnek oluyorlar.
Nereye varmak istiyoruz; görüyoruz ki A Milli Takım’da değişim rüzgarları esiyor. Teknik direktör Lucescu, yarışmacı, bizi ileriki yıllara taşıyacak bir jenerasyonun peşinde... İrlanda ve Karadağ maçlarına çağrılan kadrodaki oyunculara baktığımız zaman bu fotoğraf otomatikman ortaya çıkıyor.
Lucescu bence de doğru yolda... Ana yani iskelet kadroya, yetenekli ve genç oyuncuları monte etmeye çalışıyor. Hani bir laf vardır, ‘günü kurtarma politikası’ diye! O günü kurtarabilirsiniz, ya yarınları? İşte sıkıntı da burada yatıyor. Bu mantığı rafa kaldırmanın tam zamanıdır Milli Takımımızda...
Elbette yarışırken, öyle köklü değişime gitmek her yiğidin harcı değildir, ayağınıza kurşun sıkmaktır! Şu anda yarışmadığımıza göre, hedefimiz 2020 Avrupa Şampiyonası elemeleri, zaman ve fırsatlar var. Yeter ki Sayın Lucescu bu zamanı fırsata dönüştürebilsin, ülkemize yarışmacı ve de büyük hedeflere taşıyan bir yeni jenerasyon yaratsın, vitrine çıkarsın. Lucescu bunun için getirildi, bunun için kendisine sınırsız kredi tanındı.