Gece uyku tutmadı, sabahın ilk ışıklarında rotayı Taksim’e çevirdik... Caddelerde, siyah-beyaz bayraklarla süslenmiş araçlar, 7 yıldır dolapta saklanmış naftalin kokan formaları giymiş insan kalabalığına ‘merhaba’ dedi dün İstanbul.
Stat, tıklım-tıklım, iğne atsanız yere düşmez misali. Dışarıda kalanlar ise mekanları doldurmuş, işin özeti İstanbul’da hayat durdu, nefesler kesildi adeta.
Vodafone Arena’daki atmosferi kelimelerle anlatmak zor, yaşamak lazım. Müthiş bir tribün desteğini arkasına alan Beşiktaş, Osmanlıspor’un fişini Marcelo’nun üç dakika arayla attığı iki golle çekerken, 7 yıl sonra şampiyonluk kupasını müzesine taşıdı. Arena’da son sözü Gomez söyledi, krallık tacını takmak için gün sayıyor. Kaleci Tolga da bir pozisyon dışında rakiplerine set çekti.
Beşiktaş’ın bu şampiyonluğu her yönüyle müthiş anlamlar ifade ediyor. Bir takım düşünün ki, neredeyse tüm maçlarını evinden uzak oynadı. Sezon boyunca oradan oraya savrulan Kartal’ın zaman zaman sendelendiğine de tanıklık ettik, ama yıkılmadı, bunu da iyi futboluna, tecrübesine borçludur.
Bir yandan stadı yıkıp, yeniden yapacaksınız, diğer yandan da takımı yarıştıracaksınız kolay mı? Artı ekonomik sıkıntılardan Ümraniye’yi uzak tutacaksınız. Valla buna sizler ster ‘mucize’ deyin, adını ne koyarsanız koyun, fark etmez. Bizim penceremizden, bu başarının temelinde ‘takım ruhu’,’emek’ ve de en önemlisi ‘iyi futbol’ yatıyor, gerisi detaydır.
Elbette alkışı oynayanlar hak ediyor, ama unutmayın ki işin bir perde arkasında yönetenler de var, onlara da hakkını verelim. Akaretler-Ümraniye arasındaki güven köprüsü tıkır-tıkır işledi, çatlak sesler çıkmadı. Diyeceğimiz o ki yönetimi, teknik kadrosu ve de futbolcular, takım oyunu oynadılar, analarının ak sütü gibi bu şampiyonluğu hak ettiler, helal olsun.
Öyle kağıt üzerinde bu başarı elde edilmiyor! Kadro derinliğiniz olsa ne yazar, inanmadıktan, ya da takım olamadıktan sonra!
Ve gelelim Ümraniye’ye, ibreyi Şenol Güneş’e çevirelim, hakkını da teslim edelim, kariyerindeki ilk şampiyonluğunu kutlayalım. Egoları yüksek oyuncu grubunu yağdan kıl çeker gibi yönetti, sıkıntıları dışarıya yansıtmadı, bilgi-birikimini sahaya yansıttı, oyunu iyi okudu, hamleleriyle dikkat çekti. Kartal’ı hem şampiyonluğa taşıdı, hem de bitti gözüyle bakılan Gomez’i krallık kürsüsüne çıkardı, işini dört-dörtlük yaptı.