Lig heyecanı bitti, rotayı Fransa’ya çevirdik. Bu başka bir heyecan... Kelimelerle ifade etmek çok zor... Anlamak için o havayı yaşamak gerekir.
2008 Avrupa Şampiyonası’nda hop oturup, hop kalktık, Milli Takımımızın başarılı sonuçları ise hala hafızalarda sıcaklığını koruyor. O ruhu, o başarıları Fransa’da yaşabilecek miyiz? Milliler yine ülke insanımızı sokaklara dökecek mi?
Vallahi Fatih Terim hocamızın olduğu yerde asla başarısızlık kelimesine yer yoktur. Hazırlık maçı da olsa, tüm oyun planları galibiyet üzerine kuruludur hocanın... Karadağ karşısına çıkardığı ilk on bire bakın, ne demek istediğimiz anlaşılır. Terim’in genlerinde var; öyle kolay kolay pes edecek bir fotoğraf asla değildir.
Şampiyona öncesinde hazırlıklarımızı İngiltere’den sonra Karadağ ile sürdürdük. Rakibimiz Karadağ’ı küçümsemiyoruz ama asla bizim ayarımızda ve kalitemizde bir ekip değil... En büyük özellikleri, iyi takım savunması yapmaları... Kolay kolay pozisyon vermiyorlar. Arada bir çıkışları, tehlikeden bir hayli uzak...
Emre Mor’u dünkü maçın ikinci yarısında canlı izleme şansı bulduk... Kumaşı iyi, yetenekli, topla çabuk ve teknik... Fransa kadrosunu zorlayacak yenilerin başında geliyor. Milli takımda en önemli gelişme, kuşkusuz Burak Yılmaz’ın sakatlığının giderek geçmesi ve sahadaki yerini almasıdır.
Maça gelince, top yüzdesi bizden yanaydı. İlk yarıda bu özelliğimiz, pozisyon üretimiyle doğru orantılı değildi. Yani rakip savunma kilidini açacak çilingirden yoksunduk.
Terim’in ikinci devredeki oyuncu hamleleriyle birlikte rakip savunmaya müthiş bir baskı kurduk, oyunu tek kaleye çevirdik. Ürettik, son vuruşlarda yeterli beceriyi gösteremedik.
Uzatma dakikalarında Mehmet Topal’ın kafa şutuyla zor da olsa Karadağ’ı yenmeyi başardık, Slovenya maçı öncesinde moral depoladık.
Evet, 31 Mayıs 2016... Yani yarın... 20 artı 3 için son gün... Artık kampta herkes o güne, Terim’in açıklayacağı kadroya kilitlendi. Bakalım Terim’in iskelet kadrosuna kimler monte olacak. Ne diyelim, hayırlı ve uğurlu olur inşallah...