Beşiktaş’la ikinci kez yolları kesişen Şenol Güneş’i iyi tanırım. Gerek vücut dilini, gerekse kullandığı cümleleri iyi okumak gerekir.
En büyük özelliklerinden biri, açık konuşmasıdır, çekinceleri yoktur, ama kırıp, dökmez, ağacı da kökünden sökmez. Sorumluluk alır, özeleştiri yapar, kamuoyunun merak ettiği soruları üstü kapalı da olsa yanıtlar.
Neticede bu oyunun içinde yoğrulmuş, sorunları ivedilikle masaya yatırır, teşhisi koyar, reçeteyi de yazar. Başka bir deyişle bu kulvarın doktorudur. Bilgi, birikimi üst seviyededir. ‘Pes etmek’ onun lugatında yoktur, mücadeleyi sever, doğruyu bulana kadar çabalar.
Tabi ki hiç kimse dört dörtlük değildir, zaman zaman ağır eleştirilere tepkisini ortaya koyarken, öfkelendiğine de çok tanıklık ettim. İşin özeti eleştiriye açıktır, ancak kırmızı çizgileri vardır Şenol hocamızın haksızlığa bir milim tahammülü yoktur, kalbinden geçenleri de sakınmadan diline yansıtır.
Geçen hafta henüz ortada imza falan yok, aradım sohbet ettik... Sohbet sırasında hocamıza, “Bir futbol adamı olarak nasıl görüyorsun Beşiktaş’ı?” diye sordum...
Verdiği yanıt çok hoşuma gitti:“Aynı ayakkabıdan çok alınmış, ama kravat ile gömlek eksik...”Müthiş bir benzetme, bayıldım valla...
Yani takım elbise tamam, ayakkabı da tamam, ama kravatla, gömlek yok!
Fazla söze gerek var mı? Ümraniye maçı, Şenol hoca için bu anlamda bulunmaz bir fırsattı, neticede dışarıdan bakan biriydi, şimdi Kartal Yuvası’nda...
Dele Alli’yi 11’de görünce biz de şaşırdık, ‘ne oluyor?’ diye birbirimize sorduk basın tribününde. Sanırım aynı düşünceler tribünlerde de vardı. Bakın, Güneş hoca bindiği dalı kesmeyecek kadar bu işin piridir... Dakika bir Dele Alli’yi kesse, yedeğe oturtsa, onu bir daha kazanamaz, kaybederdi.
Çünkü elinin altındaki kadro belli, mevcutla yetinecek, başarıyı onlarla kovalayacak, yerden göğe kadar haklı... Yani Dele Alli’ye verilen mesajı ben kişisel olarak şöyle okudum: “Sen iyi değildin, Redmond oyuna girdi, senden daha iyi oynadı...
”Herkes bunu gördü, Dele Alli de gördü, ilerleyen haftalarda yedek kalsa bile gıkını çıkaramaz artık, çünkü fiziksel olarak tam hazır değil...
Gelelim kaptanlık bandı meselesine...
Öyle pat diye Josef’ten kaptanlığı alamazsınız, Şenol hocamız da bunu iyi biliyor... Kaldı ki Josef haftalardır performans olarak geçmişin çok uzağında... Ümraniye maçında da aynı görüntüyü izledik. Onu oyundan aldı, bandı kime verdi?
Cenk Tosun’a...Bu da Josef’e ince bir mesajdır bence!Toparlan, yoksa!..Bitmedi...Güneş, sağ ve sol beki değiştirdi değil mi, evet!İlk yarıda Güneş fotoğrafı çekti, ikinci yarıda dokunuşlar yaptı...Savunmada zaafların olduğunu herkes biliyor, nitekim basın toplantısında da savunma hattıyla ilgili düşüncelerini açık açık ortaya koydu Güneş...
Güneş hocamızın kantarı doğru tartar, iyi oynayan, canını dişine takan, adı ne olursa olsun formayı alır. Güneş duygularından çok adaleti ön plana çıkarır, hiç kimseye de haksızlık yapmaz.
BAŞKAN ÇEBİ DOĞRUYU YAPTI
Hep yazdık, çizdik, dilimiz döndüğünce ekranlarda söyledik... Beşiktaş taraftarı çok özeldir, vefalıdır, yeter ki birine sahip çıksın, o fotoğrafı ömür boyu unutmazlar, göklere çıkarırlar, ayrılsa da sahiplenirler, peşini hiç ama hiç bırakmazlar.
Örnek mi?
Şenol Güneş...
Uzun bir aradan sonra Beşiktaş - Ümraniye maçını canlı izledim. Güneş’in o şık takım elbisesiyle sahaya çıktığı anda tribünlerin coşkusu görülmeye değerdi.
Bu nasıl bir sevgidir arkadaş? Sanırsınız ki Şenol Güneş yıllarca o çatı altında bulunmuş... Şunu bir kez daha gördük ki, Başkan Ahmet Nur Çebi, Güneş’i göreve getirmekle doğru bir seçim yapmış, övgüyü de, alkışı da hak ediyor.
Dönelim madalyonun öbür yüzüne...
Bu sevgi seli Güneş hocanın sorumluluğunu bir değil, üç kat artırmıştır, bunun karşılığını da vermek zorundadır. Halkın sempatisi, taraftarın coşkusunu kazanmak pek kolay olmuyor hocam... Yükün ağırlaştı biliyoruz, ancak şunu da biliyoruz ki, zorluğu seven bir fotoğrafsın...
Seni sarıp, sarmalayan, sevgisini ve inancını ortaya koyan vefalı taraftarlar tıpkı geçmişte olduğu gibi hem şampiyonluk, hem de kupalar bekliyor senden bilesin.
GÜZEL SÖZLER
"Azla mutluluk, çokla didişmekten iyidir" (Denıs Dıterot)